Filistin de Filistin!
7 Ekim’de dünya, kronikleşmiş İsrail-Filistin meselesinin yeni bir sayfasına uyandı. Temelde yeni bir şey yok. Hamas, bir sabah vakti Gazze sınırından dışarı taşarak sivil asker, kadın erkek, genç yaşlı ayırt etmeksizin tam bir Orta Çağ vahşeti sergiledi. O güne kadar terör örgütü olduğuna ikna olmamış herkese “Bakın, ben gerçekten de bir terör örgütüyüm” diye bağırıyordu. Üstelik tam da bu eylemiyle zor durumdaki ırkçı Netanyahu hükümetine ve genel olarak İsrail’in aşırılık yanlısı damarına kan pompalıyordu.
Hamas örgüt elemanlarının barış temalı müzik festivalinde bile katliam ve tecavüzlere imza atması, kurbanların cesetlerini sokaklarda sergilemesi, 85 yaşındaki ihtiyar kadınları bile rehin alması, bilindik Filistin desteğini tüm dünyada sendeletmişti. İsrail’in Gazze bombardımanı tez elden yetişti (!) de konfor alanımız bozulmadı. Hamas’ı kınama riskine sıra gelmeden işte Gazze bombardımanı kanlı canlı başlamıştı. Bundan sonra değil rastgele binlerce Kassam füzesi, Hamas şehirlere atom bombaları yağdırsa, dünyanın (özellikle solun) Filistin’e ağlayışını kimse durduramayacaktı. Durduramadı da…
Türkiye özelinde konuşacak olursak, bağıra çağıra fonculuğuyla bilinen, görev icabı kaş kaldıran birkaç mecra dışında “Ne oluyoruz?” diyen yok. Gerçekte herkesin aklı tutulmuş vaziyette. CHP bile Filistinlilerin gündüz gözüne işlediği şeriatçı vahşeti görmeksizin sadece İsrail’e yüklenen açıklamalarla yetinmişti. Müstakbel Genel Başkan Özgür Özel, 7 Ekim’in akşamında kör göze parmak sokarcasına İsrail’in harekâtını eleştiriyor, eleştirenlere cevap verirken halen Gazze sınırının dışında mahalle zapteden Hamas’ın adını bile ağzına almıyordu.
Elbette burada temel sorun, siyaset. İsrail’in de Hamas’ın da katliam yaptığını biliyoruz. Dahası, standart Ortadoğu şartları söz konusu. Burada sivillerin canından başka savunacak bir şey yok. Ama şu Orwell’in ikide bir moda olan tabiriyle konuşmak gerekirse Hamas, daha eşit. O kadar ki İsrail’i örgüte indirgeyen siyasal İslamcı Tayyip Erdoğan’ın dilinde Hamas’ın kurtuluş örgütü ilan edilmesi kimsenin pek bir zoruna gitmişe benzemiyor.
Her şey bir yana; böylesi akıldışı ve gayrımeşru bir saldırının Gazze’nin işgalini ve yeni bir Filistin sürgününü beraberinde getireceği gün gibi ortadaydı. Filistin davasına yürekten bağlı olanlar -İsrailli sivillerin canını önemsemek gibi büyük bir “külfetin” altına girmesinler- bari bu yüzden Hamas’ı kınamalıydı.
Peki, sağıyla soluyla, iktidarı muhalefetiyle, Yeni Şafak’ından Cumhuriyet’ine, HalkTV’sinden A Haber’ine Hamas, Filistin ve Gazze denince akan suları durduran bu geniş mutabakat, Doğu Türkistan’a ne diyor? Dünyanın kronik trajedileri arasında Doğu Türkistan’ın Filistin’den geri kalır bir yanı var mı? Yanlış anlaşılmasın. Maksadım acı yarıştırmak değil. Ama belli ki bu yarıştırma çoktan yapılmış ve vicdanlara bir tercih kabul ettirilmiş.
O halde konuşulmayanı, göz ardı edileni, unutturulanı biz hatırlatalım.
Filistin’e destek, Doğu Türkistan’a köstek
Öncelikle garabetin seviyesi şu: Covid yasaklarında bile binlerce siyasal İslamcı, o zamanki Gazze bombardımanına tepki olarak Levent’teki İsrail konsolosluğu önünde toplanabilmişti. Hatta 7 Ekim’den sonra yine toplanıp binaya havai fişek bile attılar. Ama mesela bilir misiniz, dünyanın en barışçı halkı Uygurların Sarıyer’deki Çin konsolosluğuna yürüyüp bildiri okuması imkânsızdır. Aslına bakarsanız bu ülkedeki Çin diplomatik temsilcilikleri, NATO tesislerinden bile daha dokunulmazdır. İncirlik askeri üssüne yürüyenlerin Türk polisine ve Türk askerine taş atma özgürlüğüne şahit olduktan sonra abartılı bir tespit olmasa gerek.
