Millet İttifakına karşı sarayın yeni provokasyonlarının odağında HDP var. Saray tarafından hazırlanan iki senaryo aynı anda işliyor.
Birinci senaryoyu dün yazarımız Kaya Ataberk yazdı. Bu senaryoda HDP sürekli Millet İttifakı’nı “açık mektup” ve garip tekliflerle zorlayacak. Meral Akşener’in Millet İttifakı’ndan ayrılması için HDP koçbaşı gibi kullanılacak. Sarayın muhalif görünümlü sözde solcuları bu kışkırtmalara dahil olacak. Özellikle Halk TV ve Tele 1 aracılığıyla bu kampanya sürekli devam edecek. Eğer Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında bölünme yaratılamazsa, en azından seçim boyunca AKP-MHP bloğunun “bunlar HDP ile ortak” kara propagandası için malzeme verilecek.
İkinci senaryo ise bizzat HDP Grup Başkanvekili Sarıhan Oluç tarafından açıklandı. Eğer Millet İttifakını HDP kartıyla bölemezlerse, bu sefer yine ve yeni bir AKP-MİT-PKK açılımı başlatılacak. İmralı’ya yine mektup heyetleri gönderilecek.
Oluç Gazete Duvar’a verdiği söyleşide, önce CHP ve İyi Parti Genel Başkanlarını tehdit ediyor. HDP’nin tasfiye edilmiş genel başkanı Selahattin Demirtaş da dün “müzakere” çağrısında, daha doğrusu tehdidinde bulunmuştu açık mektubuyla.
HDP “müzakereye” çok düşkün. Ancak müzakere teknikleri tam olarak PKK ve diğer terör örgütleriyle örtüşüyor. Tehdit ile müzakere yürütülmez. Tehdit ile şantaj yapılır. HDP şu anda müzakere değil şantaj politikası yürütüyor. Ve Oluç, şantajlarına kulak asılmazsa ne yapılacağını çok açık ve net bir şekilde belirtiyor. Teröristbaşı Apo ile Tayyip-Bahçeli bloğu arasındaki görüşmelerin başlayabileceğini ve HDP’nin de buna hazır olduğunu vurguluyor. Hiç yorum yapmıyoruz. Aynen aktarıyoruz:
“Öcalan’ın yerel seçimlerde yaşananların ardından o tür bir adım atacağı kanaatinde değilim. O zaman da zaten doğrudan ‘şunu yapın, bunu yapın’ gibi bir mektubu olmamıştı. O yüzden ben öyle bir durumla karşılaşılacağını zannetmiyorum. Ama iktidar bu tür yollara başvurma heveslisi olursa biz elbette ki gereken değerlendirmeyi yaparız ama öyle bir beklentimiz yok. Eğer böyle bir beklentimiz olsaydı, bir korkumuz, tedirginliğimiz olsaydı biz kaç aydır ‘tecrit sona erdirilsin’ diyoruz. Bir tedirginliğimiz olsa bu konuda böyle davranmayız. Çok rahatız bu konuda. HDP kendi politikalarını üretir. Elbette ki her türlü öneriye, tartışmaya, değerlendirmeye açıktır. Ama kendi politikalarını üretir.”
“Beklentin yok”sa neden beklentini açıklıyorsun. Laf cambazlığını bir yana bırakırsak HDP her zamanki gibi “muhatap Öcalan” diyor. O zaman neden CHP ve İyi Parti’ye “HDP muhatap alınsın” diye dayatıyorlar? Gerçek muhatapları AKP ve MİT belli ki…
Sarıhan Oluç’unki, AKP-MHP bloğuna açık bir tekliftir. Teröristbaşından yeni bir mektup alınırsa, HDP’nin “bu konuda çok rahat” davranacağını belirtiyor.
Aynı söyleşide, Oluç’un açıkça ırkçı rezil bir demeci daha var. Onu da aynen aktarıyorum:
“Şu anda yedi milyondan fazla oyumuzun olduğunu biliyoruz ve bu insanlar vergi ödüyorlar. Talepleri var, özlemleri var, beklentileri var. Türkiye’de yaşayan ve bir siyasi partiye oy veren her yurttaş gibi Kürtlerin de idari yapıda ve yürütmede temsil edilme hakları var.”
