Hatay merkezinde kurulan ve Antakyalıların kaldığı çadır kentin duvarına böyle yazmışlar…
Depremin 25. gününde Antakya’dayım.
Hem dayanışma duygularımı iletmek hem de büyük depremin yarattığı yıkımı yerinde görmek için.
Daha önce defalarca geldiğim ve her gelişimde daha çok sevdiğim Antakya’yı yıkık biçimde görmek beni de yıkıyor.
Her şehir güzeldir ama Antakya bir başka güzeldir.
İçinden geçen Asi’si, şehrin göbeğindeki tarihi çarşısı, akşamları esen hafif esintisi, insanları ve tabii ki Atatürk’ün hasta yatağında Türkiye’ye kattığı bir emanet olmasıyla…
Belki de bu yüzden afet sonrası şehrin dayanışması meydandaki Atatürk heykelinin önünde organize ediliyor.
Herkesi başkomutanın önünde çırpınır durumda görüyorum; sanki çalışmayı “O” örgütlüyor gibi.
Ve sanki diyor ki: “Hatay sadece benim değil, tüm Türk Milleti’nin şahsi meselesidir.”
İşte böylesi bir yıkım anında bile ayakta kalan ve “Her bitiş yeni bir başlangıçtır” diyen güçlü insanlar, Ulu Önderin çağrısını bize hatırlatıyor.
Büyük yıkım birçok şeyin sonu olabilir ama aynı zamanda Türk Milleti’ni yeniden “millet” yapacak yeni bir sürecin de başlangıcı.
Eski Antakya geri gelmeyecek ama Türk Milleti onu sarıp sarmalayacak.
“Emanet” kavramının ne kadar kutsal olduğunu yeniden hatırlayacak ve ona sahip çıkacak.
Antakya’nın acısını ancak böyle dindirebiliriz.