Tayyip Erdoğan bir gün önce yaptığı konuşmasında, Türk SİHA’sının düşürülmesinin “milli hafızamıza kaydedildiğini ve vakti geldiğinde gereği muhakkak yapılacağını” ilan etmişti.
Türkiye olayın ardından “SİHA’nın TSK’ya ait olmadığı” açıklamasını yapmış, ABD’nin açıklaması sonrasında SİHA’nın Türkiye’ye ait olduğu kabullenilmiş ancak failin adını açıkça söylemekten imtina edilmişti.
Erdoğan’ın bir sonraki konuşmasında İsrail’e giden uçak gemisi üzerinden “ABD’nin adını vererek”, doğrudan ABD’yi hedef alması, iki farklı tavrı ortaya koyuyor.
Söz konusu olan Türk SİHA’sının düşürülmesi olduğunda ABD’nin ismi zikredilmiyor. Ancak Filistin meselesi söz konusu olduğunda “ABD’nin orada ne işi olduğu” sorusu soruluyor.
Türk SİHA’sı düşürülebilir hatta Türk askerinin kafasına çuval geçirilebilir…
İslamcılar açısından bu olaylar tolere edilebilir ve pek önemi yoktur.
Ancak Filistin söz konusu olduğunda “ABD’ye sert çıkmak” İslamcılar açısından çok önemlidir.
Erdoğan’ın konuşmasında sorduğu sorular haklı bile olsa, her şeyi pazarlık konusu haline getirmekle övünen bir zihniyet tarafından sorulması soruların inandırıcılığını yok ediyor.
“Bir şeyi açıklamak zorundayım. Suriye’de ABD’nin 20’den fazla üssü var. Suriye’de ABD üssünün ne işi var. 23 üs… ABD tüm terör örgütlülerini yetiştiriyor, eğitiyor.”
Suriye’de bulunan Amerikan üslerini eleştiren Erdoğan, Türkiye’de bulunan 16 Amerikan üssü hakkında neden bir şey söylemiyor?
“Suriye’de ABD üslerinin ne işi var, buyursunlar Türkiye’ye gelsinler” mi demek istiyor?
Erdoğan’ın sorguladığı USS Gerald R. Ford savaş gemisi geçtiğimiz ay Antalya’ya yanaşmış, “damat” Selçuk Bayraktar da “dünyanın en büyük savaş gemisi”ni incelemesi adına gemiye davet edilmiş, İslamcı basın da bu davetten dolayı epeyce gururlanmıştı.
ABD’nin savaş gemisi Türkiye’ye geldiğinde damadı gönder, İsrail’e gittiğinde “ne işi var orada?” diye sor!
Ne kadar antiemperyalist bir duruş değil mi?
Yoksa ABD ile aynı savaş gemisinde olamadığınız için mi üzülüyorsunuz?
Irak’ın işgali öncesinde Erdoğan’ın Amerikan ordusunun Türkiye’yi üs olarak kullanabilmesi için Meclis’e gelen 1 Mart tezkeresini nasıl savunduğunu elbette unutmadık.
Yeri gelmişken söyleyelim, 1 Mart tezkeresine ait gizli oturum tutanaklarının 10 sene geçtikten sonra kamuoyuna açıklanması iktidar tarafından engellendi.
O dönemde tezkereyi geçiremeyen iktidar, çok sonraları Türk topraklarını Peşmerge’ye açmıştı.
“Milli hafıza” gerçekten önemli…
Ancak milli hafızanın olması için önce milli devletin varlığı gerekiyor.
Milli devletin olmadığı yerde; milli hafıza ve milli gurur gibi kavramlar derinliğini yitirerek, halkın gazını almak için kullanılan basit bir ajitasyon unsuruna dönüşüyor.
Erdoğan dün ABD’ye yönelttiği soruları “sevgili dostu” Putin’e de soruyor mudur acaba?
Suriye’deki Rus üslerinin sayısı neredeyse ABD üsleri kadar!
Yoksa iktidar, vicdanı ve doğalgaz faturası arasına mı sıkıştı?
Türk SİHA’sının düşürülmesini “hafızaya kaydeden” Erdoğan, Ruslar 34 askerimizi şehit ettikten sonra ne yapmıştı?
Putin’in ayağına gitmiş ve kapısında dakikalarca beklemişti.
Amerikan Ordusunun Suriye’de terör örgütlerini eğittiğini söyleyenler, terör örgütü Rus subaylarıyla görüştüğünde neden ses çıkarmıyor?
Türk askerinin katillerinin Moskova’da üslenmeleri iktidarı neden rahatsız etmiyor?
Yoksa ölen Türk çocuğu olduğu için mi dert edilmiyor?