HDP’nin yedi milyondan fazla oyu yok ama var diyelim. Oluç’a göre Kürtler cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili, kaymakam vesaire olamıyormuş çünkü “HDP’ye oy veren Kürtler” sistemin dışına atılıyormuş. Diğer yurttaşlar olmuyormuş. “Her yurttaş gibi Kürtlerin” de hakkı var diyor. Mantık çemberini kapatıyor. HDP’ye oy vermeyen diğer yurttaşlar Kürt değil, HDP’ye oy veren herkes de Kürt! Bay ırkçı da sanki 7 milyon insanı torbasına koymuş, pazarlık masasına oturmuş gibi atıp tutuyor.
Bir zamanlar Erbakan Refah Partisi’ne oy vermeyen Müslüman değildir, patates dinindendir diyordu. HDP’nin bakış açısına göre de, HDP’ye oy vermeyen kimse Kürt olamaz. Türkiye’de kendine “Kürt” diyen cumhurbaşkanı oldu. Sayısız başbakan, bakan da oldu. Hatta iddia ediyorum. Şu anda TBMM’de Karadenizliden çok kendine “Kürt” diyen vekil vardır her partiden.
Oluç’un ırkçı açıklamasına göre bunlar HDP değilse, Kürt kabul edilmiyor. Utanmasa “patates Kürdü” diyecek.
İkincisi, HDP her seçim liberallerden ve bazı sol kesimlerden oy almak için vitrinine enteresan fantastik isimler koyar. Bunları da “Kürt olmayan adaylar” diye sürekli öne çıkarır. HDP’yi eleştirenler ise HDP’nin etnik ırkçılık politikasından asla vazgeçmediğini vurgular.
Şimdi Oluç’a göre 7 milyon HDP’li seçmenin hepsi de Kürt! Hani Türkiye’de 25 milyon Kürt vardı!!! Hani HDP’ye her etnik kökenden insanlar oy veriyordu!!!
Aslında burada büyük bir kaygı var. HDP’nin kendi tekelinde gördüğü seçmenler ilk kez son yerel seçimde CHP’ye oy verdi. Ankara’daki aday Mansur Yavaş açık milliyetçi kimliğe sahip bir adaydı. HDP hem “Kürtler Yavaş’a oy vermez” diye kışkırtıcılığa devam ededursun, kendi vekilleri Mithat Sancar “Kürtler de Yavaş’a oy verdi, bizi görmezden gelmeyin” diyebiliyor. Tutarsızlıklar saymakla bitmez.
Ekrem İmamoğlu’nun da Oluç’un tasavvuruna göre HDP’nin tekelinde olan “7 milyon Kürdün” normalde oy vereceği bir profile sahip olmadığı kesindir.
AKP ve MHP’nin teröristbaşı Apo’dan aldıkları destek mektubuna rağmen, milyonlarca insan vicdanıyla hareket etti. Oluç gibi ırkçıların en büyük korkusu işte asıl budur.
Tayyip tayfasının son günlerde yaşadığı paniğin aynısıdır bu. “Kılıçdaroğlu’na oy verenler cennete gidemez” diyen kafayla “bize oy veren herkes Kürt’tür” veya “bizi dinlemeyen Kürt değildir” kafası aynıdır.
Demokratik siyasetin olduğu yerde aşiret, mezhep, etnisite değil, ülkenin bütününe ilişkin siyasi, iktisadi ve ideolojik kaygılar ve tercihler belirleyici olur.
Yepyeni bir kuşak geliyor. Bu kuşak yepyeni ve özgür bir Türkiye talep ediyor. Oyunu da buna göre kullanıyor. Dini veya etnik bölücülüğü kışkırtan siyasetin iflası yakındır. İğrenç kimlik ve rant siyasetleri bitiyor. Oluç’un kontrolsüz, densiz ve küstah açıklamalarının nedeni budur.
Gençlik gelecektir. Gelecekte de siz yoksunuz.