Bir süredir HEDEP’in AKP ile görüştüğü iddiaları ortada dolaşıyor. En son, on gün kadar önce gazeteci Deniz Zeyrek, bu AKP-HEDEP gizli diplomasisi ve pazarlık iddialarını şöyle dile getirmişti:
“Doğrudan bir arka kapı diplomasisi başlamış vaziyette. Çok sözleri dinlenen iki HEDEP yöneticisi, aynı arabaya bindiler ve iktidardan önemli bir isimle görüşmeye gittiler. Kürt meselesi, Kürt seçmenle diyalog vs. açısından sözü geçen biriydi. AK Parti’nin belirlediği bir mekâna gittiler. Meclis’ten bindiler arabaya, gözümle gördüm. HEDEP güvenmediği için yazılı bir protokol istiyor, onu da AK Parti vermek istemiyor.”
İddiaların arkası kesilmeyince sonunda görüşme ile ilgili itiraf HEDEP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş’tan geldi:
“Kamuoyunda sözü geçen görüşme de Adalet Bakanlığı ile yapılan bir görüşmedir. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, cezaevleri ve cezaevlerindeki hasta mahpuslara ilişkin bir görüşme yaptılar. Bir hafta sonra da grup adına ben ve Saruhan Oluç bir saat görüştük. Biz belli aralıklarla, akut sorunlar söz konusu olduğunda bakanlıklarla elbette görüşüyoruz.”
Beştaş, her ne kadar görüşmenin Adalet Bakanı ile “hasta mahpuslarla ilgili” yapıldığını iddia etse de bu, sözleri aslında ortada gizli kapaklı görüşmelerin olduğunun teyidi anlamına geliyor. Ayrıca yine Beştaş’ın sözlerinden bir değil iki görüşmenin olduğunu da öğrenmiş olduk…
Görünen odur ki HEDEP ile AKP, ihtiyaç duyduklarında gayet normal bir şekilde ve en üst düzeyde görüşüyor! Bu görüşmelerde, AKP’nin MHP’den kurtulup HEDEP’le ittifak yapma ihtimalinin hiç gündeme gelmediğine ne Beştaş ne de bir başkası kimseyi inandıramaz tabii ama biz yine de onun açıklamasındaki çerçeve üzerinden yorum yapalım.
Beştaş’ın“hasta mahpuslar” derken kastettiği elbette Apo ve şu anda cezaevlerinde bulunan tutuklu ya da hükümlü PKK’lı teröristler, başkası değil. Yani, bizim sosyalistler bunlara her koşulda destek verirken HEDEP, Adalet Bakanı’yla mesela Can Atalay’ın durumu için görüşmeyi aklının ucundan bile geçirmez. Burada sosyalistlerin PKK ve HEDEP’e tuhaf bir teslim olmuşlukları var!
Sosyalistler, her zaman PKK’yı, HEDEP’i savunur ama karşılık bulamaz. Yine de onları haklı bulur, toz kondurmaz!
PKK, AKP ile bir araya gelir açılım yapar, yıllarca ittifak halinde kalır, sol buna da ses çıkarmaz. Sonra bunlar hiç olmamış gibi yine PKK’ya ve siyasi uzantılarına kucak açar.
PKK, Suriye başta olmak üzere her yerde ABD ile işbirliği yapar, doğrudan Amerikan askeri rolü oynar, sol ise bir anda antiemperyalizm, Amerikan karşıtlığı gibi sözde temel kriterlerini unutup bunu da hoş görür.
HEDEP, AKP ile bir gizli diplomasi başlatır. Bizim sol yine dut yemiş bülbül gibi Kürtçülük ve enternasyonalizm kafesinde sessizce tünemeye devam eder!
Sol, bir kere de kendine sormayacak mı; “PKK’nın yaptığı her şeyi neden haklı buluyoruz” diye…
Ama soramaz çünkü sorsa dünyası yıkılır, sudan çıkmış balığa döner. Sosyalistler ve sol için “her zaman haklı ve mazlum” ama aynı zamanda AKP müttefiki, ABD askeri “ezilen Kürtlerin özgürlük savaşçısı PKK’ya” iman en büyük konfordur.
Solun Kürtçülüğe teslimiyeti maalesef gönüllüdür. Ve eminim ki AKP-HEDEP gizli diplomasisi sonuç verip bu ittifak kurulduğunda da bu imanları sarsılmayacaktır.