İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Gürlek, iki gün önce Adalet Bakanlığı yardımcılığına atandı.
Türkiye iki gündür Akın Gürlek’i tartışıyor, gazetelerde Akın Gürlek’in şeceresi yayınlanıyor, verdiği tartışmalı kararlar, AYM kararını tanımaması gündeme getiriliyor. Ancak şunu bilmemiz gerekiyor ki, tam da bu yüzden Akın Gürlek yükseltiliyor. Çünkü Akın Gürlek, iktidar adına yargı sopasını tutan ellerden biri, hatta belki de birincisi.
Böyle bir isim, ödül gibi Adalet Bakan yardımcılığına atanınca, hakkında yapılan haberler gözünüzün önüne gelmiştir; Gürlek’in baktığı tartışmalı davalar listesi, listenin en başında tabii ki Selahattin Demirtaş, sonra Canan Kaftancıoğlu, Sözcü yazarlarının davası, Can Dündar hakkında verdiği karar, ÇHD’li avukatlara verilen ceza, Kılıçdaroğlu’nun Gürlek için söylediği “yeni Zekeriya Öz” benzetmesi.
Yandaşından muhalifine, solundan sağına, yabancı haber sitelerinin Türkçe sayfalarına kadar neredeyse herkesin copy-paste yapıp verdiği bu haberlerde verilmeyen bir tek şey, Akın Gürlek tarafından hukuksuz bir şekilde tutuklanmasına karşın ismi geçmeyen bir tek kişi var: Türk Solu Başyazarı Gökçe Fırat.
Bütün basın camiasının, sözde köşe yazarı tetikçilerin Gökçe Fırat’ın ismini neden geçirmediğine de geleceğiz ama önce biraz geriye gidip, 31 Mart 2017 gecesi neler yaşandı, onu bir hatırlayalım.
3 Eylül 2016 tarihinde, “silahlı örgüt hiyerarşisine dahil olmaksızın örgüte bilerek, isteyerek yardım etmek” iddiasıyla tutuklanan Gökçe Fırat, 31 Mart 2017 günü görülen ilk duruşmada beraat kararı aldı. Gökçe Fırat daha cezaevinden çıkmadan hakkında yeni bir soruşturma başlatıldı: “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” ve “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek.” 14 Nisan 2017 tarihinde de başkanlığını Akın Gürlek’in yaptığı mahkemece tutuklandı. Gökçe Fırat, tahliye edildiği 15 Haziran 2020 tarihine kadar 4 yıl hukuksuz bir şekilde tutuklu kaldı.
Her hikâyenin bir başlangıcı vardır. Akın Gürlek’in 31 Mart 2017 gecesi Gökçe Fırat hakkında verdiği hukuksuz karar da onun hikâyesinin başlangıcıdır. Çünkü Akın Gürlek’in sahneye çıktığı gece 31 Mart 2017 gecesiydi. Bugün Akın Gürlek isminden bahsediyorsak bu tarihi atlamamamız gerekir. Gökçe Fırat’ı sansürleyenler, Akın Gürlek’in “yükselişinin” hikâyesini de eksik anlatmaktadırlar.
İnsan sormaz mı, ne oldu da bu hakim, haberlerdeki tabirle “tartışılan davaların” hakimi oldu? İşte 31 Mart 2017 gecesini bilmezsen, bu soruyu cevaplayamazsın.
İkincisi, Gökçe Fırat’a yapılan “cezaevinden çıkmadan yeniden suç uydurarak tutuklama” uygulaması ilkti ve bilindiği gibi bu uygulama sonradan neredeyse içtihada dönüştü. Bu hukuksuzluğa imza atan ilk isim de Akın Gürlek’ti.
Şimdi iki gün öncesine tekrar geri dönelim. Kaderin garip bir cilvesi gibi, Gökçe Fırat da 1 Haziran 2022 tarihli sayımızın başyazısında Akın Gürlek’i anıyordu:
“Bu arada Akın Gürlek hakkında bir de secere koymuşlar kitaba, bunu Barış Terkoğlu da yapıyor. Akın Gürlek, Canan Kaftancıoğlu’na, Selçuk Kozağaçlı’ya, Can Dündar’a ceza veren hakim. Kitapta bir de şu geçiyor:
‘Müzisyen Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy’un cebir ve şiddet kullanarak darbeye ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs iddiasıyla tutuklanmaları.’
