Sözde “Filistin” yürüyüşü, iktidarın resmen parti adına olmasa da beslediği yan kuruluşları seferber ederek organize ettiği bir seçim hazırlığı mitingiydi. Birkaç gün önce Ali Özsoy’un tespit ettiği üzere, gerçekte bir AKP etkinliğiydi. (https://www.turksolu.com.tr/filistin-istismarcilarina-adresiniz-galata-degil-haydarpasa-limani-olsun/)
Erdoğan’ın çocukları ve damatlarının tam kadro katılımı, hatta Bilal Erdoğan’ın da bir konuşma yapmasıyla bu tespit tamamen doğrulandı. Kimsenin Anayasal ifade, nümayiş ve yürüyüş hakkını kullanamadığı Türkiye’de AKP, topladığı kitleye Galata Köprüsü’nü tahsis edip gövde gösterisi yaptı.
Ama işin bir başka yönü daha var. Filistin yürüyüşü, sadece bir yerel seçim hazırlığı değil aynı zamanda bir şeriat hazırlığı.
Aslında pankartlara, flamalara, sloganlara baktığınız zaman göze çarpan sadece şeriat düzeni değil. Şeriat özlemi içindeki ruh halinin uzun yıllardır aynı şablonu takip ettiğini de görüyorsunuz: Filistin istismarı.
Açıkçası dünkü etkinlikte tek bir eksik vardı, o da Filistin, Gazze, Kudüs bahanesiyle bir İranlıyı sahneye çıkarıp laik cumhuriyet aleyhine konuşturmak! Hep gümbürtüye getirilip iktidarın ağzında ters yüz edilen 28 Şubat’ı neyin tetiklediğini hatırlamayalım mı şimdi?
31 Ocak’ta sözde Kudüs Gecesi adı altında salona Hamas ve Hizbullah posterleri astıran, sahneye İran’ın Büyükelçisini çıkartıp Türkiye Cumhuriyeti aleyhine ileri geri konuşturan Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, sadece Refah Partili değildi. Aynı zamanda Yargıtay’ın da onayladığı üzere Hizbullah üyesiydi! Bunun pratikte tek bir karşılığı vardır: İran ajanlığı!
Dün İstanbul’daki etkinlikte görülen bu “eksik” başka bir yerden kapatılmaya çalışılmış. Millî Görüşçülerin kurduğu bir vakfın Yenimahalle Belediyesi’nin Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ni “Filistin Dayanışma Gecesi” için kiraladığı ama belediyenin etkinliği iptal ettiği ortaya çıkmıştı. Zira Hamas lideri Halid Meşal’in telekonferans yoluyla etkinliğe konuşmacı olarak bağlanacağı, ayrıca Hamas’ın temsilcilerinin etkinlikte yer alacağı ortaya çıktı.
İran-İran Savaşı’ndaki kadar değilse de Filistin meselesi, zor bir yıl geçiren İran Molla rejimine ilaç gibi geldi. İran Devrim Muhafızları sözcüsü Ramazan Şerif, 7 Ekim’deki saldırıyı planlayıp Hamas’ı yönlendiren gücün kendileri olduğunu bizzat açıklamıştı.
Benzer şekilde Filistin, Türkiye’deki şeriat heveslerini de canlandırma vesilesinden başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Ama anlaşılan, çeyrek asır önce olduğu gibi yine işin içinde İran’ın dahli var!
Bu arada yürüyüşte bir yumruklama hadisesi yaşandı. Genç bir üniversite öğrencisi, elinde “tevhid bayrağı” sallayan bir adamı yumrukladı. Elbette şiddet eyleminin savunulacak yanı yok. Fakat şeriatçıların “o şeriat bayrağı değil, tevhid bayrağı” savunması her şeyi anlatıyor.
Tevhid, bayrak yapılıyorsa da tek bir anlamı vardır: yeni bir devlet kurmak. Bu da Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs, yani darbe girişimi demektir. Kubilay’ın kafasını kesen Derviş Mehmet’in elinde de aynen bu tevhid yazılı sancaktan bulunuyordu. Yenimahalle’de Halid Meşal’i konuşturmaya kalkan vakfın adı da bu açıdan bir hayli kışkırtıcı: “Yeni Bir Dünya Vakfı”.
Sahaya inip hakem yumruklayan Faruk Koca’yı elleri serbest tutuklayan adaletin o gence ters kelepçe uygulaması da çok şey anlatmıyor mu? Sonuçta 15 Temmuz’da köprüde erleri ve askeri öğrencileri şehit edenleri korumak için “darbeye direnme” gerekçesiyle hazırlanan bir iç savaş KHK’sı bile yayınlandı. O genç, bu KHK’dan neden yararlanamıyor?
Mesele de bu ya. O KHK, darbeye direnmek için değil Erdoğan rejimini kurmak içindi. Filistin yürüyüşü de Filistin için değil 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okumak için. İktidar, Riyad’daki Süper Kupa rezaletini bile tam olarak bunun için tezgâhladı ama Türk milletinin ve Türk kulüplerinin büyük direnişiyle afalladı kaldı.
Emin olun, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp yerine bir oldubitti yapmaya çalıştıkları gün de böyle afallayıp kalacaklar. İster alçak Suud’dan, ister sapık molladan destek alsınlar…
Emri Atatürk’ten alan Türk milletinin Kubilay ruhuyla devleşip cumhuriyeti kanla irfanla geri aldığını görecekler.