Dünya 5 gündür İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaya kilitlenmiş durumda. Çatışma diyorum çünkü orada olan şey bir tarafın diğerine saldırısı değil, iki tarafın karşılıklı birbirlerini vurduğu bir çatışma hali.
Yani en baştan şunu söylememiz lazım; İsrail’i kınayalım, tamam.
Filistin’in özgürlük mücadelesine destek olalım, tamam.
İsrail’in 75 yıldır sürdürdüğü katliam politikasını eleştirelim, tamam.
Ama bunu yaparken, bugün Filistin yönetimini ele geçirmiş İslami terör örgütü Hamas’ı kınamayı da ihmal etmeyelim. Çünkü bunu yapmazsak bir tarafın katliamını lanetlerken, diğer tarafın yaptığı katliamı alkışlamış oluruz.
Çatışmayı başlatan Hamas’ın İsrail’in istihbarat örgütü MOSSAD tarafından kurulduğu herkesin malumu. Dolayısıyla bugün Hamas’ı savunanlar, aynı zamanda MOSSAD’ı ve İsrail’i de savunur konuma düşüyorlar.
En acıklısı da Türkiye’deki solcuların durumu. Türkiye’de 60’lı yıllardan beri Filistin davasını sahiplenen solcular da bugün İslamcı terör örgütü Hamas’ın yanında AKP ile birlikte saf tutuyorlar.
“Filistin davası”, solun afyonudur!
Dün akşam HalkTV‘de TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuşuyor; konu malum. Hamas’ın İslamcı terör örgütü niteliğinden Filistin direnişinin liderliğine geçtiğinin altını çiziyor. Dolayısıyla da Hamas’ın İsrail’e saldırısını da terör eylemi olarak değil, direniş güçlerinin saldırısı olarak görüyor. Zaten saldırıya “operasyon” demesinden Okuyan’ın tavrı anlaşılıyor. Filistin’deki devrimci örgütler de son saldırıya, pardon “eylem”e, destek vermişler. O nedenle Kemal Okuyan’ın gözünde meşruluğu tartışılmaz.
Okuyan’ın önerisi şu: İsrail’in katliamına meşruiyet katmamak için Hamas’ın terör eylemini kınamayalım. Hatta Hamas’ı Filistin direnişinin meşru lideri sayıp destekleyelim.
Geçiyoruz oradan A Haber‘e. A Haber‘de Hikmet Genç konuşuyor. Hikmet Genç’in kim olduğunu merak edenlere şöyle tarif edeyim: İktidar yandaşı, geçtiğimiz günlerde “hepimiz Arap’la bir milletiz” diye video yayınlayan yandaş gazetecilerden biri. Neyse, bu Hikmet Genç de Kemal Okuyan ile neredeyse birebir aynı cümlelerle Hamas’ı savunuyor.
Filistin davası, sol için bir afyon haline geldi. Sol’un artık bu afyonun etkisinden sıyrılması gerekiyor. Her konuda “ne o ne bu” tavrı alan sol, Filistin meselesinde Siyasal İslamcılarla birlikte terörün, katliamın, cinayetin tarafında yer alıyor.
Gerekçesi de ne? Aksa Tufanı saldırısına Filistin’deki devrimci örgütler de katılmış. İslami bir terör örgütüyle ortak eylem yapana, sivil katledene, rehin alana devrimci örgüt denebilir mi?
Gerçi neye şaşırıyoruz ki? Aynı sol yıllardır PKK terörünü de sözde “özgürlük mücadelesi” diye desteklemiyor mu?
“Filistin davası”, kadın öldürüp teşhir etmek midir?
Dünyanın her yerinde, örneğin Avrupa’da türbanlı bir kadının türbanına bırakın el atmayı, laf etseniz ortalık ayağa kalkar.
Bugün solun savunduğu Hamas’ın İslamcı teröristleri, tek suçu konsere gitmek olan bir kadını öldürüp tecavüz edebilirler, ölüsünü yarı çıplak bir şekilde kamyonet kasasında teşhir edebilirler, kadının cansız bedenine tükürebilirler, bu da direniş “eylem”i oluyor öyle mi?
