12 Eylül 2010, Anayasa değişikliği referandumu…
Dönemin Kürtçü partisi BDP’nin referandumu boykot kararı alması üzerine Selahattin Demirtaş, AKP’li bir bakanın kendisine geldiğini; Abdullah Öcalan’dan bir mektup getirerek, “Öcalan’ın referandumda evet oyu verilmesini istediğini” ilettiğini söyledi.
Apo’nun İstanbul seçimleri için yazdığı mektup daha sık hatırlansa da, İmralı ve AKP arasında mektuplaşmalar çok daha öncesine dayanıyor. 2009’da Oslo’da yapılan AKP-PKK görüşmelerinin pazarlığa dönüşmesi bu mektuplaşmayı kolaylaştırmıştı ve herkes elini açık oynuyordu.
2011 genel seçimleri yaklaşırken İmralı’yla doğrudan temasa geçildiği açıklanmasa da, kamuoyuna “seçimlerden sonra Kürt sorununa yönelik radikal adımlar atılacağı” haberleri sızdırıldı ve AKP ve Kürtçü blok arasında bir yumuşama sağlandı. Nitekim Erdoğan’ın “MİT’in Kürt sorununa çözüm bulmak için Öcalan’a ziyaretlerde bulunduğu” itirafı bu döneme rastlar.
Elbette böyle bir süreç Öcalan’dan habersiz inşa edilmiş olamaz ve seçim sonrası oluşan ortaklık, seçimler öncesi yapılan bir pazarlığın delili niteliğindedir.
Artık çözüm süreci başlamıştır, isteyen rahatça Öcalan’la görüşebilmektedir. İmralı, iktidar eliyle siyasetin ana aktörü haline getirilmiştir. Erdoğan, “silahını bırakan örgüt mensuplarının sınırı geçebileceğini” açıklarken, Kürtçü hareket de Gezi’de “hükümete darbe girişimine engel olduklarını” söyleyerek karşılık vermektedir.
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine böyle bir siyasi atmosferle gidilir. Öcalan, HDP’yle görüşerek terör örgütünü yönlendirirken, AKP’yle de sürece ilişkin rahatça pazarlık yapabilmektedir.
Bununla birlikte HDP’nin aday göstermesinden rahatsız olan iktidar, İmralı’yla görüşerek Demirtaş’ın adaylıktan çekilmesini ister. Demirtaş’ın ifadesiyle “Devlet adına görüşmelerde bulunan bir heyet çözüm süreci devam ederken, Erdoğan’ın adaylıktan çok rahatsız olduğunu” belirtir.
İmralı ise büyük oynamakta ve Öcalan’ın tahliyesi için pazarlık yapabilecek kadar güçlü olduğunu ayrı adayla ispat etmeye çalışmaktadır.
Bir sene sonra gerçekleşecek olan 7 Haziran 2015 seçimlerinden öncesi AKP ve Öcalan arasında yakınlaşma artık doruk noktasına gelmiştir. İktidarın izniyle Apo’nun kuryeliğini yapan Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın silahlı mücadelenin bırakılması konusundaki çağrısını Dolmabahçe oturumuyla kamuoyuna duyurur.
Şimdi iktidarın küçük ortağı olan Devlet Bahçeli bile seçimler öncesi kurulan bu ilişkiye, “İmralı canisinin hazırladığı, Kandil’deki terör şeflerinin onay verdiği 10 maddelik ihanet belgesi pişkince, arsızca, ahlaksızca hatta hiçbir utanma pişmanlık gösterilmeden ilan edilmiştir” diyerek tepki göstermişti.
2019 yerel seçimlerinden önce AKP ve İmralı arasındaki görüşmeler kopma noktasına gelse de tekrarlanan İstanbul seçimleri yeni bir temasın önünü açtı. Abdullah Öcalan’dan “Kürt seçmenin seçimlerde tarafsız kalması yönünde” mesajlar taşınırken, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan TRT’ye çıkarılarak “Kürt seçmenden AKP’ye destek olması” istendi.
AKP ve Öcalan arasında seçim dönemlerinde yoğunlaşan görüşmelerin kısa kronolojisi budur.
Yine aynı şekilde yaklaşan seçimlerden önce yeni görüşmelerin yapıldığına dair iddialar ortaya atılıyor. İktidarın yalanladığı bu iddiayı, son olarak Meral Akşener de dile getirdi.
Böylesine kritik bir dönemde AKP’nin İmralı’yla doğrudan görüşme yaptığını kabul etmesi elbette beklenemez.
Kaldı ki görüşmeleri yalanlayanlar, görüşmelerden habersiz de olabilir. Böylesi önemli bir iddiaya karşı Erdoğan’ın sessizliği ise dikkat çekici.
Ancak “hayatın doğal akışına” baktığımız zaman her seçim öncesi AKP ve İmralı arasında seçimlere yönelik görüşmelerin yapılması ve bunun bir pazarlığa dönüşmesi son derece olağan geliyor. Tıpkı bugüne kadar yapılan her seçimden önce yapıldığı gibi.
Erdoğan’ın, Demirtaş’ı kastederek, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’ya verecek” demeci bile iktidarın Öcalan’ın siyasi tutumunu bilecek kadar temasta olduğunu gösterir.
İlk turda Öcalan’sız şansını denemek isteyen AKP, oluşacak sonuca göre Öcalan kartını devreye sokabilir.
Seçmenin belirli bir kesimi İHA ve SİHA siyaseti üzerinden iktidara yanaşsa da, Erdoğan’ı ve AKP siyasetini yakından tanıyoruz. Burada Öcalan’la görüşmekte hiçbir sakınca görmeyen ve ondan faydalanmak isteyen bir siyasi çizgi var. “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır”
Ama bazı şeylerin belgesi sadece istihbaratçılarda olur. Aklını kullanarak ne olduğunu görmek isteyenler için ise önceki seçimlerde neler olup bittiğine bakmak yeterli gelecek.