Kılıçdaroğlu, 7 Mart günü “Bu kürsüye veda etmek için buradayım” diyerek katıldığı CHP Grup Toplantısı’ndan 97 gün sonra yine kürsüdeydi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında dikkat çeken bir bölümlerden biri de kendisini eleştiren gazeteciler ile ilgili yaptığı yorumdu. Kılıçdaroğlu grup toplantısında şunları söyledi:
“Kalemini satmayan, onurlu gazetecilik yapan, haklı eleştirilerini her zaman yazan bütün gazetecilere saygım vardır. Ama kalemini satan ve onurlu davranmayan, kendisini bir anlamda savcı, yargıç yerine koyup karar veren gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir. Ben bunu yapmak zorundayım.”
Kılıçdaroğlu’nun gazetecileri kendisini eleştiren ve eleştirmeyen diye ayırması ve eleştirenleri “kalemini satan onursuzlar” olarak nitelemesi, Kılıçdaroğlu’nda da bir dönüşümün başladığını gösteriyor. Kılıçdaroğlu, seçimlerden sonra hızla karşıtına benzemeye başlamış, “CHP’nin Reisi”ne dönüşmüştür (“CHP’nin Reisi” benzetmesi, Türk Solu yazarı Kaya Ataberk’e aittir).
Hele grup toplantısı sonrası hızla yürürken “İstifa edecek misiniz?” diye soran bir gazetecinin kanalını sorması, tam da AKP’lilere yakışacak bir durumdu. Oldu olacak Süleyman Soylu gibi yanağını okşayıp “canım benim” de deseydi?
Seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, seçimlerden sonra ise yaptığı hatalar nedeniyle seçimi kaybetmesinden dolayı Kılıçdaroğlu’nu eleştiren bir gazeteci ve seçmen olarak Kılıçdaroğlu’nun bu tavrını bir hakaret olarak kabul ediyor ve kendisine aynen iade ediyorum.
Türk Solu‘nu takip edenler bilir. Biz adaylar belirlenmeden önce Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına karşı çıktık. Çünkü Erdoğan karşısında defalarca seçim kaybetmiş Kılıçdaroğlu, bizce doğru aday değildi. Kılıçdaroğlu’nun aday olması, yarışa 1-0 geride başlamak demekti.
Kılıçdaroğlu’nun yerine Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın aday olması gerektiğini yazdık. Çünkü her iki isim de 2019 seçimlerinde Erdoğan karşısında seçim kazanmıştı.
Kılıçdaroğlu, kimseyi dinlemeyerek adaylığını dayattı. Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olması kesinleştikten sonra da önceki eleştirilerimizi bir kenara bırakarak kendisine destek olduk. Hatta ilk destek yazısını da ben yazdım.
Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilmesinin ertesi günü bu sayfada “Saray’a karşı muhalefetin ortak adayı Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz!“ başlıklı bir yazı yazmış ve şöyle demiştim:
“Kılıçdaroğlu, dün akşam muhalefetin ortak adayı ilan edildi. Artık eleştiri değil destek zamanı. Hele şu AKP’den ve ucube başkanlık sisteminden bir kurtulalım, kendi içimizde daha çok kavga edeceğiz. Ama şimdi kendine muhalifim diyen herkesin yapması gereken tek bir şey var; o da muhalefetin ortak adayı Kılıçdaroğlu’na destek vermek.”
Seçim süreci geride kaldıktan sonra da hataları ve eksikleri üzerinden Kılıçdaroğlu’nu, CHP’yi ve Altılı Masa’yı eleştirmeye devam ettik. Şimdi bu eleştirilerimizi dile getiriyoruz diye de Kılıçdaroğlu tarafından “kalemini satmış olmakla”, “onursuzlukla” itham ediliyoruz.
Madem Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’ydu, madem en güçlü muhalefet partisinin genel başkanıydı, yenilginin sorumlusu da oydu ve hesap da ondan sorulmalıydı. Kılıçdaroğlu da bu hesabı vererek ve gereğini yaparak gerçekten örnek olabilirdi. Ancak o demokrat olmayı değil, reis olmayı seçti.
Kılıçdaroğlu adaylık sürecinde “Cumhurbaşkanı olduğumda herkes beni özgürce eleştirebilecek” diyordu. Seçilemediği halde kendisini eleştirenlere hakaret yağdıran Kılıçdaroğlu, seçilse kim bilir neler yapacaktı?
İşte Kılıçdaroğlu için “CHP’nin Reisi” dememizin sebebi, geçirdiği bu dönüşümdür. Seçimler öncesindeki “Demokrat Dede” gitmiş, yerine koltuk sevdalısı, eleştiriye tahammülsüz, CHP’yi kabile, kendisini de kabilenin reisi zanneden biri gelmiştir.
Kılıçdaroğlu Erdoğanlaşacaksa ve bizler de yandaş gazeteciler gibi her koşulda Kılıçdaroğlu’na övgüler dizeceksek niye mücadele ediyoruz ki?
Her birimiz Tuncay Özkan’ın maaşlı CHP borazancısı olacaksak, hepimiz birer Merdan Yanardağ olup hâlâ Kılıçdaroğlu’nun aslında seçimlerde nasıl başarılı olduğunu anlatacaksak, nasıl bağımsız ve özgür gazeteciler, bireyler olacağız?
Kılıçdaroğlu diyor ya, “gazeteciliğini sorgulamak görevimdir” diye. Benim de bir gazeteci ve kendisine oy vermiş bir seçmen olarak verdiğim oyun karşılığını görmek, görmediğim zaman sebeplerini sorgulamak, sorumlulardan hesap sormak görevimdir. Kimse bunu yapıyorum diye bana hakaret edemez!