Her gün kadın cinayetlerinin çetelesini tutan sol basın, muhalif İslamcılar bunu nasıl hoş görebiliyorlar, savunabiliyorlar?
Hadi İslamcı teröristlerde cariye hukuku var. Adamlar kadınları cariye olarak görüyorlar. Cariyeleri öldürebilirler, teşhir edebilirler, istediklerini yapabilirler de solculara ne oluyor?
(Sözünü ettiğim Alman-İsrail vatandaşı kadının yaşadığına dair haberler çıkmaya başladı, umarım yaşıyordur)
Filistin davasını İslamcılık bitirdi
Bu satırların yayınlandığı Türk Solu‘nun 22 yıl önce çıkan ilk sayısının kapağında Arafat ve Filistin direnişi vardı. Zafer işareti yapmış Arafat ve “İntifadaya devam!” sloganı ilk sayımızın kapağını süslüyordu.
Filistin direnişi, o günlerde tüm dünyada meşru kabul ediliyordu. Arafat Filistin’in güçlü ve meşru lideriydi.
İsrail katliamı yok muydu? Vardı.
Filistin direnişi yok muydu? Vardı.
İsrail ve Batılı ülkeler Filistin direnişini yine terör olarak niteliyordu ama bu kadar inandırıcı değildi. Çünkü Filistin direnişi terör yöntemlerine başvurmuyordu. Ne zaman ki Hamas Filistin direnişinin ve Filistin yönetiminin liderliğini ele geçirdi, Filistin direnişi de dünyanın gözündeki meşruiyetini yitirdi.
Bugün Filistin davasına en büyük zararı veren şey İslamcılıktır!
Filistin davası ya da mücadelesi, adına her ne dersek diyelim, ne zaman laik karakterini bırakıp İslamcılaştı, o andan itibaren meşruluğunu yitirdi ve adı terör ile birlikte anılır oldu.
İslamcılık, Osmanlı dağılır ve Araplar İngiliz ve Fransızlarla işbirliği içine girip İsrail’e giden yolu açarken de Ortadoğu’ya çare olamadı, bugün de olamaz!
İslam ülkelerinin durumları ortada, İslamcılığı kabul etmiş ülkelerin durumu ortada; bunların kendilerine hayrı yok ki Filistin’e olsun.
Filistin’in İslamcı Hamas yönetimi hangi konuda Türk’e destek olmuş ki, bugün ben onlara destek olayım? Kıbrıs’ı mı tanımışlar, Azerbaycan’a mı destek olmuşlar, Doğu Türkistan’da Çin toplama kamplarında zulüm gören Müslüman Uygur Türkleri için bir şey mi yapmışlar?
Çin ile Hamas’ın arası çok iyi. Sık sık da görüşürler ama Uygur Türkleri için Hamas’ın bırakın herhangi bir girişimini, kınayan bir sözünü duymadık. Ancak Mahmut Abbas’ın “Uygur meselesi bir insan hakları meselesi değildir. Bu Çin’in terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadelesidir.” dediğini duyduk.
Velhasıl İsrail’in, MOSSAD’ın kurup bugünlere getirdiği Hamas, düzenlediği saldırı ile zor günler yaşayan Netanyahu’ya hayat öpücüğü verdi. Daha 5 gün öncesine kadar kendi vatandaşının sokaklarda protesto ettiği Netanyahu, bugün İsrail’in en meşru adamı olurken; Hamas Filistin davasının meşruluğunu tüm dünyanın gözünde yere düşürdü ve Filistin davasının terörle birlikte anılmasını sağladı.
Herhalde Netanyahu için bundan daha iyi bir şey olamazdı. Hani Türkiye’de olsa “Allah’ın lütfu” denebilecek türden bir saldırı. İşte bu yüzden Hamas Netanyahu’nun askeridir diyoruz.