Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna dönüşünde “gazetecilere” yaptığı açıklamalar bir süredir yolu yapılan Suriye’de “u dönüşü” hazırlığının resmiyete kavuşması anlamına geliyor.
Erdoğan yaptığı açıklamada “Türkiye’nin Esad’ı yenmek gibi bir derdinin olmadığını, gerilim sürecinin daha fazla uzamasını istemediklerini, devletlerarası diplomasinin hiçbir zaman kesilip atılamayacağını” söylüyor. Bu açıklamalar iktidarın 2011’den beri sürdürdüğü Suriye politikasını tamamen bırakması ve yeni bir “çözüm süreci” başlatması anlamına geliyor. Bunun Erdoğan Esad ilişkisine de mutlaka bir yansıması olacak.
Erdoğan’ın konuşmasında belirttiği endişesi muhalefetin Esad’la girişilen mücadele üzerinden yapacağı propaganda. AKP’nin bir ideoloji partisi olduğunu söyleyemeyiz ama en omurgasız siyasi hareketlerin bile siyasi söylemlere ihtiyacı bulunur. İktidar an itibariyle Suriye ve yeni Osmanlı olarak ifade edilen bir siyasi argümandan vazgeçtiğini açıklamış oluyor. Bunu dile getirmek Erdoğan açısından gurur kırıcı ancak mevcut siyasi sıkışıklık ve oluşan yeni bir saflaşma bu değişikliği zorunlu kıldı.
Ortada AKP açısından çok önemli ve yeni bir fırsat var. Mehmet Barlas’ın bugün yayınlanan yazısı buna ilişkin. Barlas yazısında Suriye iç savaşı başladığında Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan Tayyip Erdoğan’ı savaşın çok kısa süre süreceğine ikna ettiğini ve “Amerikan rüzgarına kapılıp Türkiye ile Suriye’nin arasını açtığını” yazıyor. Yazıda Esad “Amerika’nın ürettiği Arap Baharı’nın kurbanlarından biri” olarak tanımlanıyor. Evet, “kurban”! Peki kim kurban etmeye çalışmış? Amerika. Başka? Barlas yaz(a)mıyor ama sürecin bu kadar uzaması Türkiye’nin de bu operasyona ortaklık etmesinden kaynaklandı.
Barlas’a göre Erdoğan aslında büyük oyunu görmüş ancak bu sefer de Davutoğlu O’nu “kandırmış”. Sürekli kandırılan, sürekli kullanılan asrın lideri! Ancak Davutoğlu süreç başladıktan sonra 3 sene daha bakanlık yaptı ve “stratejik derinlik”ten dolayı ödüllendirilerek Başbakan yapıldı.
Yani öyle böyle bir kandırılma değil. Erdoğan senelerce kandırılmış!
Önümüzdeki süreçte ne olabilir? Siyasi söylemlerin pratiğe yansıması olacaktır. Tıpkı Suriye politikasının bir gecede değişmesi gibi, Erdoğan’ın “ensar kardeşlerinin” de bir gecede ortada bırakılacağı bir süreç bizleri bekliyor. Dolmabahçe’de çözüm masası kuran “sayın Öcalancı” Erdoğan’ın en büyük PKK karşıtı kesilmesi gibi, yine büyük bir kıvraklıkla kapsamlı bir mülteci karşıtlığı başlayabilir.
Uyaralım; mültecilere yönelik tepkinin ve eylemlerin artması, işin çatışma boyutuna varması yeni 6-7 Eylül’lerin olacağı bir kaos ortamının tezgahlanması Türkiye’yi mülteciye boğan AKP zihniyetine daha bağımlı hale getirecek. Bugün AKP’nin “devletin bekası” adına PKK’yla mücadele ettiğini savunabilen zihniyet yarın pekala mülteci sorununu ancak AKP’nin çözebileceğini iddia edebilir. Türkiye yeniden celladına aşık olacak!
İktidarın yeni adımını boşa çıkarabilecek bir seçenek var. Bu sürecin en önemli sorumlularından olan Ahmet Davutoğlu’nun 6’lı masadan tasfiyesi muhalefet açısından çok hayırlı olacaktır. Bilinmeli ki mültecilerin bütün varlığını 6’lı masaya yıkacak kapsamlı bir propaganda çalışmasının hazırlıkları yapılıyor. Davutoğlu’nun varlığı ve siyasi çizgisi de böylesine kapsamlı bir devlet projesini mümkün kılıyor. Duruşu ve siyasi çizgisiyle zaten muhalif olmayan Davutoğlu’nu “toplumsal konsensus” adına masaya oturtmak muhalefete zarar verir. Davutoğlu’nun AKP’nin kullanacağı bir “Truva atı” olduğu çok açık değil mi? Ve son olarak; iktidar bu işin faturasını elbette Davutoğlu’na sormayacak, Davutoğlu’nun Suriye günahlarının Kılıçdaroğlu’na yıkılacağı bir süreç iktidarın yeni planıdır.