Gerici İttifak tüm eksik parçalarını tamamladı ve saldırıya hazır
AKP liderliğinde seçimlere doğru genişleyen ultra gerici Cumhur İttifakı, adeta eksik parçalarını tamamlayarak netleşen bir yapboz misali karşımızda. AKP ve MHP’nin ardından, ittifakta yer alan BBP’ye ek olarak artık Gerici İttifak, bünyesine eski dostlarını da kattı.
Özellikle kadın düşmanlığıyla son dönemde ön plana çıkan Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi (YRP) ile özellikle 90’lı yıllarda Türkiye’yi işledikleri kanlı, vahşi ve domuzbağı işkenceli cinayetlerle dehşete düşürmüş Hizbullah/Hüda-Par da artık Gerici İttifak’ta kendilerine ayrılmış boş yerlere oturdular.
Gerici İttifak, eksiklerin de giderilmesiyle, zaten bizlerce açık olan Kürt-İslam Faşizmi gömleğini artık toplum karşısında da açıkça giymiş bulunuyor. MHP’yi hâlâ Türk milliyetçisi bir parti sanarak (!), buradan Kürt Hizbullahı’nın ittifaka alınmasına karşı bir tepki bekleyenler ya da MHP’nin Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı AKP, BBP, YRP üçlüsünü frenleyeceği zannına kapılanlar fena halde yanıldı. En baştan beri belirttiğimiz gibi MHP de aslında bu tablonun temel tamamlayıcılarından, Kürt-İslamcı cephenin bileşenlerinden biri sadece. Nitekim, MHP ve lideri Bahçeli de ittifak ortaklarının ne Kürtçülüğüyle, ne Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı ile ilgili, zerre kadar rahatsızlık belirtisi göstermedikleri gibi aksine çıkıp onları savunmaktan geri kalmadılar. “Bilge Lider”in oyun bozmasını bekleyenler ise beklemeye devam ediyor!
Gerici İttifak yapbozunun AKP’den MHP’ye, MHP’den Hizbullah/Hüda-Par’a kadar tüm parçaları birbirlerine karşılıklı olarak tam oturuyor.
Bu; ideolojik kökenleri açısından da, güncel politik durumları açısından da, faşist kadroların ittifak unsurları arasındaki geçişkenliği ve sürekliliği açısından da böyle.
Ve günün sonunda, Türkiye tarihinin bu en kritik seçimlerinin hemen arifesinde tablo tamamlandığı anda Gerici Cephe’nin cumhur yapbozunun üzerindeki resim de tamamlanıp netleşiyor. AKP parçasının girintisine MHP, onun çıkıntısına Hizbullah denk geliyor vs…
Karşımızda beliren tabloda Şeyh Sait, Derviş Vahdeti, Said Nursi, Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir, MHP ideoloğu Ahmed Arvasi ve elbette Necip Fazıl var. Gerici İttifak’ta; 31 Mart’tan, Milli Mücadele düşmanı Kürt İslamcılara, Şeyh Sait Ayaklanması’ndan Maraş Katliamı’na, 70’lerde ve 90’larda katledilen Atatürkçü, ilericilerin kanına kadar 100 yılı aşkın bir tarihi görüyoruz.
Şimdi, yani 14 Mayıs Seçimlerinde oy isteyen Cumhur İttifakı işte bunların tümü ve gelecekte yapacaklarıyla daha da fazlasıdır!
Gerici İttifak’ın MTTB ve Necip Fazıl’da birleşen kökleri
Şimdi Cumhur İttifakı çatısı altında birleşen gerici cephenin farklı fraksiyonları; birbirlerinden farklı renkleri, siyasetleri varmış gibi dursalar da aslında ortak bir tarihe sahipler.
Ortak atadan evrilerek bugüne ulaşan bu Gerici İttifak unsurlarını anlamak için 1970’lere kadar gitmek yeterli olacaktır. O yıllara dönüp baktığımızda, bugünkü gerici Cumhur İttifakı’nda bir araya gelmiş isimlerin çoğunun şahsen, yaşı yetmeyenlerin ise örgütsel silsile dolayısıyla aynı çatı örgütünün içinde birlikte yer aldıkları, aynı gerici şemsiyenin altına dönemin Atatürkçü toplumsal hareket yağmurundan ıslanmamak için (maazallah çağdaş Türk vatandaşı olurlardı…) kaçtıklarını görürüz: Bugünkü AKP’li, MHP’li, Hizbullah’lı Gerici İttifak’ın atası olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) şemsiyesidir bu. MTTB’nin fikirsel ve manevi lideri ise tek bir isimdir: Necip Fazıl…
MTTB içinde, Recep Tayyip Erdoğan’dan Abdullah Gül ve İsmail Kahraman’a kadar birçok Necip Fazıl talebesi ile bugünün MHP yöneticisi olan dönemin militanları, Erbakan’ın MSP’sinin sokak gücü olarak tasarlanmış Akıncılar ile şimdiki Hizbullah/Hüda-Par’ın kurucusu olacak Ülkücü ve Akıncı Kürtler aynı çatı altında bir aradadır.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir olgu da Necip Fazıl’ın söz konusu dönemde, sırasıyla MSP’de de MHP’de de yer alabilmiş ve her ikisini de yönlendirme şansına erişebilmiş olmasıdır.
