Adil Yakubov’un eserlerini Türkiye Türkçesine çevirerek, Türk Edebiyatı’nın farklı bir kolunu tanımamızı sağlayan Ahsen Batur’u kaybettik. Adil Yakubov, kitaplarında Özbek toplumunun düştüğü hataları, yapılan yanlışları, eksiklikleri belirterek kendi halkını uyarmıştır. Zaafları ve erdemleriyle insanı anlatan Yakubov, nasıl iyi insan olunur sorusunu herkesin sormasını sağlıyor. Ahsen Batur’un bu romanlara değer vermesinin nedeni de bu olabilir. Çünkü Yakubov’un romanlarında gördüğümüz karakterler, olaylar Türkiye’de de yaşanıyor. Romanlarında belirttiği değerler tüm insanlığa ait ama özellikle günümüzde bu değerleri bizler daha iyi anlıyoruz.
Ahsen Batur’un ölümünden bir gün önce yapılan KPSS sınavında soruların sızdırıldığı, belli bir kesime soruların daha önce verildiği ortaya çıktı. Bu haber Ahsen Batur’un çevirdiği Mukaddes romanını aklıma getirdi.
Bu roman, sınavlarda yapılan usulsüzlükle enstitüde okumaya hak kazanan Şerif’i, aynı sınava giren Mukaddes’i ve onların büyük aşkını anlatıyor. Gökçe Fırat, kitabın önsözünde şöyle diyor: “Mukaddes özünde bir aşk romanı ve bu yanıyla son derece sürükleyici… Kitabın erkek kahramanı Şerif, Mukaddes’i ilk gördüğünde içinde bir kaynama hissediyor ve ‘o an’ aşık oluyor… Fakat romanın odak noktası aşk gibi dursa da bu aşkın içinde geliştiği bir de toplumsal yapı ve kişisel seçim meselesi ortaya çıkıyor.”
Bu toplumsal yapı maalesef bizi de anlatıyor. Şerif, enstitü sınavlarına ilk başta gönülsüz olarak başvurur, ama orada Mukaddes’i görür. Onu tekrar görme, onunla beş yıl aynı sırada okuma isteğiyle enstitüye girmeye heves eder. Sınavlara sadece Mukaddes’i görmek için gidiyordur. Sınavların sonunda Şerif’in puanı enstitüye girmek için yeterli değildir, ama Mukaddes başarmıştır.
Şerif’in üvey babası burada okutman olduğu için araya torpil sokma şansları vardır. Şerif daha önce girdiği sınavda bunu istememiştir. Ama bu yıl söz konusu Mukaddes olunca bir sorgulama içine girer. Matematik sınavında üvey babasını tanıyan hocaya “Cevabıma bakarak not verin, ben sizden torpil istemiyorum,” diyerek iltiması reddetmiştir. Burada vicdanıyla hesaplaşıp, doğru kararı almıştır.
Şerif, enstitü sınavlarında ve hayatın önüne çıkardığı sınavlarda doğru kararlar almak için kendi içinde sürekli bir hesaplaşma içindedir. Annesinin baskısı, üvey babasının ısrarı ile sınav kağıdı değiştirilerek, enstitüye girer. Bu kararı almak onun için hiç kolay olmamıştır. Bir yandan fabrikada çalışıyordur, örnek bir emekçidir. Enstitüye girerse iş arkadaşlarını yüz üstü bırakacaktır. Diğer yanda Mukaddes vardır, enstitüde onunla birlikte olabilecektir, üstelik o da aşkına olumlu cevap vermiştir.
Sonunda sonuçlar açıklanır. Şerif enstitüye kabul edilmiştir, ama Mukaddes aldığı yüksek puana rağmen enstitüde okumaya hak kazanamamıştır. Bir kişinin haksız girmesiyle, kazanan bir kişi elenecektir. Bu da Mukaddes olmuştur. Şerif hatasını düzeltmeye çalışsa da çok geç kalmıştır. Mukaddes kendisi için bir şey istemez. Aşkını ve eğitimini bırakıp, emekçi olarak yaşamını sürdürür.
Torpilin, iltimasın insanların hayatını nasıl değiştirdiğini bu romanda görüyoruz. Torpil yapılan kişi de mutlu olamıyor. Bunun sorgulamasını Şerif şu şekilde yapıyor: “Evet, şimdi aklım başıma gelmiş, artık her şeyi anlamıştım. Sevgi, mukaddes bir duygu. O, sadelik ister. Mukaddes, beni de, aşkımı da reddederek gözümü açmıştı. Halkın ‘insaflı insan aşını yer, insafsız başını’ şeklindeki atasözünde tecessüm eden hayatın en yüce kanunlarından biri, bana, kendisinin şefkatsiz ama adaletli gücünü göstermişti.”
Mukaddes, adı gibi kutsal bir genç kızdı, hayatın kutsal değerlerini roman boyunca bize gösterdi. Bu roman gerçek bir hikâye. Yazarı bizzat Şerif’le tanışarak, olayı ilk ağızdan dinliyor. Bu romanı en çok Mukaddes’in okumasını istiyor. O okudu mu bilemeyiz, okuyan bizler ise aşkın ve adaletin gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Yaşamımızı şekillendirecek olan şeyin vicdan ve vefa olduğunu bir kere daha görüyoruz.
Ahsen Batur’un Türk dünyasına, Türk edebiyatına kattığı değerleri bilerek; kitaplarını, çevirilerini unutturmamak da bizim vefa borcumuz olsun.