Dün bir Türk öğretmen, Iraklı bir Arap katil tarafından silahla vurularak öldürüldü. İstanbul Eyüp’te bir özel lisede müdür olarak görev yapan 74 yaşındaki öğretmen İbrahim Oktugan, okuldan 5 ay önce uzaklaştırılmış 17 yaşındaki Irak uyruklu Yusuf K. tarafından okulda katledildi. (Şahsın soyadı basında “K.” olarak geçti. Bilsem mutlaka yazardım.)
Katilin ailesi, Irak’tan Türkiye’ye gelmiş ve AKP’nin göç politikasının nimetlerinden faydalanarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı “satın” almıştı. Yaşı küçük, vahşeti büyük olan failin silahı nereden bulduğu, kendisini cinayette destekleyen ya da yardım eden olup olmadığı da elbette anlaşılacaktır. Ama temel mesele çok daha farklı ve vahim.
Olayın internet basınına ve sosyal medyaya intikal ettiği ilk andan itibaren neredeyse tüm basın, haberi verirken ve özellikle başlık atarken bilinçli bir şekilde saldırganın kimliğini mümkün mertebe gözlerden uzak tutmaya çalıştı. Haberlerin başlıkları genel olarak “Okulda dehşet” gibi “nötr” ifadelerle atıldı. İçerikte ise ilk paragraflarda katilden “5 ay önce uzaklaştırma cezası almış bir öğrenci” ifadesiyle bahsedildi. Katilin, Iraklı bir Arap ve vatandaşlık “satın” almış bir ailenin ferdi olduğunu öğrenmek için ortalama dört paragraf daha okumalıydık!
Türk bir öğrenci, Arap bir öğretmene (bırakın öldürmeyi filan…) “Sen Arap’sın” dese ne kıyamet kopardı. Varın siz düşünün!
Katilin daha önce de adam yaralama ve ateşli silahlar yasasına muhalefetten suç kaydı olduğu ortaya çıktı. Katil, o kadar tecrübeli ve kendinden eminmiş ki vahşi cinayeti gözünü kıpmadan işledikten sonra gidip bir de “kafasına sıktım” diye bir paylaşım yapmış!
Fakat yakalandıktan sonra bir anda bu tavrını değiştirmiş. Aşağıdaki cümleler ifadesinden:
“Hatırlayamadığım bir tarihte sınıfımdayken disiplin cezalarından dolayı annemin geldiğini öğrendim. Müdür İbrahim Oktugan’ın odasına gittim annemle birlikte oturuyorlardı. Ben anneme Arapça bir şeyler söylemek istediğim esnada ‘Burası Türkiye Cumhuriyeti benim okulumda kimse bu şekilde başka dil konuşamaz.’ diye karşı çıktı ve anneme hakaret etti. Aramızda sözlü bir tartışma yaşandı detayını hatırlamıyorum ancak fizik tartışmaya dönmedi. Annemin üzerine yürümesi üzerine biz de polisi aradık ve daha sonra okulu terk ettik.”
Ne kadar güzel değil mi? Öğretmen katili, neredeyse üste çıkacak! Arap olduğu ve Arapça konuştuğu için ayrımcılığa, ırkçılığa maruz kalmış ve bir de annesine hakaret edilmiş! Bunlar bizi elbette inandırıcı gelmiyor. Bu dedikleri gerçek olsaydı bile tek bir anlamı olurdu: Olayın şımartılmış Araplığın, Türk’e ve özellikle de çağdaşlığı, Cumhuriyet’i simgeleyen Türk öğretmene saldırmayı kendinde hak görmüş olduğu…
Bu cinayetin ardından utanmazca Türk’e, Atatürk’e hakaret eden, cinayeti öven, yenilerini kışkırtan Kürtçüleri, Ermenicileri vs. dün sosyal medyada dehşetle izlemiş olmalısınız. Ama bu hainlerinki kadar büyük bir kepazelik de cenaze namazında yaşandı. Bayrampaşa İlçe Müftüsü Recep Eren yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bu menfur durumu tekraren, birilerini ‘göçmen’ suretiyle ifade edip başka birilerini mağdur ve mazlum duruma düşürmek de hiçbir zaman insani ve İslami değildir. Bundan nemalanmaya çalışan ve bu bağlamda ülkemizi de karıştırmaya çalışan hiç kimseye fırsat vermemek, mümin ve muvahhit olarak şiarımızdır.”
Türk öğretmen, Iraklı Arap katil tarafından öldürülecek ve herkes bu gerçeğin karşısında üç maymunu oynayacak öyle mi müftü efendi? Gerçeği örtmeye ne senin ne de sana o konuşmayı yaptırtanların gücü yetecek. Bu böyle bilinsin!
Türk Solu başyazarı Gökçe Fırat, 2022’de yayımlanan kitabı “Öğretmenleri Neden Öldürüyorlar”da şunları söylüyordu:
“ ‘Öğretmenleri neden öldürüyorlar?’ sorusunun cevabını bulmak istiyorsak öncelikle ‘Öğretmenleri kim öldürüyor?’ diye sormalı ve cevabını korkmadan verebilmeliyiz.
Öğretmenlerimizi PKK öldürüyor.
Çünkü PKK’ya göre öğretmenler Türkçe öğretiyor.
PKK’nın yayın organlarına bakarsanız, bunları nasıl teorileştirdiklerini görürsünüz.”
Ardından da aslında Türkiye’de öğretmen katliamının köklerinin Kubilay’ı katleden Kürt-İslamcı Nakşi tarikatçılara kadar geri gittiğini ekliyor böylece öğretmenliğin, askerlerle beraber Cumhuriyet’i simgeleyen iki meslekten biri olduğu için hedef seçildiğini tespit ediyordu.
Bu son olay gözümüzü açmalı. (Hâlâ açılmadıysa…)
Artık Türkiye’de Cumhuriyet’i hedef alan bir Kürt-İslamcı gerici cephe olduğu gibi bir de Arapçı İslamcı güruh var. Bu cinayet basit, sıradan, tesadüfi değildir. Maalesef devamı gelebilir ve yine maalesef gelecektir. Biz ülkeyi bu hale sokanlardan kurtulmadıkça…