Geçen akşam Tayyip Erdoğan, Hüda-Par ile ilgili olarak konuşurken, ittifak halinde oldukları bu örgüte iftiralar atıldığından dem vuruyordu. Erdoğan, Hüda-Par’ın tamamen “yerli ve milli” olduğunu da sözlerine ekleyerek konu üzerindeki tartışmalara en azından kendisi açısından bir nokta koydu. Türk Bayrağından ve Türklükten duydukları rahatsızlığı, bizzat genel başkanlarının ağzından ilan eden Hüda-Par hakkında halen MHP cenahından bir tepki bekleyenler ise görünen o ki sonsuza dek beklemeye devam edecekler…
Şunu baştan belirtelim: Aslında Hüda-Par/Hizbullah’ı “yerli ve milli” bulduğunu söylemekte Erdoğan son derece haklı. Tabii ki kendisinin ve ortağı MHP’nin tanımlamasına göre… İktidar ortaklarının yaklaşımınca, Hüda-Par/Hizbullah elbette “yerli ve milli” bir yapıdır. Her şeyden önce Cumhuriyete, laikliğe düşmanlığıyla bu kritere uyuyor. Diğer yandan şu da başka bir gerçek: Erbakan’ın “milli görüş” söyleminde de görüldüğü gibi Kürt-İslamcı cephe açısından “milli” kelimesinin anlamı “dini”dir. Yani MHP de dâhil olmak üzere tüm İslamcı cephe için ortada Türk ulusu değil sadece “İslam milleti” vardır. “Millilik” de buna göre tanımlanır, yani Şeriatçılık kıstas alınarak…
MHP açısından Hüda-Par/Hizbullah’ın, tepki duymak bir yana zımni bir sempatiyle gizliden gizliye kucaklanacak bir örgüt olmasının daha temel, “genetik” nedenleri de var. Her şeyden önce görmemiz gereken şey, Hizbullah’ın kurucularının, meşhur liderleri Hüseyin Velioğlu ve onun ekibinin iç çatışmadaki kurbanı olduğu iddia edilen Fidan Güngör başta olmak üzere, 70’li yıllarda Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) bir arada örgütlenen MSP’li Akıncı veya MHP’li ülkücü olmuş, Diyarbakır ve Batmanlı İslamcı Kürtler olduğu.
Hizbullah’ın ilk dönem kadrolarının büyük çoğunluğu “tecrübeli” eski MHP militanlarıydı, Kürt ülkücülerdi. Muhtemelen Maraş ve Malatya gibi katliamlarda edindikleri “engin tecrübeleri” konuşturmaları da 90’lı yılların kâbusu olan Hizbullah vahşetinde etkili olmuştur.
MTTB söz konusu olduğunda elbette akla ilk gelecekler Hizbullah kurucularıyla ve eski MHP militanlarıyla beraber bu Necip Fazılcı örgütün önde gelenleridir. AKP kurucuları olan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İsmail Kahraman gibi MTTB’li isimlerdir. 70’lerin sonunda Necip Fazıl’ın MHP’ye katılmasıyla ve MC hükümetlerinin çabalarıyla Türkiye’yi kana bulayan bir Kürt-İslamcı saldırı döneminin oluşmasında tümünün etkisi olmuştu. Aslına bakarsanız MTTB’nin ve bu sadece solu değil, Atatürkçü öğretim üyeleri başta olmak üzere kendilerinden olmayan çok geniş bir yelpazeyi hedef alan terör döneminin ruhu da Necip Fazıl’dan başkası değildi.
Tayyip Erdoğan’ın ve onların hocası Necip Fazıl’ın tarikat soy kütüğü, müridi olduğu Abdülhakim Arvasi üzerinden Nakşibendî Şeyhi Taha Nehri’ye ulaşır. MHP’nin ideologu Ahmed Arvasi’nin kökü de hem aile, hem tarikat açısından aynı yerdedir. Taha Nehri’nin oğlu Şeyh Ubeydullah ise Osmanlı devrinin ilk Kürt isyancılarındandır. Onun oğlu Seyit Abdülkadir ise Kürt Teali Cemiyeti Başkanı ve hem Hüda-Par’ın hem de HDP’nin “baş tacı”, lideri, kahramanı olan Şeyh Sait’in ortağıdır. Şeyh Sait’in de, Taha Nehri’nin de tarikat silsileleri Kürt Nakşibendîliğinin kurucusu Şeyh Halid’de buluşur. (Konun ayrıntısını burada tekrarlamayacağım. İlgi duyanlar Türk Siyasetinde Kürt İslamcılar ve FETÖ’den Sonraki Pusudaki Cemaatler adlı kitaplarıma bakabilir.)
Bugün AKP’den MHP’ye, Hüda-Par/Hizbullah’tan HDP’ye kadar birçok grup ve örgütün kökeninde aynı Kürt-İslamcı soy ağacının bulunması elbette tesadüf değil. Çağdaş, laik, Türk ulusunun ve Cumhuriyet’in düşmanı olan tüm bu “farklı renklerden” örgütlerin kökenin aynı olması gayet normal ve doğaldır.
Bugün Hüda-Par olarak AKP-MHP ittifakına eklemlenen Hizbullah’a, MHP’nin karşı çıkmaması değil çıkması anormal olurdu. Sadece kurucularının eski MHP’liler olmasından değil, ortak ideolojik kökenleri dolayısıyla da bu böyledir.
Diğer taraftan MHP ile Hüda-Par/Hizbullah’ı birleştiren bir diğer ortak nokta daha var: Her ikisinin militanlarının da “derin devlet” denilen karanlık yapının muhtemelen aynı fraksiyonu tarafından operasyonel sokak güçleri olarak tasarlanmış, yetiştirilmiş ve kullanılmış olması. Sakın bu da bir duygudaşlık yaratıyor olmasın?