Hatay’dan sonra İslâhiye ve Nurdağı’na gidiyoruz. Hatay’dan sonra diye özellikle belirtiyorum çünkü orada koca bir ilçenin yok olduğuna şahit olmuştum. Burada ise küçük iki ilçenin yok oluşuna tanık oluyorum.
İslâhiye’nin binalarının büyük kısmı ya tamamen yıkılmış ya da ağır hasarlı. Hala enkaz başında kurtarma çalışmaları sürüyor. Bölgede gözlemlediğimiz çökük moral burada da hâkim. Her şeyini bir anda enkazın altında bırakan insanlar sanki kendileri de yaşamıyor gibi.
Burada ceset torbası görmüyoruz ama mezarlık doluymuş. Bir de daha hiç girilmemiş enkazlar var. Aslında ilçe zaten büyük bir enkaza dönmüş.
Bir askerle konuşuyoruz. Neden geç geldi asker diye soruyorum. Biz emir kuluyuz ama ben zaten gönüllü geldim diyor. Alayda gönüllüler yazılmış ve ikinci gün gelmiş buraya. Askerin itibarı yükselsin istemiyorlar diyor ağlamaklı.
Biraz sonra sokakta bir genç koşuyor ve birileri önünü kesiyor. Genci yere yatırıp tekmelemeye başlıyorlar. Bir laptop çalmış. Asker yetişiyor ama genci alamıyor öfkeli kalabalığın elinden. Polis de yetişiyor ve linç girişimini güçlükle bastırıyor.
Gence saldıranlar Suriyeli olduğunu söylüyordu ama Türk’müş, İslâhiye’nin bir mahallesinden geliyorlarmış hırsızlığa.
Bölgede yağma haberleri yoğun o nedenle her dükkâna özellikle bakıyoruz. Daha sonra Nurdağı ve Pazarcık’ta da aynı durumla karşılaşıyoruz, dükkânlar sağlam, yağma belirtisi yok.
Asker ve polis güvenlik güçlerine soruyorum. Enkazlarda altın arayan Suriyeli gruplar olduğunu söylüyorlar. Ama dükkân yağması olmadığını onlar da belirtiyor. Zaten bölgede o kadar yoğun asker ve polis var ki böyle bir yağmanın imkânı yok. Hoş yağmalanacak bir şey de kalmamış durumda…
Nurdağı’nda da durum hemen hemen aynı ama burada yıkım daha büyük. Bir aile bahçede oturuyor, evleri yıkılmış ama binadan 13 kişi sağ çıkmışlar. Fakat köylerinde 43 akrabaları ölmüş.
Hem İslâhiye’de hem de Nurdağı’nda AFAD çadırları var, bazı belediyelerden yardım ekipleri bulunuyor. Belli ki kent yıkılsa da AKP başka kimseyi sokmamış buralara. Binaları sağlam yapmamışlar ama kendi parti yapılarını sağlam tutmaya çalışıyorlar.
İki ilçeden sonra Gaziantep şehir merkezine geçiyoruz. Binalar ayakta, neredeyse hiç deprem olmamış gibi. Elektrik de var. Ama hastaneler bile kapalı. Tüm dükkânlar kapalı. Sokaklar bomboş. Gece yine dolaşıyoruz kenti apartmanlar kapkaranlık. Araç sayısı çok az. İnsan ise daha da az.
Deprem gecesi insanlar şehri terk etmeye başlamış. Neredeyse kimse kalmamış. Kent bir hayalet şehir gibi.
Pazarcık ise depremin merkez üssü, bunu bilerek ve korkarak giriyoruz ilçeye. Ama binalar ayakta. Ana cadde yüksek binalardan oluşuyor ve yüzde doksanı sağlam. Arka sokaklarda yıkılan binalar var ama çok yoğun değil.
Sebebini soruyorum, burada binalar daha sağlammış çünkü yerleşimciler genelde Almancı diyorlar. Binalarını düzgün yapmışlar.
Ama bir görevli uyarıyor, burası ayakta ama Kahramanmaraş merkez perişan, cesetler kokmaya başladı diyorlar.
Umarım doğru çıkmaz.
Yarın Maraş’ta olacağız…