Ersan Şen, yine bir müvekkil tartışmasının ortasına düştü. 6 Şubat 2023’te yaşadığımız büyük deprem felaketinde, Kahramanmaraş’ta 35 kişinin öldüğü Ezgi Apartmanı’nın yıkılmasında asli kusurlu olmakla suçlanan Kervan Pastanesi’nin firari ortaklarının avukatlığını Ersan Şen’in üstlendiğini öğrendik.
Ersan Şen’in bu ilk vukuatı değil. İki kimliği var. Ekranlara adalet, hukuk savaşçısı, muhalif akademisyen olarak insanların karşısına çıkarılıyor. Gündelik hayatta ise güya eleştirdiği düzenin bütün aktörlerinin avukatı…
Ve hep aynı savunmayı yapıyor. “Savunma hakkı kutsaldır.” Bu sefer kullandığı cümle ise şu: “Ben zor işlerin adamıyım.”
Hakikaten zor bir iş… Bilirkişi raporu, kaçak müvekkillerini kestikleri kolonlardan dolayı asli kusurlu bulmuş. Böylesine zorlu bir davaya da Ersan Şen yakışır (!). Acaba müvekkilleri de zor olanı tercih edebilirler mi? En azından kaçak oldukları ülkeden, memlekete dönseler. Yüce Türk adaleti üzerinde bunun büyük etkisi olur.
Ersan Şen iyi bir avukat olduğu için sanığın firari olmasının, yargılama sürecinde sanık için çıkacak hüküm açısından da son derece olumsuz bir etken olduğunu da çok iyi bilir. Bunu teklif etmiş midir müvekkillerine? Zor bir teklif ancak “kutsal” olan “savunma hakkı” için göze alınmalı. Hem masum olduğuna inanan bir sanık, tutukluluğu dahi göze alıp, adaletin tecellisi için memlekete dönmek istemelidir. Öyle değil mi Ersan Bey?
AKP’nin yarattığı siyaset düzeninde, muhalefet tiyatrosunun en önemli aktörleri arasında televizyon yorumcuları sayılabilir. Ekranlar bazen muhalif isimleri yandaşlaştırmak, bazen yandaşları muhalif gibi göstermek, bazen de belli bir misyonu olan isimlerin belli bir propagandayı yayması için son derece etkili bir şekilde AKP tarafından kullanıldı.
AKP görsel medyayı tamamen ele geçirdiğinde, başta büyük bir bocalama yaşadı. Çünkü kimse TV izlemez, yalan bültenine dönen haberleri önemsemez olmuştu. Ancak iktidar özellikle 2019 Yerel Seçimlerinden sonra yaşadığı hezimet ile yeni ve çok daha başarılı bir yönelime girdi. Tek başına “havuz medyası” ile halkı kontrol etmek çok zordu. Saray bu yüzden “muhalif medya”nın önünü açtı.
Böylelikle Halk TV, Tele 1, KRT ve en son olarak da Sözcü TV’nin epey cüretkâr ve güçlü bir şekilde çok daha kalabalık kitlelere ulaştığı bir döneme girdik. Bu dönem AKP için çok daha kolay bir dönem oldu. Eski bir CIA (Gladio) taktiğidir. Kendi muhalefetini kendin yarat, bunu yapamıyorsan bile biriken gerilimi azaltmak için muhalefetin çıkış yollarını açık bırak.
Ersan Şen’in bir fenomen olarak sivrilmesi, istesek de istemesek de beyaz ekranlar vesilesiyle hemen hemen her akşam evimize “misafir” edilmesi de; tam olarak bu yeni dönemin getirdiklerindendi.
Kendisini takip edenler, tanıyanlar aslında kim olduğunu biliyor. 20 yıl önce, benim ve benimle birlikte İstanbul Üniversite’sinden atılan çoğu 18-19 yaş aralığında 13 öğrenci arkadaşımın, tamamen hukuksuz ve kanunsuz bir zeminde yürütülen disiplin soruşturmasının başındaki isimdi. Öğrencilerin hepsi Atatürkçü Düşünce Kulübü üyesiydi. Tek “suç”ları Atatürk’ün salık verdiği gibi “fikri, vicdanı ve irfanı hür” olmaları ve idarenin haksız baskılarına boyun eğmemeleriydi.
