Erdoğan’ın dün Endonezya’daki G20 Liderler Zirvesi’nde Biden ile bir araya geldiği haberleri çıktığında aklıma gelen ilk şey, son zamanlarda özellikle sosyal medyada oldukça popüler olan başlıktaki cümle oldu.
Erdoğan, Endonezya’ya gitmeden önce yaptığı bir açıklamada, Biden’ı Fethullah Gülen’i saklamakla suçlamıştı. Özbekistan dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Avrupa ve ABD’yi FETÖ’ye destek vermekle suçlayarak:
“Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Hep buralara kaçtılar; Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da, İngiltere’de, Amerika’da yaşıyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor.”
Ve 3 gün sonra Endonezya’da teröristlere yardım ve yataklık ettiğini söylediği Biden ile el sıkışıp görüşüyordu. Bu durum Erdoğan’ın her zamanki dediği dediğini, yaptığı yaptığını tutmayan hallerine yorulabilir ama bu çok yüzeysel bir değerlendirme olur.
Aslında Erdoğan’ın ABD’nin başında görmek istediği kişi Trump’tır. Zaten geçenlerde Erdoğan bunu açıkça dile de getirdi:
“Temennim odur ki önümüzdeki ay F-16 konusunu çok daha olumlu istikamette geliştirelim. Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçiler açık ara işi önde kapattılar. Senatoda iki üç yer çok büyük önem arz ediyor. Bu iki üç yerde eğer Cumhuriyetçiler başarılı çıkarsa belki iş bizim için çok daha kolay olacaktır. Şimdi süreci takip ediyoruz.”
Erdoğan’ın bu açıklamasının devlet adamlığı şuuruyla falan ilgisinin olmadığını söylemeye bile gerek yok. Bulabildiği hemen her fırsatta Biden ile fotoğraf vermek için elinden geleni yapan Erdoğan, Biden’in rakibinin ABD ara seçimlerinde başarılı olmasını temenni ediyor. Sonra da kalkıp ta Endonezya’ya kadar gidip Biden’la F-16 pazarlığına oturuyor.
Biden yine iyi, Erdoğan’a F-16’lar konusunda olumlu yaklaştığını falan söylüyor. Yoksa Erdoğan’ın yukarıdaki açıklamasından sonra tüm iletişimi kesmesi gerekirdi. İlişkiyi kesmiyor ama diğer taraftan da Endonezya’da NATO ülkelerinin liderleri ile toplantı yapıp bizimkini çağırmıyor. Bizimkine de sorsan, O’nu sadece önemli işler için çağırıyorlarmış, fasa fiso işlere bakmıyormuş.
Elbette ABD’nin Türkiye’ye ve Erdoğan’a bu kadar müsamahalı davranmasının tek sebebi, Erdoğan’ın Rusya’nın Ukrayna işgaliyle birlikte soyunduğu rolle ilgili. Rus işgali, Erdoğan için kelimenin tam anlamıyla “Allah’ın bir lütfu” oldu ve Erdoğan, Putin’le anlaşabilen tek NATO ülkesinin lideri olarak bu işgalin ekmeğini son kırıntılarına kadar yemeye devam edecek.
Erdoğan’ın bilinçsizliğe varacak kadar rahat davranmasının tek nedeni bu. Yoksa ABD gibi bir ülke, çoktan ilişkileri kesip üstüne bir de yaptırımlarla Erdoğan’ı zor duruma sokabilirdi. Hele Süleyman Soylu’nun Taksim saldırısı sonrasında yaptığı açıklamalar sonrasında tepki göstermesi gereken ABD, bildiğiniz alttan aldı.
Şimdi tabi özellikle yandaş basın AKP’nin ABD’ye nasıl karşı çıktığını, Perinçekçiler Erdoğan’ın ne kadar antiemperyalist falan olduğunu yazıp duruyorlar ama Erdoğan’ın tavrının antiemperyalistlikle falan ilgisi yok.
Erdoğan, hadi antiemperyalistliği geçtim, tutarlı bir insan olsa, Biden’a “Fethullah’ı saklıyor” dedikten sonra, Türkiye’de çok büyük bir terör saldırısı olduğu gün, hem de saldırıda ABD parmağı şüphesi varken, Biden ile F-16 pazarlığına oturmak için koşa koşa Endonezya’ya gitmezdi.
Erdoğan’ın Trump’ı desteklemesini anlayabiliriz. İkisi bir yerde ruh eşi gibiler. Zaten Erdoğan epey zamandır dünyada ne kadar otoriter, diktatör olarak nitelenen devlet başkanı varsa gidip onları buluyor bir şekilde. Putin’le de bu kadar iyi anlaşmasının temelinde bu ruhi yakınlığın olduğunu düşünüyorum.
İşin ilginç tarafı şu ki; Biden, Erdoğan’ın tüm falsolarına rağmen bir şekilde idare etmeye meyilliyken, ABD’nin başında Trump olsaydı Erdoğan’ın şu sıralar çok zor günler geçireceği de kesindi. Demek ki bazılarına alttan alan değil, “aptallık etme” diye mektup yazan, yaptırım sopasını kullanan gerekiyor. Tercih meselesi tabii…
Trump, dün 2024 seçimleri için adaylığını açıkladı. Seçim sonuçları ne olur şimdiden bilmek imkansız ama Trump’ın kazanması halinde ne ABD’nin ne Türkiye’nin ne de dünyanın daha iyi bir yer olmayacağı aşikar.
Erdoğan’ın ABD ile ilişkileri tam da başlıktaki gibidir. Erdoğan’ın ABD’nin başında görmek istediği kişi, kendisine ruhen de yakın olan Trump’tır ama ABD Başkanı olarak muhatap alması gereken kişi Biden’dır.