Yalnız bırakmayalım diyorum. Çünkü Haskoloğlu yalnızdır. Aslında bu “yalnızdır” ifadesi daha çok kamuoyunda olumsuz yansıması olan isimler için tercih edilen ironik bir slogan. Fakat amacım durum tespiti yapmaktan ibaret.
Zira 26 yaşındaki bağımsız gazeteci İbrahim Haskoloğlu, bir çıkar çevresine, mahalleye, siyasi gruba aidiyet sergilememenin yalnızlığı içinde tutuklu gazeteciler kervanındaki yerini aldı.
Gözaltı haberini ilk duyuran Fatih Portakal’dan başka, dikkatleri Haskoloğlu’na çekmeye çalışan bir başka isim, AKP adaletinin tutuklayıp bir buçuk ay hapis yatırdığı Sedef Kabaş’tı.
Nevşin Mengü de tutukluluğu karşısında, Haskoloğlu’nun haberciliğini savunan tweetiyle erkenden tavır gösterenler arasındaydı. “Jahrein” lakaplı Ahmet Sonuç, Haskoloğlu’nun hem gözaltı haberini, hem tutukluluğuna haber özgürlüğü kapsamında ilk tepkiyi veren az sayıda isimden biriydi. Haklarını teslim edelim.Ama mesela belli başlı dava duruşmalarında adliye koridorlarında poz verirken hatırladığımız Barış Yarkadaş’ın Haskoloğlu’nun gözaltı ve tutukluluğundan bahseden bir twitini şu saate kadar görebilmiş değiliz. Fakat Yarkadaş, konu ile ilgili haber değerini Mustafa Şentop’un bir Ak trolle girdiği polemikte bulduğu için, Şentop’un twitini retweetlemekle yetinmiş.
Yılmaz Özdil, Uğur Dündar gibi “duayen” sınıfına sokulan isimlerden de henüz bu genç meslektaş kardeşleri için iki kelime duymuş değiliz.
Genel olarak basın özgürlüğü konusunda en büyük hassasiyete sahip olduğu varsayılan CHP cenahından Haskoloğlu ile ilgili dişe dokunur bir tepki, bir sahiplenme sergilenmedi.Milletvekili Engin Özkoç ise, birçok gazetecinin yapmadığını yaparak twitle destek olmuş ama işte bu da milletvekilinden beklenen şey değil!
Canlı yayınlarda ekranı kaplayan diğer birçok muhalif isim İbrahim Haskoloğlu’nun tutukluluğu karşısında sağır ve dilsiz. Oysa Haskoloğlu’nun tutuklanma gerekçesi bile başlı başına önemli bir haber.
Medyatik isim Mücahit Birinci gibi çok sayıda AKP’linin, Cem Küçük gibi AKP tetikçilerinin bir trol sürüsü ve bot hesap organizasyonu eşliğinde (aynı ölçekte olmasa da) tıpkı Ocak ayında Sedef Kabaş’a yaptıkları gibi Haskoloğlu’nun tutuklanmasını desteklediğini görüyoruz. Çok normal.
Haskoloğlu geçtiğimiz günlerde bir hacker grubunun kendisine ulaşarak e-Devlet veritabanına sorunsuz sızdıklarını, bunu kanıtlayan bilgiler gönderdiklerini açıkladı. Genç gazeteci, kendisiyle iletişime geçen grubun ciddiyetini, kendisine ait bilgileri ele geçirdiklerini görünce anlayıp devlet birimlerine de bildiriyor.
AKP adaleti ise, bu veri hırsızlığının üzerine gitmek yerine hedef gösterme mekanizmasının işaretiyle Haskoloğlu’nun peşine düştü. Ve İbrahim Haskoloğlu tam da haberini yaptığı “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek” suçundan tutuklandı.
Bu bir yandan genç gazeteci Haskoloğlu’nun yaptığı haberin doğruluğunu kanıtlıyordu. Çünkü ortada hakikaten hukuksuzca ele geçirilmiş kişisel veriler var. Öbür taraftan, devletin veri tabanında elini kolunu sallayarak gezinen bir yapının tüm suçu, olayı açığa çıkaran bir gazetecinin üzerine atılıyor.
Yani haber üstüne haber değeri taşıyan bu meselede tutuklanan gazeteci büyük oranda yalnız bırakılıyor, bazı haber sitelerinde kuru bir adli vaka gibi geçiştiriliyor… İki ay kadar önce Sedef Kabaş’a “lütfen” yer veren (o da ufak tefek kutucuklarla) anlı şanlı muhalif basınımız, bugünkü manşetlerinde Haskoloğlu’nun H’sini bile vermemiş.
Gerçi ülke öyle bir halde ki, verdiği mücadelede uzvunu kaybetmiş bir sosyalist bile Haskoloğlu’nun üniversite döneminde sergilediği siyasi tavrı hazmedemeyip hukuksuzluk haberine yaftalayıcı bir şerh düşmeden, yani AKP’nin ekmeğine yağ sürmeden edemiyor.
Gazeteci örgütleri, dernekleri yine sessiz…
Gazeteciye herkes sırtını dönebilir ama meslektaşlarının bunu yapma lüksü yok.
Gazetecilik suç değildir. Bunu en çok gazeteciler bilir ve bilmeli.