Gökçe Fırat, Türk Solu‘nun 7 Nisan 2023 tarihli sayısında yazdığı “HDP ve HÜDA PAR: Habil ile Kabil’in bilinmeyen hikâyesi” başlıklı başyazısında, HDP ile (bugünkü ismi Yeşil Sol Parti) diğer sol partiler ve bazı solcu aydınlar arasındaki ilişkiyi ağa-maraba ilişkisine benzetmişti:
“(…) Ama gerçek olan PKK bir terör ağasıdır.
Bu ağa, Türkiye’de pek çok aydını da marabası yapmıştır.
Ve maalesef bunların büyük kısmı solcudur.
Bakın HDP şimdi bir Emek ve Özgürlük İttifakı kurdu, içinde irili ufaklı bir sürü Türk sol ve komünist örgüt var. Ama bu kişiliksiz solcular kendi örgüt amblemlerini bile kullanamıyorlar! TİP, bari illerin yarısında kendi logomuzu kullanalım dedi de nasıl kıyamet koptu gördünüz.
Evet, sistem bu; tam bir ağalık ve marabalık sistemi.
Ne o, hoşunuza gitmedi mi?
Maraba değil misiniz?
Hadi o zaman kolaysa ağanıza karşı çıkın da göreyim sizi…”
Geçtiğimiz hafta, Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yaşanan tartışmalar, ittifakın içindeki ilişkilerin tam da Gökçe Fırat’ın tanımladığı çerçevede kurulduğunu gösterdi.
Önce kısa bir hatırlatma yapalım. TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın bir videosu düştü. Videoda Ahmet Şık, bir seçmenle ayaküstü hasbihâl yapıyor. “O kadar sert ve sekter var ki HDP tabanında” diyen kişiye Ahmet Şık, “Hâlâ var. Bak Selahattin (Demirtaş) bugün canımıza okumuş. Güya aynı ittifaktayız. Yapan da Selahattin. Selahattin’i çıkar HDP’den ortada HDP kalmıyor” karşılığını vermişti.
Sohbet ettiği kişinin “Hasip Kaplan, Sırrı Süreyya Önder’e ‘Sakın bir Türk’ü bu partinin başına geçirmeyin’ demiş. Böyle bir dinamik de var” sözleri üzerine Şık, “Maalesef var, ben de bundan rahatsızım zaten. Yeterince Türk faşist var, bir de Kürt faşistlerle uğraşamam” diye konuşmuş.
Vay sen misin Kürtlere “faşist” diyen! Sosyal medyada Ahmet Şık’a tehdidin, linçin bini bir para. Artık nasıl tehdit ettilerse, Ahmet Şık ve TİP Genel Merkezi, Twitter hesaplarından peş peşe özür mesajları yayınladılar.
Ahmet Şık, özür mesajında: “Konuyu, olayı, olaydaki kişileri ve bağlamını açıklamaya çalışmadan, fikrimi, kastımı ve duygumu yansıtmayan bu sözler nedeniyle kırdığım tüm HDP’li dostlarımdan ve Kürt halkından, TİP’li yoldaşlarımdan içtenlikle özür diliyorum. Öncelikle 14 Mayıs’a dek ve sonrasındaki ortak mücadele geleceğimiz boyunca da yegane çabam, barış ve kardeşlik arzumuza zarar vermemek, ittifakımızda cisimleşen umutlara gölge düşürmemek olacak.” demiş.
***
İşte Ahmet Şık’a ve TİP’e bu açıklamaları yaptıran tam da Gökçe Fırat’ın tespit ettiği bu ağa-maraba ilişkisidir. HDP’liler, “bizim oylarımızla seçilip bize nasıl faşist dersin” diye Ahmet Şık’ı linç ediyorlar, “özür dile” diye tehdit ediyorlar, özür dileyince de “samimi değilsin” diye kabul etmiyorlar. Aslında Ahmet Şık’ın da şikayetçi olduğu “Kürt faşizmi” tam olarak budur!
Bu elbette ki sadece Kürt şımarıklığıyla açıklanamayacak bir durumdur. HDP’nin bir kısım sol örgüt ve solcu aydın üzerindeki tahakkümünün asıl kaynağı, arkasındaki terör gücüdür.
PKK, kurulduğu günden beri sol düşmanı bir örgüt oldu. Güneydoğu’da işlediği ilk cinayetler, çeşitli sol grupların militanlarının öldürülmesiydi ve PKK, solcuları öldüre öldüre kendi kuyruğuna taktı. Bunlardan biri de, yine Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinden, eski adı TDKP olan EMEP. HDP’liler (siz Yeşil Sol Parti okuyun), bugün de arkalarındaki terör örgütünden aldıkları güçle TİP’i sindiriyorlar.
Bu yazdıklarımdan Ahmet Şık’ı ve TİP’i savunduğum sonucu çıkarılmasın. HDP’nin ve dolayısıyla PKK’nın kuyruğuna takılan onlar. Etme-bulma dünyasında onların payına da bulacakları bir şeyler olacaktı, bulmaya başladılar.
Ahmet Şık, devrimci, sosyalist, direnişçi bir imaj çizmeye çalışıyordu, Kürtlere karşı verdiği ilk falsoda, façasını aşağı alıp özür dilettiler. Artık hepimiz biliyoruz ki, Ahmet Şık, PKK’nın çizdiği çerçeve dışında bir şey konuşamayacak, hatta bir şey düşünemeyecek biridir.
Tabi aynı şey TİP için de geçerli. Solda tek başına bir seçenek yaratabilecek potansiyele sahipken PKK’nın kuyruğuna takılan, kimliksiz, kişiliksiz bir hareket haline geldi. Azıcık bağımsız bir tavır almaya kalktığında PKK tarafından şamar oğlanına çevrilen, yediği şamarla susup yerine oturan bu partiden ve onun sözde vekillerinden ne solcu olur, ne devrimci, ne de başka bir şey.
Cengiz Çandar bunlar için “dekorasyon” demişti ya, bunların rolünü çok abartmış. Dekorasyon dediğiniz şey, bulunduğu yere şıklık katar, güzellik katar, anlam katar. Peki, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sözde bileşenleri, hiçbir söz haklarının olmadığı, en ufak bir itiraz haklarının bile bulunmadığı bu ittifaka ne katıyorlar? Koca bir hiç!
Velhasıl Ahmet Şık ve TİP, bu süreçte PKK’ya karşı çok kötü bir sınav verdiler. Az da olsa kişilikli bir duruş sergilemelerini bekleyen insanları büyük hayal kırıklığına uğrattılar. Hani bir sloganları var ya “TİP senin” diye, bu son tartışma gösterdi ki TİP, PKK’nınmış!