AKP’nin seçimi kazanmak için neler yapabileceğini herkes biliyor. Bazen ekonomik rüşvetler bazen de 7 Haziran 2015’ten sonra olduğu gibi kaos operasyonları gündeme geliyor. Ve tabii ki AKP’nin seçimlerdeki en büyük kozu sandık hilesidir.
AKP’nin ilk seçiminden, hatta Tayyip Erdoğan’ın Refah Partili döneminden itibaren tüm seçimleri şaibelidir. Ancak özellikle Gezi Direnişi’nden sonra yaşanan seçimlerde sandıklara AKP’nin fahiş düzeyde müdahalesi oldu.
Bu müdahale bazen mühürsüz oyların devreye sokulması, bazen kaset operasyonları ile adayların susturulması, son seçimlerde ise seçimlerin YSK tarafından iptal edilmesi ve yeniden yapılması şeklindeydi.
Tüm bu müdahaleler son anda devreye giren acil operasyonlardı. Seçim gecesi yapılan bu açık müdahaleler gizlenemediği için büyük tepki çekti ve infiallere yol açtı. Dolayısıyla muhalif seçmenin de bilinçlenmesine ve bir şekilde önlem almasına yol açtı.
Fakat bir seçim hilesi var ki en önemlisi, devlet makamları eli ile yapılıyor ve önüne geçmek çok zor. Bu da Hayalet Seçmen Operasyonu. Milyonlarca oya bedel bir operasyon bu.
Bu konuyu 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden hemen sonra yazmıştım. Bu seçimde göze batan temel veri, AKP ve HDP’nin silme oy aldığı sandıklarda, ki bunlar genellikle köy ve mezra sandıklarıydı, neredeyse yüzde yüzlük bir katılım oranı olması ve yüzde sıfır oranında geçersiz oy çıkmasıydı.
HDP açısından sorun sadece güneydoğu iken, “AKP sandıkları” denebilecek şüpheli sandıklar tüm Türkiye kırsalına yayılmıştı. Eğitim düzeyinin en yüksek olduğu büyükşehirlerde ve özellikle muhalefetin önde çıktığı sandıklarda ise geçersiz oy oranı ortalamanın çok üstündeydi.
Geçersiz oy bir gerçektir. Mutlaka çıkması gerekir. En eğitimlisi bile yanlışlıkla oyunu geçersiz kullanabilir. Burada çarpıcı olan “AKP sandıklarında” ne geçersiz oy ne de kullanılmamış oy olmamasıydı ki bu sandıklar okuma yazma oranının bile Türkiye ortalamasının çok altında kaldığı yerlerdeydi. Yani eğitim seviyesi yükseldikçe, geçersiz oy kullanma oranının artması gibi bir saçmalık vardı.
Hayalet seçmenin birinci kaynağını ortaya koyalım. Seçim günü muhtar, imam, AKP’li parti görevlisi ve kolluk kuvvetinin sandıkta el çabukluğuyla yarattığı “seçmen”, birinci hayalet seçmen kaynağıdır.
2014 ile 2022 arasında Türkiye çok büyük bir göç aldı. Şaibe artık buraya odaklandı. Ayrıca TÜİK verileri bu tarihlerde iyice sapıttı. Yine Türk Solu için kaleme aldığım bir araştırmada, TÜİK verilerine göre 2007–2017 arasında nüfus artışına göre seçmen artışının 6 kat olduğunu ortaya koydum.
Hayalet seçmenin ikinci kaynağını da not edebiliriz o zaman. Bu kaynak bizzat TÜİK’tir. Adrese dayalı nüfus sistemi ile hayalet seçmen yoktan var edilmektedir. Fethullah’ın zamanında Tayyip’i desteklemek için zamanında ortaya attığı seçim sloganını hatırlayalım: “Gerekirse mezardaki yakınlarınız bile evet oyu kullanacak.”
Şimdi hayalet seçmenin üçüncü büyük kaynağına ve son günlerde çıkan yeni skandala odaklanalım. Bu da Türk vatandaşı yapılan Suriyeliler ve Afganlar olgusudur.
Fox Haber’in ortaya çıkardığı skandala göre İstanbul’da binlerce vatandaşın evinde ikamet kayıtlarına göre hiç tanımadığı yabancı uyruklu kişilerin yaşadığı bilgisi ortaya çıktı. Bu evler özellikle kentsel dönüşümde bulunan, inşaat halindeki apartmanlardı.
Fox Haber muhabiri bu olguyu Süleyman Soylu’ya sormaya çalışınca, çok laubali ve gayriciddi bir şekilde “canım benim” yanıtıyla karşılaştı. (Soylu’nun muhabirin bu sorusunun yanıtını verirken çenesini okşaması da ayrıca bir suç. Bunu da belirteyim.)