Türkiye’deki Doğu Türkistan konusunun sessizlikle geçiştirilmesi, sadece siyasal İslamcıların şımarıklığıyla mukayese edilmemeli. PKK’lılar, LGBT’ler, hatta aşı karşıtı kaçıkların bile sokakta bulduğu bir fırsatı, medyada tutulan mikrofonları, hatta siyasette kalıcı muhatap ve kanalları vardır. Doğu Türkistan, garip bir şekilde Türkiye’deki en avukatsız davadır. En az 250 bin Suriyeli, hiç hak etmediği vatandaşlıkla müjdelenirken binlerce Uygur, katil Çin’e deport edilme tehdidi altında bekler durur.
Doğu Türkistan’daki Çin işgali, Filistin’deki İngiliz nüfuzundan çok önce, 1700’lerin ikinci yarısında başladı. Çin’in hem imparatorluk (Qing) dönemi işgallerinde hem İkinci Dünya Savaşı’na kadarki başıbozuk Çinli valiler döneminde hem de Çin Komünist Partisi’yle günümüze kadarki zaman diliminde Doğu Türkistan’da işlediği katliamlar milyonlarla ifade ediliyor.
Arap Filistinlilerin öyle ya da böyle hem Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı arkadan vurduğu hem de sonrasında toprak sattığı inkâr edilemez bir gerçek. Hem Türk hem Müslüman Uygurlar Çin’e hiçbir şey satmadı, kimsenin de sırtına hançer saplamadı. Üstelik tüm Orta Doğu İngiliz altınının cazibesine kapılırken Doğu Türkistan’da ilk Çin işgaline son veren Yakup Bey, Sultan Abdülaziz’e tabiiyet bildiriyordu. (Filistin’de toprak satışını başlatan Abdülhamit’ten başka Osmanlı padişahı bilmeyenler için bu kısmın hazmı zor.)
Her şeyden önemlisi, mağdur olup eziliyorsa bile Filistinliler çocuk yaştan itibaren İsrail’e karşı gelme kültürüyle yetişir. Filistinli, yerinden yurdundan, işinden gücünden olurken, sevdiklerini kaybederken, yaşarken ve ölürken dini ve ulusal kimliğinin tüm manevi unsurlarını doyasıya yaşar. Aksâ’ya giremezse sapanla taş atar, sokağı kapalıysa duvardan atlar, hiçbir şey yapamazsa bağıra çağıra küfreder. Hiçbir şey yapamazsa cep telefonunda canlı yayın açar. Ölüsünü bile Filistinli gibi kaldırıp gömme şansı vardır.
Hayır, lüks bir şey anlatmıyorum. Ama işte bu anlattıklarım Doğu Türkistan’ın mazlum Türkleri için lüks! Binlerce yıldır Türk medeniyetinin beşiği olan Tarım Havzası’nda milyonlarca Türk toplama kamplarında. Bıraktım kimliği kültürü, Türk dilinde mırıldanamaz bile. Anne babası kamplarda her gün biraz daha ölüp sonunda canını teslim ederken Uygur, Kazak, Kırgız balalar, onlar için inşa edilmiş başka kamplarda bambaşka benliklerde büyütülür.
Çin, canını aldığı kadın ve erkeklerin organlarını bile Araplara helal organ olarak satar. Dediğim gibi, maksadım acı yarıştırmak değil. Ama şunu da söylemek zorundayım, İsraillilerin açtığı bir helal organ karaborsası yok.
İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi kamplarından beri bir halkı tümüyle ortadan kaldırmak üzere tasarlanmış böyle bir soykırım tertibi ilk defa gerçekleşiyor. Artık on yıla yaklaşan tüm bu süreç, özellikle Türkiye’de korkunç bir sessizlikle geçiştiriliyor. Zaman zaman da yuları Çin’e uzanan paralı propaganda memurları tarafından ustaca karartılıyor.
Filistin, soykırımcı Çin’in yanında
2015-2022 arasında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda sadece İsrail’e yönelik 140, diğer ülkelerle ilgili 68 karar çıktı. Sadece 2022 yılında 15 karar, İsrail’e yönelik. Ukrayna işgalcisi Rusya, İsrail’i 6 kararla takip etmiş. 2006-2022 yılları arasında BM İnsan Hakları Konseyi’nden çıkan kararlar yine benzer. İsrail 99 kararla zirvede. Suriye 41, İran 13, Rusya 4, Venezüela 3.1
Yani tüm dünyanın gözü İsrail’in üzerinde. İsrail basınının bile gözü İsrail’in üzerinde. Anti-Siyonist Yahudiler, İsrail solu, İsrailli liberaller, Mağrib Yahudileri, hatta bazı aşırı dinci Yahudiler bile İsrail’e karşı.
