İngiltere’de yeni kurulan Muhafazakâr Partisi kabinesinin başbakanı Rishi Sunak’ın Hint kökenli olması, Türkiye’de özellikle Kürt şovenizmi üzerinden siyaset yapan kesimler ve bazı liberal görünümlü fon esnafı tarafından büyük sevinç ile karşılandı.
Genellikle yapılan yorumlar Birleşik Krallığın ne kadar demokratik ve multi-kültürel bir yapıya sahip olduğu, Türkiye’de bu durumun “hayal” bile edilemeyeceği şeklindeydi. Özellikle Barzanici ve Apocu ırkçılar ise bir önceki kabinede bakan olan Nadhim Zahawi üzerinden benzer bir peri masalı uydurdular. İngiltere’nin “ilk Kürt bakanı”, sahneye çıkmış ve ilk Hintli Başbakanı Sunak’a desteğini açıklamış. Bundan sonra da dengeler Sunak lehine dönmüş ve başbakan olmuş.
Bir Türk olarak gocunmadım, tam tersine gurur duydum. Atatürk’ün kurduğu Ulus Devleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulan bütün kabinelerini düşündüm. Meclisi, milletvekillerini… Hiç aklımdan geçmemişti ama şöyle bir etnik bir döküm de çıkardım. Yüzlerce doğu kökenli vekil, bakan, başbakan…
Sadece Kürt değil, Çerkez, Arap v.s. falan hepsini hesaba katınca, en kötü ve en antidemokratik dönemlerimizde bile Ulus Devletimizin özellikle “siyasal elitler” açısından asla etnik bir temsiliyet sorunu yaşamadığını birazcık samimiyeti olan her görüşten insan teslim edecektir.
Yani şu andaki Cumhurbaşkanı bile Türk olmamakla, “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına” almakla övünüyor.
Parlamenter demokrasinin beşiği gerçekten de İngiltere. Ama bu ülkenin multi-kültürel dedikleri yapısı, aslında bir sömürge imparatorluğu ile ortaçağ monarşisi kırması olan arkaik bir aristokrasidir.
Şurası doğru, kompartımanlar ve kastlar artık iç içe girmiştir. Ancak varlığını en güçlü ve dışlayıcı şekilde sürdürür. Parasıyla bile gidemeyeceğiniz özel okullar vardır. Kastlar belirler kimin hangi okula gidebileceğini ve o okullar da aslında siyasal elitlerin kadro okullarıdır.
Bundan 50 yıl önce bir İngiliz işçisi kızına Katherine ismi verse dalga konusu olurdu. Bugün Kate ismi “ayağa düşmüş” olabilir. Başka isimler yine sınıf ve etnik kimliklerinin belirteci olmaya devam ediyor.
Bu ülkede Hindular, Sihler ve Müslümanlara aile içinde dinsel hukukları ve özel arabulucu mahkemeleri kurmaları için izin bile veriliyor. Ama adamlar gerçekten de seviniyorlar parlamentoya girebildiklerinde. Parlamento ve kabinede temsil edilmeleri sadece son 10 yılın meselesi.
İlk kez “Müslüman”, “Sih”, “Hindu” veya kadın veya LGBT veya bilmem ne, bakan oldu, başbakan oldu diye çetele tutuyorlar. Kompartımanlarında yükselmek bir kazanımdır. Kompartımanlarından üst kompartımanlarına yükselmek de bir kazanımdır. İngiltere demokrasisi için bunlar gerçekten de önemli kazanımlar. Bir Cumhuriyet için ise komik kaçan tartışmalar…
İngiltere, modern etnik ve dinsel gerilimleri çözmek için ilginç bir şekilde Osmanlı “millet sistemini” taklit ediyor. Çözemediği de kesin ki bunlar tartışılıyor. Liberalizmin anavatanı, liberalizmin en büyük tarihsel ütopyası ve “başarısı” Avrupa Birliği’ni sırf bu yüzden terk etti.
Brexit gerçek İngiltere’dir. İzolasyonist, yabancı düşmanı, İslamofobik ve küreselleşmeden yaka silkmiş. Kim ne derse desin, İngiltere Avrupa’da bir demokratik öncülük yaptıysa, halkına AB’yi açıkça sorup, sağcısı solcusu karışık bir “hayır” yanıtı alıp, sonra da çekip gitme cesaretini gösterebildiği içindir. İroni olsun diye söylemiyorum. Bu bir demokrasidir. Ve başarıdır.
“Çok kültürlü” İngiltere’nin Hintli Başbakanı Rishi Sunak, işte bu “Brexit” kampının en önemli liderlerinden biriydi. Bir İngiliz milliyetçisi diyebiliriz bu açıdan.
Çok fazla söze gerek yok. “Adamların sistemleri var abi, çalışıyor” diyenler bir de bunu İngilizlere sorsunlar. Adamlar sokaktaki esmer Müslümana düşman ama kabinedeki esmer Hindu’yla onları kovmaya çalışıyor. Tüm İngiliz ve ABD siyaseti “racial politics”, yani ırksal siyaset üzerinden yürüyor ne anlatıyorsunuz siz? Hoşgörü olduğu için değil, gerilimden dolayı bu iş bu kadar ön plana çıkıyor. Türkiye’de 40 yıllık PKK terörüne rağmen yaratılamamış bir gerilim.
