Eylül 2022’de yazdığım yazıda Erdoğan ve Miçotakis geriliminin hayatın doğal akışına aykırı olduğunu; asıl ayarın Yunanistan’a değil, “iktidarın yanındayız” diyen muhalefete verildiğini, muhalefetin Erdoğan’ın yanında hizaya sokulduğunu belirtip sürecin her iki tarafın siyasi gücünün artması için uygun bir senaryo olduğunu yazmıştım. (https://www.turksolu.com.tr/erdogandan-yeni-yunanistan-tiyatrosu/ )
Miçotakis gerilimin tırmandığı dönemde “Türkiye’deki enflasyonun yüzde 85 olduğu için Erdoğan’ın gündem değiştirmeye çalıştığını”, “Erdoğan’la kaçınılmaz olarak bir araya geleceklerini ve birbirleriyle konuşmayı bırakmamaları gerektiğini” söylemişti.
Erdoğan ise “Miçotakis benim için bitmiştir” diyor, Prag’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesinde Miçotakis’in konuşması sırasında kendisinin sözünü keserek, bağırıyordu.
Erdoğan’ın Yunanistan’ı kastederek “Bir gece ansızın gelebiliriz” ifadesi de bu dönemde sarf edilmişti. Erdoğan şimdi ise sözlerinin “Batı medyası” tarafından çarpıtıldığını ve Türkiye’nin sınırlarını korumaya yönelik genel bir ifade kullandığını söylüyor.
Oysa bu ifadeyi manşete taşıyan iktidarın bizzat kendisi olmuştu. Yunanistan’la gerilim AKP’nin siyasi kampanyasının bir propaganda malzemesi haline getirilmiş, muhalefetin de Erdoğan’ın yanında olması gerektiği çağrısında bulunulmuştu.
Doğu Perinçek ve Cihat Yaycı gibi isimler Erdoğan’ın çıkışının ulusal güvenlik açısından son derece önemli olduğunu söyleyerek, “Mavi Vatan” haritalarını ekranlara taşımışlardı. Erdoğan, Doğu Akdeniz’de Türk egemenliğini sağlayabilecek yegane kişiydi ve muhalefete düşen görev de ona destek olmaktı.
Oysa Erdoğan’ın ne o gün ne de bugün böyle bir amacı yoktu. Yapılmak istenen şey AKP’nin sahte milliyetçiliğine muhalefeti de dahil etmekti.
Nitekim son görüşmede Erdoğan, Miçotakis’ten “dostum” diyerek bahsederek Yunanistan ve Türkiye’nin çıkarlarının ortak olduğunu söylüyor. Mavi vatancılar ise yasta! Aydınlık gazetesi “Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha namluları görmezden geldi” diyerek, AKP’lileri reislerine karşı galeyana getirmeye çalışıyor!
Çocukları bile kandıramayacak bir argüman! İlk başta söylediğimiz gibi Erdoğan ve Miçotakis’in arasında bir gerilim olması hayatın doğal akışına aykırı.
Ziyaretin zamanlaması bile manidar! Uzunca bir süredir açıktan terör örgütü Hamas’ı savunan Erdoğan’ın “Batı’dan kopamayacağını ispatlamak adına” gitmesi gereken bir batı ülkesi var ve kendisini davet eden tek ülke de Yunanistan.
Bu bir “denge politikası” değil, geri vites yapmayı alışkanlık haline getirmiş ve hatta bunu bir meziyet gibi sunmaya çalışan kabile diplomasisinin doğal sonucu.
Bu ziyaretle hangi sorunlara çözüm bulundu? F-16 konusunda Yunanistan’ın ABD’ye yaptığı baskının mı önüne geçildi yoksa adalardaki Yunan askeri varlığı mı engellenmiş oldu?
Hiçbiri…
Her yurt dışı gezisinden sonra yapılan “ikili ticaretinin arttırılacağına dair” yapılan mutat açıklamalar ve Sinop’ta kurulacak nükleer santralde üretilecek enerjiden Yunanistan’ın da faydalanabileceği gibi fantastik bir projenin dışında bir şey yok.
Ama bir şeyler olmalı.
Miçotakis konuşmasında “Göç konusunda da çok önemli bir sonuç elde ettik. Bu göç hareketleri artmak yerine geriledi. Polis, sahil güvenliği sayesinde gelişen ilişkiler gelecekte daha da ilerleyecek” ifadesini kullanıyor.
Acaba Miçotakis’in büyük önem verdiği ancak Erdoğan’ın da bahsetmeye gerek duymadığı “göç konusundaki çok önemli sonuç” nedir? Türkiye, İngiliz basını sayesinde haberdar olduğumuz ikili bir göç anlaşmasını Yunanistan’la da yapmış olabilir mi?
İnsan ister istemez işkilleniyor…