Gören de bunları gazeteci sanacak ama gazeteci değiller. O bahsedilen tutuklama olayında 1 numaralı sanık Gökçe Fırat’tı. Ama kitaba o ismi ekleseler, Sırrı Süreyya ve Selahattin Demirtaş’a ceza veren Akın Gürlek’in aynı zamanda Gökçe Fırat’ı da tutuklayan isim olduğu ortaya çıkacak ve foyaları açığa çıkacak.”
Gökçe Fırat, “Demirtaş’ın Beyaz Sandaylesi” kitabında Demirtaş’ın tutuklanması konusunda kendisine ve Türk Solu’na iftira atan Sırrı Süreyya Önder ve kitap üzerine yazdığı yazıda bu iftiraları tekrarlayan Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu’na cevap verirken, Demirtaş’ı tutuklayan hakim olan Gürlek’ten de bahsetti.
Gökçe Fırat’ın yazısında altını çizdiği bir nokta daha vardı:
“Sırrı Süreyya, hakim Akın Gürlek’i tanıyordu ve ona FETÖ’ye karşı bir çözüm süreci öneriyordu!
Nitekim duruşmanın 4. Celse tutanaklarında şunu okuyoruz:
‘Ama bir savunma yada savunma anlamına gelecek şey bu iki faşist soytarı üstelik liderlerini de siz dediniz ki ben tutukladım. Gökçe Fırat Çulhaoğlu.‘
Evet, Gökçe Fırat’ı tutuklayan hakimdi Akın Gürlek ve Sırrı Süreyya Önder de bunu hatırlatarak pazarlık yapmak istiyordu hakimle.”
Sırrı Süreyya ile Akın Gürlek’in mahkemedeki bu konuşmalarından Gökçe Fırat’ın Akın Gürlek tarafından gayet bilinçli bir şekilde ve özellikle tutuklandığı anlaşılıyor. Bir hakim düşünün ki, bir davanın sanığı ile Gökçe Fırat hakkında konuşuyor, hatta Gökçe Fırat üzerinden davalıyla pazarlık yapıyor!
İki gündür basında onlarca Akın Gürlek haberi okuduk. İki gündür çıkan bu haberlerde Akın Gürlek’in altına imza attığı hukuksuz kararları ezber ettik.
Bu haberlerin içinde Gökçe Fırat adını gören oldu mu?
Bırakın Gökçe Fırat’ın adını, Gökçe Fırat’ın yargılandığı davanın ismini bile geçirmediler. Yani sadece Gökçe Fırat’ı değil, o davadan yargılanan, hukuksuz olarak yıllarca hapis yatan diğer isimleri de sansürlediler. Elbette bu sansürün tek sebebi, Gökçe Fırat’la birlikte yargılanmalarıydı.
O çok muhalif gazeteler, muhalifin muhalifi köşe yazarları, en ulusalcısından en solcusuna, konu ile ilgili görüş bildiren CHP milletvekillerine kadar her kesimin üzerinde anlaştığı tek şey Gökçe Fırat’ı sansürlemek, Akın Gürlek’in mağdur ettiği isimlerin arasında Gökçe Fırat’ı geçirmemek.
Bunun en önemli sebebi, foyalarının ortaya çıkacak olması. Akın Gürlek’in Gökçe Fırat’a da hukuksuz ceza verdiğini yazarlarsa, Gökçe Fırat’a attıkları tüm iftiralar boşa düşecek çünkü. O nedenle bütün insani ve mesleki ilkeleri bir kenara bırakıp vicdanlarını susturuyorlar.
Akın Gürlek ile ilgili haberler ve Gökçe Fırat’a yönelik sansür, basının ilkesizliğini, vicdansızlığını ortaya koyan bir turnusol kağıdı işlevi görmüştür. Sabah akşam sansür diye bağıran en solcu, en muhalif, en ulusalcı gazetelerin, televizyonların, Gökçe Fırat’ı nasıl sansürlediğini bu iki gün içinde tüm Türkiye gördü.
Yarın bir gün devran dönüp Akın Gürlek’lerden hesap sorulduğunda, Gökçe Fırat’a hukuksuzluğun yanı sıra bu sansür ve iftiralar da bizim adımıza hesap defterine şimdiden işlensin.