TCG Anadolu gemisi üzerinden dün haklı bir gürültü koptu. Gemi teslim töreninden servis edilen görüntülerde, Deniz Harp Okulu Marşı’nın içinde “Atatürk” geçen kısımlar sansürlenmiş.
Yadırgamak normal. Ama işte Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ve Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanlığı altında olağan şeyler. Türk milleti ve Türk ordusu için sorunun kaynağı zaten bunlar.
20 yılda Türk ordusuna neler yapmadılar ki. Türk subayını aşağılamak ve orduyu milletin gözbebeği olmaktan çıkarıp parti aygıtına dönüştürmek için sistemli bir çalışma yürüttüler. En son kaleme aldıkları kanun tasarısı da tam olarak bu sürecin bir ürünü.
Ama dünün özelinde Türk ordusuna hakaretin büyüğü, marş değil Hüda Par’dı.
Öncelikle abes kaçacak ama belirtmek zorundayız. Gücünden emin olunan hiçbir küresel-bölgesel aktör, sahip olduğu stratejik silahları bu derece iç siyaset malzemesi yapmaz. Daha doğrusu yaptırmazlar. Devlet içi refleksler müsaade etmez. Normal bir ülkede asker ve sivil üst bürokrasi, kendini siyasetin kapatması haline getirmez.
Kaldı ki, bunun kararı 1995’te kararı alınmıştı. Ama AKP döneminde F-35 meselesi yüze göze bulaşınca kimsenin aklına gelmeyen bir Kayserili tüccar mantığı devreye girdi. Amfibi çıkarma gemisine “dünyanın ilk SİHA gemisi” deyiverdiler. İki tane prototipi de güverteye mıhlayınca tadından yenmez bir seçim malzemesi haline getirdiler.
Hem Rusya’ya hem ABD’ye milyarlarca dolar ödeyip hem S-400’ü kullanamamak hem F-35’lerine el koydurtmak hem de bundan bile önemlisi F-35’lerde tedarikçi sıfatını yitirmek…
Teslim edilmeyen F-35’lerin Yunanistan’a kalmasından bahsetmiyorum bile…
Fakat biz bu tartışmaların bile artık çok gerisindeyiz. Zira dün Türk milletine ve Türk ordusuna yaşatılan kepazeliğin bir eşi benzeri yok.
Malum, aylardır HDP masanın yedincisi diye bas bas bağırıyorlar. HDP aşağı HDP yukarı.
Dün TCG Anadolu’da kim vardı? Hüda Par Genel Başkanı. Hüda Par neci? Kürdistancı. Türk’e düşman, bayrağına düşman, ordusuna düşman, Ata’sına, vatanına, her şeyine düşman.
Ama “Mavi Vatan”a dost!
Dün komutanıyla, subaylarıyla, yüzlerce bahriyelisiyle Türk Donanmasının amiral gemisinin mürettebatını bir bütün halinde Hizbullahçı bir teröristin karşısında hazırola diktiler! Yetmedi. Bir de yeni MİLGEM’lerin kaynak puntasını atma şerefi bahşettiler!
Bu zillet değilse zillet nedir?
Ama ne ki HDP yokmuş. Oldu olacak onu da davet etseydiniz… Ne fark eder? Hazır Bahçeli de oradayken TCG’nin renklerini tamamlardınız!
Hatta hazır fırsat varken İmralı, Sedef Tersanesi’ne uzak da sayılmazdı. Zekeriya Yapıcıoğlu bu fırsatla, Güneydoğu’da tüm rakip örgütleri ortadan kaldırırken Hizbullah’ın ufak tefek şımarıklıklarına göz yuman Apo’ya şahsen teşekkür imkânı bulmuş olurdu. Fena mı?
Bir de Sirkeci’de limana yanaştırıp ahaliye içini gezdireceklermiş ki eyvahlar olsun! Hesapta stratejik yeni silah değil mi bu? Kıskançlıkla saklar korursun değil mi? Bağcılar’dan tramvayla Eminönü’ne akan tırrekleri, apaçileri sokmazsın içeriye! Onlarla kalsa yine iyi. Askeri casuslar ve teröristler böyle bir keşif fırsatını kaçırır mı sanıyoruz?