Sünni-Vahhabi Şeriatçısı Suudi Arabistan ile Şii Şeriatçısı İran’ın arası 2015’te başlayan Yemen İç Savaşı’ndan beri hayli bozuktu. İç savaşta iki taraf da kendi mezhep kardeşlerini destekledi. Bunun ardından, zaten çok da iyi olmayan ilişkileri iyice gerildi. Evvelden beri Orta Doğu’daki her pislikte rekabet ettikleri için doğal rakiplerdi. Alan paylaşım kavgası yapan, devlet demeye dilimin varmadığı bu iki Şeriatçı mafya karteli, iki düşman kardeş, 2016’da diplomatik ilişkilerini de kesmişti.
Bu iki Şeriatçılık ve uluslararası fitne fesat odağını barıştırmak ise bizim sağcıların, İslamcıların sevdiği adlandırmayla “Kızıl Çin”e nasip oldu. ÇKP yönetimi hariciyesinin inisiyatifinde gelişen süreç dâhilinde, Suudi temsilcisi olarak Devlet Bakanı Musaad bin Muhammed Al-Aiban ile İran temsilcisi olan Hamaney’in askeri danışmanı Ali Şamhani, 6-10 Mart 2023 tarihleri arasında Pekin’de yaptıkları müzakereler sonucunda mutlu sona vasıl oldular! Aralarını yeniden düzelten çöl medeniyetsizleri ile faşist mollalar, iki ay içinde karşılıklı olarak büyükelçiliklerin yeniden açılmasını da kapsayan bir takvim üzerinde anlaştı.
Çin’in Şii ve Vahhabi Şeriatçılarını barıştırmada inisiyatif alması, aslında dünya çapındaki gerici cephenin liderliği konusunda ortaya önemli bir irade koyması anlamına geliyor. Uygur Türklerinin ne kadar İslamcı, cihatçı vs. olduğu üzerinden yaptığı propagandayla soykırımı örtmeye çalışan Çin faşizmi, söz konusu İran ve Suudiler gibi Şeriatçılıkta marka olmuş iki ülkeyi, kanatları altında biraz dövüp biraz severek barıştırmak olunca, anti İslamcı söylemlerini kolaylıkla rafa kaldırıveriyor.
Tabii ki aynı ikiyüzlü tavır, Çin eksenindeki yıllık turlarını tamamlamanın acelesi içindeki Aydınlıkçılardan, Ceyda Karan’a kadar bilumum Rusya, Çin, Avrasya muhibbanı için de dibine kadar geçerli. Şu anda hepsi mutlu… Sorsanız bu mutluluklarının nedeni olarak Amerikan’ın Çin karşısında diplomatik, stratejik gerilemesini filan göstereceklerdir. Fakat işin gerçeği şu ki hepsinde zuhur etmiş bulunan coşkunun asıl nedeni, demokrasi, Türk ve insanlık düşmanı cephenin biraz daha tahkim olmasıdır.
İran epey uzun zamandır zaten Rus ve Çin müttefiki. Suudiler ise Batı ekseninde biliniyor. Fakat onların da yavaş yavaş eksen değiştirerek Çin-Rusya-Avrasya eksenine meyletmeleri öyle sabahtan akşama, kısa sürede kotarılmış bir iş değil. Farklı renkli ama özleri bir olan tüm dikta rejimleri gibi Suudiler de Avrasya Harikalar Diyarı’nda çok daha rahat edebileceklerinin çoktandır farkında. Batı İttifakı içinde tepkiyle karşılanabilen başkonsolosluk binasında insan parçalama, asitle eritip buharlaştırma gibi işler, Avrasya Âleminde her gün olabilecek “normal” şeyler!
Bu arada Suudilerin asla Çin-Rusya eksenine geçemeyeceği yorumları da hiç isabetli değil. Hatırlanması gereken önemli bir tarihsel gerçek var. Suudiler, kariyerlerine Sovyet müttefiki olarak başlamışlar, bunların Bedevi krallığıyla ilk diplomatik ilişki kuran ve on yıllarca hami rolü oynayan Ruslar olmuştu. Bugün de çıkarlarının ibresi Çin’i gösterirse neden onun himayesinde, işlerine bakmasınlar ki…
Sünni ve Şii Şeriatçıların, Suudların ve İran’ın arasındaki çelişki gerçekten epey eski ve derin de olsa, aralarındaki ortak noktalar çok daha fazla. Yani birleşecekleri “asgari müşterekler” hiç de “asgari” seviyede değil aslında… Koyu Şeriatçılık, kadın düşmanlığı, Orta Çağ zihniyeti, demokrasiden nefret ve hepsinin üzerine atılmış temel birleştirici harç olan Türk karşıtlığı, her iki fitne fesat odağının ortak noktalarından sadece en önemlileri.
Dünya çapındaki gerici cephenin iki lideri olan Rusya ve Çin’in bu “gericiler arasındaki uzlaşır çelişkileri doğru ele alma ve barıştırma” girişimleri elbette tesadüf değil. Putin’in Rusya’sı ile Şi’nin Çin’i de gericilik ve vahşet açısından İran ve Suudilerden hiç de geri değil. Hatta işte onlara ağabeylik yapacak seviyede!
Çin’in, İran ve Suudileri barıştırma hamlesinin yanında bugün (15 Mart 2023) Moskova’da kurulacak bir başka uzlaşma masası da dikkate alınmalı. Türkiye, İran, Suriye ve Rusya dışişleri bakan yardımcılarının oturacağı bu masa da Erdoğan ile Esad’ı barıştırmanın peşinde ve diğer barışmadan hiç de bağımsız değil…
Kısacası dünya gerici cephesi, Rusya ve Çin’in liderliğinde birleşiyor.
Şeriatçılar, “Moskof keferesinin” ve “Kızıl Çin”in kanatları altında çok mutlu…
Müslüman Uygur Türkleri mi? İslamcının en son dikkate alacağı kesim Müslüman’dır. Üstüne üstlük bir de “Türk” diyorsunuz… Sahi, Suudi şeyhleri ve İran mollaları Türkleri Müslüman sayıyor muydu ki?
Son olarak, yaklaşan seçimlere doğru geçenlerde yaptığım uyarıyı bu bağlamda tekrarlayayım: Seçimlerde karşımızda sadece AKP ve Erdoğan olmayacak. AKP’nin gerici cepheden tüm dostlarıyla; Rusya, Çin, İran, Suudi Arabistan ve hatta belki Esad’la da yüzleşeceğiz. Herkes kendini buna hazırlamalı…