AKP ve Avrasyacı çevrelerin Orban’ın zaferini hep birlikte büyük bir sevinçle karşıladığına şahit olduk. Dolayısıyla Viktor Orban’ın geçmişten günümüze siyasi patikası yine gündemde. Özellikle de AB, Soros ve genel olarak Batı karşıtı konumuyla.
Aslında Fehmi Koru Ekim ayında bir yazısında tam da bu konuya değinmişti. Yazma vesilesi ise, o dönem Erdoğan’ın Osman Kavala’ya “Soros’un şubesi” ithamında bulunmasıydı.
Tabi, sosyal medyada Tayyip Erdoğan ve kurmaylarının George Soros ile olan toplantı görüntüleri, boy boy fotoğrafları tekrar paylaşıldı. Hatta bizi “Amerika iktidara getirdi” itirafında bulunan Ethem Sancak’a bir katkıda bulunmak gerekirse, AKP’yi George Soros’un kurduğu da rahatlıkla söylenebilir.
Orban, gençliğinde –bir Macar Yahudisi olan– Soros’a mektup yazarak burs istemiş, hemşehricilik damarı tutuan Soros da genç Orban’a iyi bir burs sağlamıştı. Viktor Orban’ı Oxford Üniversitesi Pembroke Siyaset Koleji’nde okutan işte Soros’un verdiği bu burstu. Genç liberal ve Rusya düşmanı Orban, arkasına aldığı post-Sovyet rüzgâr ve Soros desteği ile siyasete atılacak ve yükselecekti.
Fehmi Koru yazdığı yazıda Orban’ın, kendi finansörü Soros’a karşı ırkçı nefret kampanyası yürütmesinin hikâyesini açıklamıştı. Orban’a bu aklı veren kampanya danışmanı, kendisi de Yahudi olan Arthur Finkelstein’dı. Finkelstein’ı ona öneren ise, Netanyahu idi… Üstelik Netanyahu da Finkelstein da Soros gibi Yahudi.
Komplo teorilerine yatkın olanlar için yeterince “Yahudi” kelimesi geçmiş olabilir. Ama gerçek tablo bambaşka.
Bu aslında dünyanın aldatıcı görüntüler sunan yeni ideolojik kamplaşmasının bir özelliğiydi. Orban, Netenyahu, Erdoğan gibi liderlerin gerekirse halklarını birbirine kırdırmayı bile göze alarak giriştiği bir otoriterler arası bir anlaşmaydı…
Rusçular da bunu “yeniden çok kutupluluk” olarak pazarlamaya çalışıyordu. (Rusçuların 15 Temmuz sonrası “FETÖcülere” dair pazarladığı kurgu da yine benzer saptırmalar içeriyordu.)
Oysa dünkü yazısında Okan İşbecer’in de belirttiği gibi Orban’a kazandıran dış politika Rusçuların iddia ettiği gibi Rusya’dan yana tavır takınması değildi.
Macaristan BM kararı ile Rusya’yı kınama kararına tereddütsüz EVET oyu veren 141 ülkeden biri oldu. Dahası Orban bu Ukrayna Savaşı sürecinde Macaristan’a NATO’dan kuvvet takviyesi yapılmasını da sağladı.
Yani aslında Orban da tıpkı Erdoğan gibi kıvrak bir manevra ile bozuntuya vermeden dümeni Batı’ya kırdı. “Balkon” konuşmasında Brüksel’e laf çakmasının pratikte çok bir önemi yok.
Orban da tıpkı Erdoğan gibi George Soros ile yola çıktı, tıpkı Erdoğan gibi ülkesinde medyayı ele geçirdi, yakın çevresine servet aktardı, seçim usulsüzlüklerine yasal kılıflar hazırladı ve çalışanların haklarını yıldan yıla törpüleyerek yandaş patronların daha rahat işçi sömürmesini sağladı.
Orban bununla da kalmadı, tıpkı Erdoğan gibi üniversitelere, akademik özgürlüğe ve entellektüellere savaş açtı. Tüm akademik teşvik programlarını ve atamaları kendi emrindeki birkaç kişinin yetkisine bağladı ve araştırma ödeneklerini yolunmuş kaza çevirdi. Geçtiğimiz yıl ise, ülkedeki 11 devlet üniversitesinin idaresini yandaşlarının hâkimiyet kurduğu vakıflara teslim eden yasayı çıkarttı.
Ama hepsinden önce Orban’ın ilk hedefi Soros’un memleketi Macaristan’da kurduğu Orta Avrupa Üniversitesi’ydi. Büyük bir şeytanlaştırma kampanyası eşliğinde Macaristan’ın en başarılı yükseköğretim kurumu AB uyum yasalarına aykırı olarak kapatmaya zorlandı. Sürgünle cezalandırılan üniversite 2019’da Viyana’da yeniden açıldı.
2022 seçimlerinin oy dağılım haritasına bakarsanız Orban’ın Budapeşte ve tek tük bir iki merkezde yenildiğini ama eğitimsiz kırsalda ezici üstünlük sağladığını görürsünüz.
Viktor Orban’ın “Sorosçu liberal” geçmişini irdeleyenlerden biri de Karar yazarı Yıldıray Oğur olmuş. Oğur’un “O uzun saçlı genç demokrata ne oldu?” başlıklı dünkü yazısından öğreniyoruz ki, taze Oxford mezunu Orban, 1989’daki tarihi İmre Nagy anmasında 250 bin kişilik kalabalığı coşturan “Genç Demokrat Birliği”nin başkanıymış.
Dolaysıyla Orban’ın üniversite ve muhalefet düşmanlığında Erdoğan’dan farklı olarak özel bir sebep de var. O da bizzat kendisi.
Soros onu Oxford’ldarda yetiştirip Moskovacı bürokratik oligarşiye savaş açabildiyse… Bir başka Macar delikanlısı da gözünün önündeki Soros Üniversitesi’nde yetişip Orban’ın otokratik oligarşisini mi devirecekti? Kişi kendinden bilirmiş derler ya…
(Bu hususta Orban’ın Erdoğan’ı değil, daha çok Yıldıray Oğur’u andırdığını da belirtmek zorundayım. Hadi “Genç Siviller” demeyelim de diploma diyelim…)