Tayyip Erdoğan’ın katıldığı programda, “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. Bunları yayınladılar. ‘Haydi, haydi’ türü. Anladınız mı? Ama montaj ama şu ama bu” diyerek, seçim sürecinde kullanılan videoların nasıl hazırlandığını söylemesi, “normal insanlar” açısından açık bir “itiraf” niteliğinde.
“Normal insan” belirsiz bir tanımlama olsa da, Erdoğan’ın ruh halini ve tarzını ifade edebilecek farklı bir kavram bulmak çok zor.
Elbette bu durum sadece onunla da sınırlı değil; en tepedekinden en aşağıdakine kadar iktidar bloku bu tarzı benimsemiş durumda.
Erdoğan’ın itirafı, iktidarın Türk siyasetini getirdiği noktayı göstermesi açısından ibretlik. Montaj, hile ve şantaj AKP eliyle siyasetin “yeni normali” haline getirilmiş durumda.
Tuhaf olan şey ise böylesi bir itirafın aleni biçimde yapılabilmesi. Demek ki Erdoğan, seçmeninin, tıpkı kendisi gibi, zafer için her türlü yolu mübah gördüğüne dair derin bir inanç besliyor. Böylesi bir hileye karşı iktidardan itirazın gelmemesi, Türk siyasetinin nasıl bir çukura düştüğünü ve ahlaki standartlarının ne kadar gerilediğini de gösteriyor.
Diğer taraftan Erdoğan’ın sıradan bir şeymiş gibi bahsettiği montaj videolarını hazırlamak ve yaymak hukuki açıdan suç. Yargının iktidarın arka bahçesi haline geldiği bir ülkede suç işlemek engellenmediği gibi, suçu övmek de kimilerine serbest bırakılmış durumda.
İktidarın seçim kampanyası, montaj videolar ve sahte broşürler üzerine kuruldu. Hile üzerine inşa edilen propagandanın ne kadar etkili olabildiğini ilk turda gördük.
Oysa arşiv AKP’nin PKK’yla yaptığı pazarlıkları gösteren “gerçek” videolarla dolu. İktidar kendi kirli geçmişini muhalefete yüklemek ve günahlarından arınmak istiyor.