Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun dün CNN Türk’te Ahmet Hakan karşısında “savaşın uzaması” konusunda ağzından çıkanlar, aynı gün Evrensel’de yayınlanan değerlendirme ile örtüşür durumda.
Çavuşoğlu, Ahmet Hakan’ın “Ben bu savaşın bu kadar uzayacağını düşünmüyordum. Ne oldu da bu kadar uzadı?” sorusunu şöyle cevaplıyor:
“Ben de bu kadar uzayacağını düşünmüyordum. Özellikle İstanbul’daki görüşmelerden sonra… Ama NATO Dışişleri Bakanları Toplantısından sonra uzayacağı konusunda kanaat oluştu. Çünkü bu savaşın devam etmesini isteyenler de var. NATO’ya bağlı ülkeler içerisinde savaş devam etsin arzusunda olanlar var. Amaçları Rusya’yı daha da zayıflatmak. Ama bedelini kim ödüyor? Siz ödemiyorsunuz ki?”
Çavuşoğlu arada Ahmet Hakan’ın sözlerini de onayladı: “Ama olan Ukrayna’ya oluyor.”

Bu yaklaşım tarzını bire bir onaylayan çok sayıda haber ve değerlendirme sol basın ağırlıklı olmak üzere medyada sıkça dile getirildi. İşte dün en son Evrensel’de çıkan Yücel Özdemir imzalı yazının başlığı da “NATO savaşı uzatmak için Ukrayna’yı silahlandırıyor.”
Çavuşoğlu medyadaki bu “NATO savaşı uzatmak istiyor” söylemlerine kulak verip etkilenmiş olabileceği gibi, tamamen kendi değerlendirmesiyle de konuşmuş olabilir. Çakışan, aynı gibi görünen bu iki söylemin farklı motivasyonları da olabilir.
Savaşın getirdiği liderler trafiği ile yükselen, Antalya Diplomasi Forumu ile genişleyen ve en son İstanbul görüşmeleri ile zirve yapan bir diplomatik atak vardı. 2022 yılına dünyanın selamı sabahı kestiği bir ülke olarak giren Türkiye’de, AKP iktidarının birkaç hafta içinde barışın mimarı olarak adını dünya tarihine yazdırması ihtimali gözler önündeydi.
Ama özellikle Buça Katliamı ile bu süreç gölgelendi. Çavuşoğlu’nun da bu konuda Buz Devri’ndeki Sincap Scrat gibi meşe palamudunu bir türlü yiyememenin hayal kırıklığını yaşadığı şüphesiz. (Geçtiğimiz günlerde filmin yapımcı firması kapandığı için anlamlı bir veda animasyonu hazırlayıp Scrat’a o meşe palamudunu en sonunda yedirdiler.)
Fakat konuya yaklaşım açısından Çavuşuğlu’nun medyadaki seslerin içeriğini bire bir kabul ettiği de açık. Çavuşoğlu da AKP’liler de medyada bu minvalde kalem oynatan, konuşan eden yazarlar da savaşın uzamasından ötürü Batı’yı suçlayıp itham ediyorlar. Ama şu soru eksik kalıyor:
Savaşın kısa sürmesini isteyen kim?
İşte burada isimler çok net. Putin, Lavrov, Peskov, Zaharova, Şoygu… Yani Kremlin. Reçeteleri de hakikaten basit ve gayet “barışçıl”: Ukrayna teslim olsun.
Zelenskiy de “Tamam benim paşama. Al Kiev de senin olsun, Donbas da, Odessa da. Yeter ki analar ağlamasın!” deyip çekilsin kenara. Komedyen ya. Rolü bu kadar olsun.
Mantık hakikaten bu.
Sonra da dakika başı Batı Ukrayna’yı silahlandırıyor diye ağlayıp zırlıyorlar. Eh, hani yalnız bırakmıştı be güzelim?
Çavuşoğlu savaşın “bedelini siz ödemiyorsunuz”, yani bekâra boşanmak kolay deyince sol tribün alkışlıyordur. Ama ortada Ukrayna’yı zorla savaştıran yok ki! Hangi ülke iki ay boyunca “dünyanın ikinci büyük ordusu”nun istila hareketine gönülsüz karşı koyar? Derler ya, bağlasan durmaz… İşte Rusya bitiremiyorken koca ülkenin savaşma azmini sen mi bitireceksin? Akıl tutulması.
