Geçtiğimiz Cumartesi günü Hürriyet gazetesinde Fulya Soybaş’ın “baklava kimin” yazısı vardı.
Duymuşsunuzdur belki, Yunanistan’da bir gazete “Geleneksel Yunan baklavası” diye manşet atınca bizim baklavacılar ayaklanmış, “Baklava bizimdir bizim kalacak” şiarıyla.
Yunanistan’ın ezelden beridir gözünü diktiği değerlerimiz var. Baklava bunların başında geliyor. Bunun dışında Türk kahvesi, cacık, döner, İskender, zeytinyağlı sarma gibi pek çok bize özgü şeyi sahiplenmeye çalışıyorlar.
Bu anlamda baklavacıların ayaklanması, geleneksel Türk tatlısına sahip çıkması, tarihini falan anlatması iyi güzel de Türkiye’de başka bir sorun var: O da Türkiye’de baklavanın içinin boşaltılmasıdır.
Kavramsal anlamda söylemiyorum. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberleri görmüşsünüzdür, artık Türkiye’de içi boş baklava üretilip satışa sunuluyor. Çünkü insanların mevcut ekonomik şartlarda evine baklava götürecek alım gücü kalmamış durumda.
AKP kendisiyle ne kadar övünse azdır. İktidarı döneminde her şey gibi kültürümüzün ve tarihimizin önemli bir parçası olan baklava bile değersizleşti.
Ben Türkiye’deki baklavacıların Yunanistan’a karşı çıkmalarını elbette ki destekliyorum. Ama vatandaşa sorsan “Baklava alacak gücüm mü var? Ben içi boş baklava yedikten sonra baklava kimin olmuş bana ne?” der.
Hürriyet yazarının konu ile ilgili görüşlerini aldığı baklavacı Nadir Güllü demiş ki, “En iyi baklavayı biz yapıyoruz, o yüzden baklava bizimdir.” E peki Yunan çıkıp derse “onların baklavasının içi boş” o zaman ne olacak?
Baklavacıların bu anlamda da baklavaya sahip çıkması gerekir. Baklavacılar Yunanistan’a tepki gösterdikleri gibi iktidara da tepki göstermelidir. Halkı fakirleştirdiğiniz için içi boş baklavalar üretiliyor, çok önemli bir kültürel değerimizi sizin yüzünüzden kaybediyoruz diyebilmelidir.