Diyeceksiniz ki İsrail’in hamisi ABD var ve BM Güvenlik Konseyi’nde daimi veto yetkisine sahip. Çin de öyle. İsrail’in nükleer başlıkları mı var? Çin’in de var. Üstelik nükleer denemeler Taklamakan Çölü’nde, Doğu Türkistan’ın orta yerinde yapılmıştı.
Ve bırakın Doğu Türkistan’ı, Çin’in hiçbir yerinde bir çatlak ses yok! Çin’in bir Haaretz’i yok. ÇKP’nin koalisyon ortağı bir Uygur partisi olabilir mi peki? Hayali bile saçma, değil mi? Oysa savaş yanlısı Netanyahu’dan önceki ılımlı Bennett hükümetinin Arap koalisyon ortakları vardı. Üstelik koalisyonda yan çizip hükümeti yıkanlar arasında onlar da vardı!
Her şey bir yana, Çin bile Filistin’in yanında! Bakın, Çin diyorum! Doğu Türkistan’da Türklüğün ve İslam’ın sonunu getiren Çin Komünist Partisi, kurulduğu günden bu yana Filistin’in yanında!
İşin en korkunç tarafı da Filistin’in suskunluğu. Hoten’de 800 yıllık Keriye İydgâh Camii’ni yıkıp düz eden Çin’in Mescid-i Aksa’yı ağzına alması Filistinlileri neden rahatsız etmiyor? Sonuçta mazlumun halinden mazlum anlamalı, değil mi? Ama anlamıyorlar işte.
Fakat suskunluk derken mesela Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’a haksızlık ediyoruz! Geçtiğimiz haziran Çin’de Xi Jinping’le buluşmuş ve kelimesi kelimesine şu sözleri sarf etmişti:
” Bazılarının gündeme getirdiği Uygur meselesi bir insan hakları meselesi değildir. Bu, Çin’in terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadelesidir. Filistin hükümeti, Çin’in bu mücadelesini her zaman destekliyor, Filistin her zaman Çin’e inandı. Çin’in her zaman adaleti yerine getireceğine inanıyoruz.”
Aynı Mahmut Abbas, şeriatçı Hamas militanlarının tekbir ve dualar eşliğinde gerçekleştirdiği katliam ve tecavüzleri Filistinlilerin kendini savunma hakkını kullanması olarak selamlamıştı. Yani Uygur halkının boynundaki terörizm, aşırıcılık ve ayrılıkçılık yaftası, Hamas yapınca mubah. Yağmaya bak!
Benzer şekilde Hamas’ın politik lideri İsmail Haniye de en son geçen ay, ABD’nin karar taslağını veto eden Çin’e en samimi teşekkürlerini iletiyordu.
Üstelik Filistin siyaseti, sadece Doğu Türkistan’da değil her yerde ve her zaman Türk’ün karşısında oldu. Asala, PKK, EOKA, Ermenistan… Nerede bir Türk düşmanı varsa Filistin onun yanında. Sıra Çin’e gelince de değişen bir şey yok.
Dünya üzerinde istisnasız bütün İslamcı iktidarlar, Doğu Türkistan gerçeğine açık açık küfrediyor. Gerçeğin üstünü örtüp Çin’le dostluk geliştiriyorlar. “İsrail zulmü altında inleyen” Filistin’deki Hamas da buna dâhil, Starbucks’ta kahve içenlere gücü yeten lümpenlerin iktidarı AKP de.
Aynı şekilde Çin de Afganistan’dan İran’a, Filistin’den Suudi Arabistan’a, nerede bir siyasal İslamcı bulsa yatırım yapıyor, kredi açıyor, bağrına basıyor.
İdeolojinizi, siyasi tercihlerinizi, hatta bir yere kadar ahlaki görüşlerinizi bile bir kenara koyun ve sadece kuru mantığınızı çalıştırıp bu işte bir tutarlılık arayın. Sonra da şu sorulara cevap verin:
Doğu Türkistan’a kulağını tıkayandan Türk olur mu?
Çin’in propagandasını yapandan Müslüman olur mu?
Uygur soykırımını reddedenden solcu, ilerici olur mu?
Doğu Türkistan’daki Çin emperyalizmini görmeyenden ulusalcı olur mu?
Doğu Türkistan can çekişirken Hamas’ın şeriatçılarıyla empati kurandan Atatürkçü olur mu?
2022 UNGA Resolutions on Israel vs. Rest of the World, 14.11.2022, UN Watch