17 Aralık günü, efsane foto muhabiri, son duayen gazetecilerden Ergin Konuksever’i yitirdik.
Şahsen tanımaktan onur duyduğum Ergin Konuksever, hem Türkiye’nin önemli bir tarih diliminin tanığıydı hem de tarihi günümüze ulaştıran fotoğrafları çeken isimdi.
Misal, bugün neredeyse her eve girmiş olan Deniz Gezmiş’in parkalı fotoğrafını çeken kişiydi Ergin Konuksever. Nasıl ki tüm dünya Che’nin meşhur fotoğrafını ve o fotoğrafı çeken Alberto Korda’yı biliyorsa, aynı şekilde tüm Türkiye ve elbette tüm dünya da Türk Devrimcisi Deniz Gezmiş’i Ergin Konuksever’in fotoğrafından bilip tanıyor.
***
Ergin Konuksever gibi efsane bir gazetecinin ölümü, elbette ki basında da geniş yer buldu. 1956 yılında Vatan gazetesinde gazeteciliğe adım atan Ergin Konuksever, Yeni Sabah’tan Hürriyet’e, Akşam’dan Günaydın’a, Cumhuriyet’ten Milliyet’e pek çok basın kuruluşunda çalışmıştı.
Yaklaşık bir yıl önce, Ergin Konuksever’in eşi Günay Konuksever’i sonsuzluğa uğurlamıştık. Basın camiası Ergin Konuksever’in eşinin cenazesine ilgisiz kalmıştı. Hatta Ahmet Hakan’ın yönettiği Hürriyet gazetesi ölüm haberini “Ergin Konuksever’in eşi evinde ölü bulundu” şeklinde vererek basın tarihine geçecek bir ayıba imza atmıştı.
Basın camiası ve gazeteler, Ergin Konuksever’in cenazesine ilgisiz kalmadı. Ergin Konuksever, oldukça kalabalık bir cenaze töreniyle, şanına yakışır bir şekilde son yolculuğuna uğurlandı. Ancak yine de bazı gazetelerde çıkan haberler Ergin Konuksever’i tam olarak yansıtmıyordu.
***

Tabi burada kastettiğim haberler, özellikle sol basında çıkanlar.
Burada bir parantez Cumhuriyet gazetesi için açmalıyım. Ergin Konuksever gibi efsane, duayen bir gazetecinin, üstelik 68 Kuşağı’nın bu kadar saygı duyduğu bir ismin cenaze törenini kibrit kutusundan daha küçük bir haberle geçiştirme ayıbını yaptı.
Sol basında Ergin Konuksever ile ilgili çıkan haberlerde daha çok yukarıda verdiğim Deniz Gezmiş örneği veriliyordu. Ha, bir de Mahir Çayan’a verdiği kazağı…
O da ayrı bir hikâyedir. Ergin Konuksever, Maltepe Cezaevi’nde görüştüğü Mahir Çayan’a bir isteği olup olmadığını sorar. Mahir de cezaevinde üşüdüğünü, kazak göndermesini ister. Ergin Konuksever de o sırada üzerinde olan kazağı Mahir’e verir. Hatta Mahir, Kızıldere’de öldürüldüğünde, üzerinde aynı kazak vardır.
Neyse, haberlerde 68 Kuşağı’nın yoldaşı portresiyle tanıtılıyordu Ergin Konuksever. Elbette ki Ergin Konuksever 68 Kuşağı’nın yoldaşıydı, sırdaşıydı. 68 Hareketi’nin en yakın tanığıydı ve gelecek kuşaklara aktarılması için çok önemli bir rol oynadı. Deniz’in parkalı fotoğrafıyla tarihe geçti. Ancak Ergin Konuksever 68 Kuşağı’ndan ibaret değildi.
***
Mesela kendilerini Deniz Gezmiş’e dayandıran EMEP’in Evrensel gazetesi, Ergin Konuksever’in ölüm haberini “Bu fotoğrafı çeken hayatını kaybetti” başlığıyla verdi. Fotoğraf, elbette ki Deniz’in parkalı fotoğrafıydı. Ergin Konuksever ancak bu kadar saygısız bir biçimde, ismi bile zikredilmeden anılabilirdi.
Gerçi Evrensel’cileri de anlamak lazım. Ergin Konuksever, onların aksine kelimenin tam anlamıyla bir Türk Solcusuydu. Deniz’in meşhur fotoğrafını çekmemiş olsaydı, ölümünü bile haber yapmayacaklardı.
***
Ergin Konuksever, 68 Kuşağı’ndan ibaret değildi dedim. Ergin Konuksever, Türkiye’nin ilk savaş muhabirlerinden biriydi. Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinden İran-Irak Savaşı’na pek çok savaşta gazeteci olarak görev yapmıştı. Ancak Ergin Konuksever’in görev yaptığı savaşların en önemlisi, hiç kuşkusuz Kıbrıs Barış Harekâtı idi.
Ergin Konuksever, Mehmetçikle birlikte Kıbrıs’a ilk ayak basanlardan biriydi. En iyi fotoğrafı çekebilmek için her zaman çatışma hattının hemen önündeydi. Lakabı “Son Süvari”yi sonuna kadar hak ediyordu. Nitekim Ergin Konuksever’in de içinde bulunduğu basın mensuplarını taşıyan minibüse Rumlar ateş açacak ve Ergin Konuksever, yaralı olarak Rumlara esir düşecekti.
Rumlara esir olmasının yanı sıra Ergin Konuksever, Rumların Türklere yönelik yaptığı katliamların da birinci elden tanığıydı ve çektiği fotoğraflarla bu katliamların Türkiye’de ve dünyada gündeme getirilmesini sağlayarak Kıbrıs Türklüğü için en büyük hizmeti yapmıştı.
***
BirGün gazetesinde Nazım Alpman, 18 Aralık günü, Ergin Konuksever’in ardından “Eyvallahı olmayan bir gazeteciydi” başlıklı bir yazı yazdı. Alpman yazısında yukarıda özetlediğim Deniz ve Mahir anılarına yer vermişti. Hakkını yemeyelim, Alpman, bunların yanı sıra Ergin Konuksever’in Kıbrıs Barış Harekâtı’na katıldığından da bahsediyor.
İşte sol basında çıkan haberlerdeki eksik buydu. Sol basına göre, o haberleri yapanlara, yazıları yazanlara göre Deniz Gezmiş’in parkası çok önemliydi ama Ergin Konuksever’in Kıbrıs’ta verdiği mücadele, gazetecilik başarısı, yaralanıp esir düşmesi, gazeteci arkadaşı Adem Yavuz’u şehit vermesi çok da önemli değildi. Çünkü Kıbrıs’ta katliama uğrayan Türklerdi. Çünkü Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türk bayrağı vardı, Türk’ün zaferi vardı!
Ancak Ergin Konuksever’in Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yaptıklarını yok sayanlara ve çarpıtanlara şunu hatırlatmak da görevimiz: Deniz Gezmiş, elinde o yok saymaya çalıştığınız Türk bayrağıyla Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü yapan bir Türk Solcusuydu.
Tıpkı Ergin Konuksever gibi.