Trabzon’daki Hüda Par standının sebep olduğu gerginlik, hem yakın geçmişin izlerini hem de önümüzdeki dönemin ipuçlarını taşır nitelikte.
Kentin merkezindeki Kahramanmaraş Caddesi’ne kurulan stant, iki gün boyunca Trabzonluları çileden çıkarttı ve sonunda oradan kaldırıldı.
Hüda Par gerginliğinde tablo, tıpkı açılım dönemindeki gibi. Ortada sırtını AKP iktidarına dayamış, halkı provoke eden bir etnik bölücü partinin üyeleri ve etraflarında etten duvar örmüş çevik kuvvet polisi var. Halk, hepsinin etrafını sarmış. Ve bu sefer Z-kuşağı da devrede.
Halk bağırıyor:
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Ama bununla da kalmıyor ve 90’lardaki gerici yükselişe tepkinin sloganı da bir anda kulağımızın pasını atıyor:
“Türkiye laiktir, laik kalacak!”
Hatta dün alana bluetooth hoparlör getirip Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi bile dinletildi ve halk tarafından eşlik edildi. Yetmedi, insanlar İzmir Marşı’nı da okudu.
Gerginlik boyunca ara sıra toplanan kalabalığı provokatörlükle suçlayanlar da çıkıyor. AKP’nin “Kürtleri HDP’ye ve PKK’ya terk etmeme” bahanesini sıralayanlar en şiddetli protestoyla alandan uzaklaştırılıyor.
Standı kuran Hüda Par’lıların Trabzonluları çileden çıkartan tavrı zaten tam olarak bu. Hatta polis korumasının arkasında halka “HDP’lisin”, “PKK’lısın” dedikleri de duyuluyor. Gerginliğin ve arbedenin sebebi bu.
Bu, aslında AKP’nin geçmiş dönemde halka yönelttiği suçlamanın aynısı. AKP’liler, Çözüm Sürecine karşı çıkan herkesi, Kürtleri PKK’ya teslim etmekle ve kandan beslenmekle suçluyordu.
Böylece Trabzon’daki tepkinin çok net bir güncel karşılığı da ortaya çıkıyor. İktidarın “HDP/PKK’lı ithamından yırtmak için Hüda Par’ı kabullenin” dayatması, daha baştan iflas etmiş. Hem de AKP kalesi diye bilinen, son genel seçimde Cumhur İttifakı’na %70 oy veren Trabzon’da! Saray’dan Hüda Par’lılara seçim sürecinde “konuşmayın” uyarısı yapıldığına dair söylentiler işte burada anlam kazanıyor.
Hiçbir muhalefet partisinin durumu sahiplenmeyişi ilginç. Kalabalık spontan ve tepki doğal. Yani örgütsüz. İktidarın sokak korkusunu uzunca bir süredir mantıksız bir inatla paylaşan muhalefet, sokağı tamamen ihmal etmiş. Böyle bakınca dün Trabzon’daki eylemsellik tek bir şeyi hatırlatıyor: Gezi’yi! Orada da Türk bayrağı ve Atatürk dillerde ve ellerdeydi ve Türk halkı örgütsüz ve sahipsizdi.
Oysa sırf atılan sloganların bile muhalefete verdiği önemli bir mesaj var. AKP’nin yeni mayın eşeği Hüda Par’a göz açtırmayan gençlik, CHP’ye ve İyi Parti’ye kendi meşrebince “Seninle şöyle olabilirdik” demiş oluyor.
Sadece geçtiğimiz 1,5 yıl muhalefet, provokasyon korkusuyla değil tam tersine provokasyona karşı sokakta, hayatın içinde kendini belli etseydi belki bugün seçim atmosferine endişe ve gerginlik içinde girmeyecektik. Dün olduğu gibi her yerde provokasyonu bizzat halkın varlığı önleyecekti.
Tabi, olayı sahiplenen muhalif parti yok derken… Tepki Hüda Par’a olunca HDP’lilerin Trabzon’daki olaydan bir nevi pay çıkarma eğiliminde olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Bunu belki 3 gün önce Mersin’de HDP’lilerin Hüda Par standına yaptığı saldırı ile birlikte değerlendiriyorlar.
Oysa Mersin’deki saldırı, basit bir vur-kaç hadisesiydi. Trabzon’da ise Türk halkı meydanda. HDP’nin merhemi olsa kendi başına sürer. Hüda Par’a o caddeyi dar eden Trabzonlu, HDP standına mı tahammül edecek?
Dolayısıyla Trabzon’daki hadiseden gelecek dönemi okumak da mümkün. Yeşil Sol Parti’nin Tayyip Erdoğan’la ikinci bir açılıma hazırlandığını, hatta sırf bunun için iki deneyimli istihbarat kuryesi Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’ın aday yapıldığını biliyoruz.
Seçimlerde ne olur göreceğiz. Ama AKP-Hüda Par ittifakını AKP-HDP işbirliğinin ilk adımı olarak okuyacaksak, dünkü olayı da Türk halkının böyle bir tasarıya karşı direnme hakkını ilan etmesi olarak kabul etmeliyiz.
Ve halkın sokağa yansıttığı karakterin Atatürkçü, devrimci ve milliyetçi olduğunu da görmeliyiz. Devrilen standın Tayyipçi, yobaz ve Kürtçü olduğunu da…