Türk Ulus Devleti, vatandaş olan herkesi ulusun eşit ferdi kabul eder. Türk ulus kimliği çağdaş bir kimliktir, etnik ve şovenist olmayan tek ulusal kimliktir. Bu yüzden başbakan, vekil ve hatta cumhurbaşkanı düzeyinde etnik olarak “Türk olmayan”ların sayısı genellikle çoğunluk olmasına rağmen asla bir sorun, bir gerginlik unsuru olmamıştır. Ta ki AKP’ye kadar…
Etnik bölücülükte AKP, PKK’nın yapamadığını yapmış ve ilk kez açık Türk ulus kimliğine düşmanlığı bir devlet ve kadro politikası olarak yürütmüştür. Ve ilk kez AKP döneminde insanlar ister istemez, kim bu AKP’nin kurucuları, yöneticileri, neden bu kadar ulusal kimliğe düşmanlar diye sormaya başladılar. AKP de oy almak için bununla övündü hep. Türk milliyetçiliği aleyhine konuşmak bir referanstı.
Türkiye Cumhuriyeti genç bir Cumhuriyet. Ancak Atatürk milliyetçiliğinin en etkili olduğu 1920’ler ve 30’larda bile Türkiye böyle fantastik bir “temsiliyet” sorunu asla yaşamadı. “Kürt başbakan bizde hayal” diyenlere deli gözüyle bakılıyor bu yüzden. Harbiden deli misiniz siz? Gidin bir meclis koridorlarında dolaşın.
Ben bir kere dolaştım. Halka açık olduğu bir gün var. O gün gidin. Aşiret aşiret dolaşıyor insanlar vekillerin etrafında. Vekiller de İstanbul, İzmir, Ankara vekili. Yani doğu illerinin vekilleri de değil. Şunu söyleyeyim. Çok da kafaya takmadım. Türkiye’nin siyaseti ve sosyolojisi bu işte. Karşıyım bu düzene ama Meclis’e hep olduğu gibi yansıdı. Her zaman böyle oldu.
Özellikle 1980’den itibaren Güneydoğu ve Karadeniz ağırlığı var siyaset ve rant dünyasında. Buralara gelebildilerse gerçekten de onlara siyasal haklarını tanıyan Ulus Devlet, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti sayesindedir. Ha ben bunu bir başarı olarak da görmüyorum Türkiye adına. Eşitlikçi yapımızla övünürüm ama gerici, etnik ırkçı ve kapitalist bölücülerin istismarlarıyla ilerleyen karşıdevrimin Cumhuriyet’i yıkılma aşamasına getirdiğini de görürüm ve ilan ederim. Her sistemin gücü aynı zamanda en büyük zaafına dönüşebilir.
Bazı Kürt ırkçıları utanmadan diyor ki; “Tamam, Kürt başbakanlar, bakanlar var ama onlar kimliklerini yitirmiş. Gerçek Kürt gibi değil.”
İnsaf be! Sistemin kaymağını ye, sonra işine gelince de sistem karşıtlığı yap. Gerçek Kürt nasıl ola ki? Mesela Şeyh Said gibi bir Kürt ırkçısı ve dinci yobaz size uyar mı? Adamın çocukları, torunları DP’den, AP’den, DYP’den milletvekili oldu. Kürtçülük ise sapına kadar Kürtçülüğe de devam ettiler.
AKP’de sapına kadar Kürtçü olan ve Türk düşmanlığı yapan vekiller, bakanlar olmadı mı? Veya HDP’li vekiller mesela gerçek Kürt mü? Size uyar mı?
Eskiden AKP’li olup sonradan HDP’li olan var. Veya önceden HDP’liyken sonra AKP’li olan da. Ahmet Türk gibisi de var. İşine geldiğinde CHP’li işine geldiğinde HDP’li.
Mesela Ahmet Türk ne zaman gerçek Kürt gibi davrandı ne zaman gerçek olmayan Kürt gibi. Yeni prensiniz Selahattin Demirtaş bile mahkemede kendini savunmak için “Ama biz Kandil’e AKP’nin verdiği izin ile gittik” diyor.
Arkadaş aşiret aşiret oy veren, aşiret aşiret bir “devlet”çi bir “örgüt”çü olan siz değil misiniz? Sizin sosyolojinizin de hesabınızı biz mi verelim?
Türkiye’de bazı garip “solcular” ise Rishi Sunak için de benzer yorumlar yaptılar. “Gerçek Hintli” değilmiş. Asimile olmuş. Yabancı düşmanı politikalara hizmet etmiş. Ama bakın ne yalan söyleyelim “ilk Kürt bakan” Nadhim Zahawi için kimse “gerçek Kürt değil” demiyor. Adam her iki Irak savaşının en büyük kışkırtıcılarından. Zahawi, Irak Soykırımı’nın baş tertipçilerinden biri olarak tanınıyor. Baba Bush, oğul Bush ve Tony Blair’in yakın dostu. Milyonlarca Iraklının katline yol açan işgal için yalan üretim merkezinin başoyuncusu ve finansörü. Ayrıca serveti de Sunak’ınki ile yarışır. Neden kimse Zahawi için “gerçek Kürt öyle olmaz” demiyor.
Uzun lafın kısası. Hint kökenli Başbakan Sunak, İngiltere için bir gurur kaynağıdır. Türkiye Cumhuriyeti ve Kemalist Ulus Devlet için de bir gurur kaynağıdır.
Türkiye’de en az 100 yıl önce çözülmüş bir sorun, bugün İngiltere’de hâlâ içinden çıkılmaz bir meseleyse, Atatürk gerçekten de tüm dünyaya esin kaynağı olmaya devam edecek. İran’daki kadından, Avrupa’daki çürüyen “demokrasiye” kadar…