Fatma Şahin’in, %60’ı yok dediği İslâhiye ve Nurdağı’ndayız.
Bölgeye varmadan önce epey tedirgindim. Antakya kalmamıştı! Ya buralar? Aynı manzarayla karşılaşmamak için yol boyu dua ettim.
Yoldaki yarıklar, bir şekilde onarılmış. Yer yer küçük çatlaklar var ama trafik ilerleyebiliyor.
Ve yine enkazlar!
Ama Antakya gibi savaş alanına dönmemiş. Tamamen yıkılmış bina çok fazla. Kalanlar da neredeyse ağır hasarlı ya da hasarlı. İnsanların evlerine dönmesi imkânsız.
Depremin 6.günü!
Enkaz başları umutsuz bakışlarla dolu. Dün, yine umut edenler vardı, bugün “cesetlerini bulalım bari” diyen bakışlar…
Kimi enkaza hiç dokunulmamış!
Yolda bir kadın yolumuzu çevirdi “ne olur yardım edin, çadırımız yok” diye. Hemen anlatmaya başlad: “Deprem başlar başlamaz evlatlarıma koştum. Onların üzerine kapandım. Eşim yanımıza koşarken ev yıkıldı.”
Komşular kurtarmış, onu ve 2 çocuğunu. O da elleriyle kazıya kazıya eşini kurtarmış 14 saat sonra.
“Kimse yoktu ki” diyor.
Evet, “kimse” yoktu!
Olması gerekenler, hiçbir yerde yoktu!
O sokakları dolaşırken, el değmemiş enkazları görünce iyice öfkeleniyor insan. Zamanında müdahale edilseydi, tüm bölgeye ulaşılsaydı. Kim bilir kaç kişi hayatta olacaktı bugün.
Gaziantep
İslâhiye ve Nurdağı’ndan sonra Gaziantep’e geçtik. Günler sonra nefes alabildik. Koca koca binalar, hepsi yerinde. Sadece bir bölge sıkıntılı ama Antep ayakta.
Antep ayakta ama Antepliler yok. Kent sessiz! Yollar boş! Sadece hastane çevresi kalabalık. Günler sonra elektrik var, marketler açık.
Yarın Kahramanmaraş’a doğru yola çıkacağız. Umarım iyi haberlerle döneriz.
FİLİZ ÇAKIR