AKP iktidarının ilk yılları olduğu için İdare Mahkemeleri hâlâ bağımsızdı. Yargı tamamen hukuksuz kararı iptal etti. YÖK Yüksek Disiplin Kurulu da o zaman Atatürkçü hocalarımızdan oluşuyordu. İdare hukukunu katleden başka bir hocamızın benim soruşturmamdaki bütün usulsüzlükleri ve hukuksuzluklarını ise bizzat rahmetli Anayasa Profesörümüz Erdoğan Teziç tespit etmişti. İdare Mahkemesi’nin kararını dahi beklemeksiniz, disiplin kurulunun kararını gerekçeleriyle iptal etmişti.
Yıllardır merak ederim. Erdoğan Teziç gibi duayen bir hocamızın ve o dönem İstanbul İdare Mahkemesi’nde görev alan, mesleki onuru ve hakim bağımsızlığını gözeten hakimlerimizin gerekçeli kararlarını Ersan Şen okumuş mudur acaba?
Sanmıyorum. Eğer okusaydı, öğrenseydi, “hukuk bilgisinin” hukuksuzluk için araçsallaştırılmasına karşı etik bir duruş geliştirebilirdi. Ancak hiçbir kaygısı yok. Hatalarından öğrenmek bu tür insanlar için asla mümkün değildir. Çünkü onlar sadece hukuku değil, toplumu ve diğer insanları da birer araç olarak görürler.
Ersan Şen için bu durum ne ilk ne de son. Daha önce Reza Sarraf’tan rüşvet almakla suçlanan Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı olmuştu. Alkollü araba kullanırken üç kişilik bir aileyi tamamen kusurlu olarak öldüren bir zamanların ünlü yazarı Emrah Serbes’in de avukatı Ersan Şen’di. Şu anda kamuoyunda herkesin konuştuğu Dilan Polat’ı da “muhalif kimliği” ile çıktığı Sözcü TV’de “servet sahibi olmak suç değil” diye savunmuştu. Sonra öğrendik ki; meğersem Polat çiftinin de avukatıymış. Ancak ne hikmetse (!) operasyon başlamadan hemen önce bırakmış vekilliği.
Şimdi ise Kervan Pastanesi sahipleri kaçak Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel’in avukatı olduğunu öğreniyoruz. İşin daha da kötü yanı, depremin hemen ertesinde Ersan Şen yine ekrandan çağrı yapmış. Bu apartmanda bir müvekkili varmış. Ayşe Zeynep Bildirici ve ailesi için yetkililerden yardım istemiş.
“Zor işlerin avukatı” şimdi epey zor bir iş üstlenmiş. Eski müvekkilinin katili olmakla suçlanan kaçak sanıkların vekilliğini üstlenmiş. Eski müvekkili vefat ettiğine göre, Ersan Şen için bu bir sorun olmuyor tabii ki. Çünkü davanın “zorluğu” olması kadar vekâlet ücreti de önemli bir etken anlaşılan. “Ölen ölür, kalan sağlar müvekkilimdir” gibi bir düsturu benimsemiş olabilir.
Ersan Şen dürüst konuşsa eleştirilmez. Parayı seviyorum ve iyi avukatım desin yeter. Yine de ikili oynuyor. Dosyayı okuduğunu ve pastanenin kolonunun kesildiğinin kesin olarak kanıtlandığına ikna olmadığını belirtiyor. Yani inanmasa üstlenmezmiş davayı. Avukattır. Pek çok taktiğe başvuracak artık.
“Avukatlık mesleğinin fıtratında var” diyebilir bazıları. Ancak bu meslek aynı zamanda serbest bir meslek… Müvekkilinizi kendiniz seçiyorsunuz. Biz de vatandaşa öneriyoruz. Kimi izleyeceğinizi, kimi okuyacağınızı, kime destek olacağınızı da siz seçebilirsiniz. Kendiniz karar verebilirsiniz. Size dayatılan herkesi alkışlamak zorunda değilsiniz. Hulki gibileri karşı safta görünce öfkelenmek zorunda hiç değilsiniz. Hayran olduğunuz fenomenler hakkında bunlar önceden yazılıyor, çiziliyor zaten. Fikri sabit değil “fikri hür” olmak bu kadar da zor değil.
Alınız elinize kumandayı, Halk TV, Tele 1, KRT, Sözcü TV veya hangi kalan olursa olsun. Bu tür insanları gördüğünüzde kanalı değiştirin. İzlemeyin. Beyninizi koruyun.