Daha da derindeki kökleri Derviş Vahdeti’nin 31 Mart kitlesinde olan bu gerici tabaka, Necip Fazılların, Mehmet Şevket Eygilerin yönlendirmesiyle o yıllarda da Kanlı Pazar, Malatya, Maraş gibi katliamları gerçekleştirmişti.
Gerici İttifakın ideolojik kökeninde Kürt-İslamcılığın tarikat silsilesi, soy kütüğü vardı. Tayyip Erdoğan’dan Necip Fazıl’a ulaşan bu silsile, Nakşi Abdülhakim Arvasi üzerinden Hakkarili Nakşi Şeyhi Taha Nehri’ye ulaşıyordu. Taha Nehri’nin oğlu ilk Kürt ayaklanmalarından birinin elebaşı olan Şeyh Ubeydullah, torunu ise Kürt Teali Cemiyeti Reisi Seyit Abdülkadir’di. Ama MHP de Necip Fazıl’ı aynı dönemde rehber edinmişti ve ideolog olarak kendisine yine bir başka Arvasi olan Seyid Ahmed Arvasi’yi seçmişti. Ortak nokta Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk karşıtlığıydı.
Bugünkü gerici Cumhur İttifakı’nın tüm unsurlarının temelinde istisnasız aynı kök, Halidilik olarak tanınan aynı Kürt Nakşibendiliği tarikatı var. 31 Mart’tan, Menemen’e, Şeyh Sait’ten bugüne… Aslında hepsi aynı yapının farklı tezahürlerinden başka bir şey değil…
Aynı Gerici İttifak 70’lerde “Milliyetçi Cephe” adıyla Türkiye’yi kana bulamıştı
Aynı gerici unsurlar 1970’lerin sonunda da “Milliyetçi Cephe (MC)” adıyla bir araya gelmişti. 1975 ve 1977’de iki defa iktidara da geldiler. İktidarda oldukları dönemde de, muhalefete düştükleri zaman aralığında da Türkiye’yi kan gölüne çevirdiler. Özellikle 1977’den 12 Eylül 1980 Darbesi’ne giden süreçte Gerici İttifak’ın militanları son derece kanlı bir rol oynadı.
Maraş, Malatya, Çorum katliamlarının da, sadece sosyalistlere değil Atatürkçü aydın, bilim adamı ve öğretim üyelerine karşı girişilen cinayet kampanyasının sorumluluğu da başta o dönemin MHP’si olmak üzere Gerici İttifak’ın üzerindedir. O dönem sözde bir “komünizmle mücadele” adı altında Türkiye’nin tüm ilerici kesimlerine savaş açmışlardı.
1990’larda ise aynı misyonu bu kez Hizbullah ve benzeri örgütler üstlenecek ve Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi Atatürkçü aydınlar aynı cephe tarafından katledilecek, Türkiye bir kez daha kana bulanacaktı.
Bugün Türkiye, yine aynı Gerici İttifak’ın safları sıklaştırdığı bir ortamda, aynı kritik eşiğin önünde duruyor. Bu seçimlerde AKP liderliğindeki gerici bloğun yeniden iktidara gelmesi Türkiye için bir seçimin kaybedilmesi değil, bir seçim sonucunda Türkiye’nin kaybedilmesi anlamına gelecektir!
Gerici İttifak, gerici Avrasya cephesinin içerideki uzantısı
İşin bir diğer yönü ise uluslararası gerici cephe ile Gerici Cumhur İttifakı’nın işbirliği, ortaklığı… “Yerli ve milli” gericilerimiz, gerçekte Rusya ile Çin’in başını çektiği, İran’la Suudilerin “Şii-Sünni” Şeriatçı Orta Doğu ayağını oluşturduğu Avrasya İttifakı’nın Türkiye uzantısı olma karakterini de bünyelerinde taşıyorlar.