Skandal büyüyünce, Göç İdaresi Başkanlığı nihayet şu açıklamayı yaptı:
“Yasal kalış hakkı bulunan yabancıların adres beyanlarının tamamında, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından titizlikle ve yerinde tahkikatlar yürütülmekte olup 2022 yılının başından bu yana 3.791.198 yabancının adres tahkikatı yapılmış ve rutin olarak yapılmaya devam etmektedir…
… Gerek tahkikat ve taramaya gerekse şikâyete bağlı olarak gerçeğe aykırı adres beyanında bulunulduğunun tespit edilmesi halinde vatandaşımız veya yabancı uyruklu ilgili tüm kişiler hakkında gerekli idari ve adli işlemler yapılmaktadır.”
Birincisi bu açıklamada yabancılardan bahsediliyor. Oysa yine Süleyman Soylu vatandaşlık kazananlarla ilgili iki ay arayla birbiriyle çelişen iki açıklama yapmıştı.
Haziran ayında Türkiye’nin son 10 yılda sadece 211 bin kişiye vatandaşlık verdiğini belirten Soylu, 8 Ağustos tarihinde NTV’de katıldığı canlı yayında 211 bin 908’i Suriye kökenli, 39 bin 294’ü Afganistan kökenli toplam 363 bin 179 göçmene vatandaşlık verildiğini açıkladı.
Bu sayılar da şüpheli çünkü parayla vatandaşlık satın alan on binlerce kişiyi içermiyor. CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer’in TBMM’de “kaç kişiye parayla vatandaşlık verildi” sorusuna Süleyman Soylu yanıt vermemiş ve yine alaylı cümlelerle geçiştirmişti.
İşte önümüzdeki seçimde en büyük hayalet seçmen kaynağı bu yeni “vatandaş”lar olacak. Var olmayan kişiler dahi olabilir bu “seçmenler”. Vatandaşlığı ve pasaportu almış ve Türkiye dışına çıkmıştır ancak bir şekilde bir ikamet ve seçim kütüğü ayarlanmıştır. Ölülerin oy kullanabildiği, 165 yaşında rahmetli ninelerin hâlâ seçmen gözüktüğü bir ülkede son derece olası bir durum bu.
Cumhuriyet gazetesinde Necati Özkan’ın geçen hafta köşesinde seçim güvenliği ile ilgili gündeme getirdiği araştırma bu çerçevede ele alınmalı. Sosyal Demokrasi Derneği’nden Mehmet Günal Ölçer’in araştırması, 2015 Genel Seçimleri sonuçları ile mühürsüz oylarla meşhur 2017 Referandumu sonuçlarını karşılaştırıyor.
Bu araştırmada “Evet” oranının imkânsız düzeyde yüksek çıktığı sandıklar belirlenmiş. AKP lehine fark yaratan şaibeli 24 il 104 ilçe saptanmış. Etkin sandık güvenliği gereken bu ilçelerin listesi için biz de aynı çalışmanın linkini sunuyoruz:
https://www.polimetre.com/_files/ugd/bac5df_dcb8b1f616de43b2a13e6f6c291f5f86.pdf
Son ortaya çıkan “ikametgahta yabancı” skandalı muhalif seçmenin güçlü ve bilinçli olduğu büyükşehirlerde patlak verdi. İşte asıl muhalefetin ulaşamadığı bu 24 il ve 104 ilçede ikametgahlardaki yabancılar (!) ve hayalet seçmenlerin peşine düşülmeli.
Kılıçdaroğlu 8 Ağustos 2022’de “YSK’nın elinde bile olmayan veriler bizde var” diye açıklama yapmıştı. Ve yine belki de parti çalışanlarına ve tabanına güven vermek için şunu eklemişti:
“Kaç yabancının oy kullanacağını biliyoruz, 400-500 bin kişi gibi yüksek bir rakam yok.”
İnsanların isimlerinden kimin yeni vatandaş olduğunu tahmin etmek güzel bir çaba ancak bu açıklamanın hemen ardından isim değiştirmeyi kolaylaştıran mevzuat ile ilgili haberler çıktı. Kaldı ki vatandaşlığını alırken de kişi ismini değiştirebiliyor. Tüm verilere ulaşabilen Kılıçdaroğlu, acaba bu basit yasal detayları bilmiyor mu?
Seçim güvenliği önce muhalefetin bilinçlenmesiyle başlar. Seçimler yaklaşıyor. Ortada bir bilinç değil gaflet görüntüsü var hâlâ. Son skandalı da CHP değil, sıradan vatandaşlar ve bilinçli bazı muhtarlar ortaya çıkardı.
Muhtarlar ne kadar önemli, muhtarların yemekli, pavyonlu Ankara gezileri neden saray tarafından finanse ediliyor şimdi anlayabiliyor muyuz?