Zelenskiy iki aydır kaçacak… Ölme Avrasyacım yaz gelsin! Sözümona “esir Rusları” kurtaracaklardı, en Rus Harkiv bile Kiev’den daha sıkı direndi… Sonracığıma Rusya “denazifiye” edecekti, Putin Ukrayna ordusuna darbe çağrısı bile yapmıştı… Ne oldu?
Ne olacak? Koca Moskova battı! İki anlamda da…
Peki, bu nasıl oldu?
Savaş uzadığı için olabilir mi acaba?
Vietnam bir çeyrek asrı Fransız, Amerikan, Çinli işgalciye direnmekle geçirdi. Şimdi bu oturduğu yerde “NATO yayılması” sakızı çiğneyenlere kalsa Vietnam halen Fransız sömürgesiydi!
Bunların kafasıyla düşününce o zaman da Eisenhower’ın “Domino”su yayılıyordu. Amerika ise, kışkırtılmış olma hakkına dayanıyordu… Yani Rusçu mantığın, Amerika’da bile bulunmayan bir Amerikancı mantığın kapısını açtığını görmek artık zor olmamalı.
Hepsini bıraktım… Yahu biz? Savaşlarla hallaç pamuğuna dönmüş bir halkı 19 Mayıs 1919’dan 24 Temmuz 1923’e bilfiil savaştıran Mustafa Kemal Paşa vallahi de billahi de savaşı uzatmadı mı?
Kötü mü etti? İşte bu beyzâdelere hanımzâdelere sorsanız zaten çoğu ideolojik olarak bu yanıtı vermeye teşne. Hem de çakıştıkları Çavuşoğlu’nun siyasal İslamcı geleneği ile %100 uyumlu halde. (Bak yine İkinci Grup çıktı mı karşına?)
Ankara’daki milliyetçi Kemalistler Londra’ya göre savaşı uzatıyordu, İstanbul’daki müstemleke korosuna göre macera peşinde Anadolu ahalisinin ıstırabını uzatıyordu, Moskova’daki komiserlere göre ise –tabi Sakarya Zaferi’ne kadar– yardımı bile hak etmiyordu! İşbirlikçiler zaten bunların üçünü de onaylıyordu.

Mustafa Kemal, Fransızlarla ve İtalyanlarla anlaşıp silah alıp 22 gün 22 gece Sakarya’da dayanınca bunun adı silah endüstrisini ihya etmek mi oluyor? Evrensel’deki analize göre buna da evet demeliyiz. Zira NATO Ukrayna’ya silah yardımı yapınca silah tekelleri bayram etmiş. Aynen böyle yazıyor. Tabi bu arkadaşların “Kovid-19 Pfizer’a yaradı” diye başlık atıp aşı karşıtı uluslararası gericiliği selamladığını da gördü bu gözler… Şaşırmıyoruz.
Fakat büyük resimci zevatın niyeyse gözden kaçırdığı bir şey var. İnfazları kafaya sıkarak değil, yere yatırıp omuza, ciğerlere, kaburgalara onlarca mermi sıkarak, işkence gösterisiyle gerçekleştiren Husiler, Afrika’da birbirini kıran kabileler, 40 yılda dünyanın mühimmatını AK’sını, RPG’sini, Bixi’sini alan PKK Rusya için bir gelir kaynağı olabilir. Oysa Batı için silah satışı temel gelir kaynağı değil, siyasi tercih. Rusya’nın dünya silah ihracındaki payı ise, yaptırım tokadını yemezden önceki durumda dünyada kapladığı ekonomik hacmin tam on katı! Yani savaşların uzaması muhabbeti yapılacaksa çitleyecek çekirdeğimiz bol.
Son olarak, ille de savaş kısa mı sürsün? Ama işte Ukrayna da vazgeçmiyor mu? Öbür taraftan Putin’in de İnguş, Mordvin, Çeçen, Dağıstanlı, Tuvalı, Buryat delikanlılara acıması yok mu? Yetmedi mi bu kadar kan? Peki… O zaman geriye tek çare kalıyor. NATO girsin! Ama buna da en başta NATO karşı. Ben medyada ahkâm kesen güruhun NATO’dan daha gönülsüz olmadığına yemin edebilirim. İsterler. Yeter ki, Ukrayna adında bir ülke, Ukrayna halkı, bu halkın kader belirleme hakkı, Zelenskiy diye kendi seçtiği bir lideri ve savaşma iradesi olmasın. Çünkü “büyük resim”cilik, “büyük güç” gerektirir.