Dünyanın her yerinde “Batı karşıtlığı” adı altında demokrasi, cumhuriyet, laiklik, çağdaş ulus, insan hakları gibi Aydınlanma ile birlikte ortaya çıkmış her ilerlemeye düşmanlık eden tüm devlet, örgüt ve hareketleri destekleyen Şanghay zebanileri, Gerici Cumhur İttifakı’nın da hamisi ve uluslararası dayanağıdır.
Karşımızda o kadar vahşi, iğrenç bir ittifak var ki aynı ittifakın hem dış temsilcileri hem de “yerli ve milli” acenteleri, İran, Afganistan veya Suudi Arabistan’da halka, özellikle kadınlara Şeriat namına kan kusturulmasına alkış tutarken; Çin’de Müslüman Uygur Türklerine “İslamcı” oldukları iddiasıyla zulmedilmesini destekler ya da en azından görmezden gelip karşısında dut yemiş bülbüle dönerek sessiz kalarak zımnen katılırlar.
Buna sözde Türkçü MHP kadar, kendini Rus-Çin eksenine kaptırmış İslamcıların tümü de dâhil…
70’lerde Amerikancılıkla bir araya gelen aynı Gerici İttifak, şimdi de Moskovacılık, Pekincilik-Şanghaycılık bayrağı altında toplanmış durumda. Çok şey değişmiş gibi görünse de ultra gericilik aynı. Sadece dayanak seçilen efendiler faklı…
Rusçuluk, Gerici İttifak için artık o kadar vazgeçilmez ki geçmişin en Sünnici-Şeriatçı örgütleri, en İran-Şia karşıtı grupları bile İran tarafından örgütlenmiş ve AKP’ye seçim yardımı olarak sunulmuş Hizbullah/Hüda-Par’ın savunucusu olmaktan bir an imtina etmiyor.
Avrasya “tanrı imparatorları”, dışarıda İran ve Suudiler düzleminde Şii ve Sünni gericilerini bir araya getirirken bunun Türkiye’deki izdüşümü de buradaki tüm gericilerin barışması, aynı bayrak altına toplanması ve esas olarak aynı düşmana karşı harekete geçmesi oluyor: Çağdaş Türk ulusu üzerinde temellenen laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin… Ya da bundan geriye kalanların…
Gerici İttifak’a oy da yok, geçit de yok!
Karşımıza Cumhur İttifakı adı altında çıkan tarihsel Gerici İttifak, bugün sadece Türk kadınına değil Türk’e ait her şeye düşman bir cephedir. Türk Milleti’nin Atatürk öncülüğünde, Cumhuriyet Devrimi ile beraber kazandığı ne varsa bu Gerici İttifak, bunların tümünü ortadan kaldırmanın peşinde ve aldığı dış destekle de bunu başarmanın kıyısına kadar gelmiş durumda.
Cumhuriyet’in kendisi başta olmak üzere; laiklik, demokrasi, Türklük, çağdaş ulus kimliği, kadın, çocuk ve insan hakları, hukuk devleti ve aklımıza gelebilecek tüm Aydınlanma kazanımları, bu Gerici İttifak’ın diş bileyerek izlediği atış menzili içerisinde.
Aslında bu saydıklarımızın tümü tek bir projenin, Atatürk’ün Cumhuriyet Devrimi’nin unsurları. Karşımızdaki Gerici Cephe, bunu çok iyi bildiği için tümüne birden saldırıyor. Hepsini yok etmek için bir araya geliyor. Biz de bunun bilincine varmalı ve ona göre tavrımızı netleştirmeliyiz…
Bu değerler karşısında hassasiyet duyan herkes adımını ona göre atmalı, Gerici İttifak’ın kesin ve acil yenilgisi için oy kullanmalıdır.
Türkiye, Gerici İttifak eliyle Avrasya Cehennemi’ne itilmek üzere bir uçurumun kenarında. Türkiye’yi bu uçurumdan çekip alacak tek güç bizim tavrımız olabilir.
Sadece seçimlerde kullanacağımız oyla mücadele ederek değil, hayatımızın hiçbir alanında Gerici İttifak’a geçit vermeyerek topyekûn mücadele etmeliyiz.
Seçimi kaybetmeleri bir aşamadır, sonraki aşamada da bizi önemli bir mücadele bekleyecek.
14 Mayıs’ta Gerici İttifak’a oy yok!
31 Mart’ın kara kitlesine, Atatürkçü aydınların katillerine, domuzbağcılarına, Suudi ya da İran destekli Şeriatçı faşistlere, kadın düşmanlarına, çocuk istismarcısı tarikatların siyasi uzantılarına ve koruyucularına, Rus ve Çin güdümlü dikta heveslilerine oy yok! Geçit de yok!
Gerici Cephe kaybedecek, ulusal, laik, çağdaş Türk Cumhuriyeti kazanacak!