Şimdi herkes AKP’nin 31 Mart hezimetini anlamlandırmaya çalışıyor. Bu kadar sakin ve heyecansızca atılan (ve atılmayan) oylarla farkında olmadan kendi ezberini bozan halk, CHP’ye nasıl %38’lik bir yetki verdi?
CHP, sittin sene aşamaz denilen yüzde 25’i de aştı, sağdan oy da aldı, birinci parti de oldu.
Herhalde bunun tek bir sebebi olamaz.
Şu sıralar en çok “tencere” ve “emekliler” dillendiriliyor. Fakat tencere, 14-28 Mayıs 2023’te de aynı tencereydi. Emekli de aynı emekliydi. 2018’de de aynıydı, 2017’de de, 2015’te de… Sanılanın aksine AKP, kendi seçmen kitlesini tam da bu boş tencereyle konsolide ediyordu.
Demirel’in iktidar deviren tenceresi, düzgün işleyen demokrasilerde geçerli olabilir. Haritaya bakacak olursanız, tencere ve emekli isyanı değil seçimin hemen ertesi günü yayınlanan Türk Solu açıklamasında belirtildiği gibi hayatı tencere tavayla basitleştirilemeyecek lokomotif kitlenin, Beyaz Türklerin isyanı vardır. Kaldı ki Burdur’da emekli var da Isparta’da yok mu? Afyon’daki emekli de Konya’daki değil mi?
Aslında bu “tencere” ve “emekli” lafzını piyasaya süren mahfillerde de iyi niyet aramamak lazım. Halk, son derece politik bir tercihte bulunmuş, Atatürkçü bir çıkış yapmıştır. Kimse bunu tencere tangırtısıyla örtemez.
O halde burada başka bir soru karşımıza çıkıyor.
Türk halkı, Atatürkçü demokrat çıkışı neden CHP aracılığıyla yaptı? CHP çok mu Atatürkçü?
Tıpkı tencere ve emekli örneğinde olduğu gibi CHP de aynı CHP değil mi yoksa?
Ne dersiniz?
Sahi, CHP’deki önemli değişikliğe neden kimse değinmiyor?
“Yerel seçimin farklı dinamikleri var” bahanesi de bir yere kadar…
Seçim haritasında yerel değil son derece genel bir örüntü var. CHP, kazanamadığı bir çok yerde de oylarını arttırdı, 50 yıldır kazanamadığı il ve ilçelerde ise rekorlar kırdı. CHP, 2019’daki yerel seçimlerde ve geçen yılki genel seçimlerde tutunabildiği kabaca 13 milyon oyun üzerine 4 milyon ekledi!
Adını koymayalım mı artık?
CHP, bu seçimi Kemal Kılıçdaroğlu artık genel başkan olmadığı için kazandı! Bu kadar net!
10 ay gibi kısa bir arayla yapılan iki seçim arasındaki devasa farkı başka türlü açıklayamayız.
Kılıçdaroğlu, 13 yıl boyunca tüm siyasi açılımlarını samimiyetsiz, tehlikeli ve sinsi bir şekilde gerçekleştirdi ve bu da halkın gözünden asla kaçmadı. Mezhepçilik, etnikçilik ve tarikatçılık Kemal Kılıçdaroğlu’nun temel pusulasıydı. Her seçim başarısızlığını başarı gibi yutturan, düşen oyları artmış gibi gösteren, millete aptal muamelesi yapan yine oydu.
Kılıçdaroğlu CHP’si, muhalif kitlelerin “kerhen” oy verdiği, bostan korkuluğundan hallice bir çatı muhalefet adresinden ibaretti.
Her şeyin ötesinde Kemal Kılıçdaroğlu, yeminli bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıydı ve bu da halkın gözünden kaçmıyordu. AKP’nin PKK açılımına CHP’yi de balıklama daldırmış, AKP gördüğü zarar üzerine açılımdan vazgeçerken o, CHP’yi inatla açılımcı pozisyonda tutmuştu.
İdeolojik bulamaca dönen Kılıçdaroğlu CHP’sinde herkese, her keseliye, her tür canlı türüne yer vardı, bir tek Atatürkçülere ve Türk milliyetçilerine yer yoktu. Bekaroğlu’na, Tanrıkulu’na en üst kattan gösterilen hoşgörü ve tahammül, mesela bir Tanju Özcan’a gösterilemiyordu.
Genel başkanlığının son dönemecinde Türk milletine de CHP’ye de en büyük kazıkları attı. 6’lı masa denen siyasi rüşvet tezgahı da hem partiden hem halktan gizli protokol de yine Kılıçdaroğlu’nun tarihe geçen ihanetleri arasındadır. Tüm ülkenin “Aday olma!” diye haykırdığı Kılıçdaroğlu, şeriatçılara TBMM’den 40 sandalye satıp kendi adaylığını dayatacak kadar da siyasi ahlaktan yoksundu.
Kurultayda kaybettiği rakibi Özgür Özel’le sahnede birlik görüntüsü vermeyi bıraktım, basitçe elini sıkıp başarı bile dileyemeyecek kadar demokratik kültürden ve medeniyetten nasibini alamamış, eşkıya ruhunu en pahalı gömleklerin ardına saklamış bir siyaset sahtekarıydı. Türk halkının kolektif bilincinde de aynen böyle kaldı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin halkla buluşmasının önündeki bir büyük engel Baykal’dı ama Cumhuriyet’e meydan okuyan zihniyetin partiyi yönetmesi, bir başka büyük engel olmuştu.
Yani Kılıçdaroğlu, odanın ortasındaki fildi! Halkın teveccüh gösterip CHP’ye bir şans vermesinin en büyük sebebi işte bu koca “Dersim filinin” ortadan kalkmasıdır.
Ne var ki geride kalanların halen bu gerçeği ya idrak edememiş olduğunu ya da umursamadığını görüyoruz. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Mansur Yavaş’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun seçim gecesi açıklamalarında Kemal Kılıçdarığlu’na teşekkür etmeleri bunu gösteriyor. Belki bir parti disiplini anlayışıyla, belki nezaket maksadıyla böyle yapma gereği hissediyorlar. Fakat bu, Kemal Kılçdaroğlu’nun seçim gecesi attığı twit ile galibiyetin tohumlarını kendisinin attığı imasına destek çıkmaktan başka bir anlam taşımayacak.
Türk kamuoyuna “eski AKP” gibi rezil bir reçeteyi satmakla iştigal eden aklıevvel Karar çevresini de bu kapsamda es geçmeyelim. CHP, Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” ve kucaklaşma programını devam ettirirse daha da güçlenirmiş. Aman aman! Sakın! CHP’yi bataklığa sürükleyen, tam da bu saçmalıktı. Kelin merhemi olsa önce kendi başına sürer. Ellerindeki patlak Davutoğlu balonuyla CHP’ye akıl satmaya devam ediyorlar. Utanmazlar.