İran’dan gelen haberler son derece vahim. Bugün itibariyle en az 900 kız öğrencinin okullarında sistematik bir saldırıyla zehirlendiği açıklandı. Bildirilen zehirleme olaylarının büyük çoğunluğu İran’ın “molla fabrikası” Kum şehrinden. İran molla rejimi, henüz bu saldırıların nasıl ve kim tarafından yapıldığına dair bir açıklama yapmış değil. Eh biz de çıkıp “evet, biz yaptık” demelerini beklememeliyiz tabii.
Ama açık olan şey şu: İran’da Mahsa Amini’nin faşist molla rejimi tarafından katledilmesinden sonra devrimci hareketin başını kadınlar çekti. Özellikle kız öğrenciler, Orta Çağ kalıntısı sürüye asla pabuç bırakmadı. En baştan beri en cesur, en etkili mücadeleyi İran’ın cesur kızları verdi.
Eylemlerde en önde onlar dövüştü. Açık bir şekilde isyan ettiler. İslamcı faşist rejimin dayattığı türbanı başlarından attılar. Humeyni’nin ve Hamaney’in resimlerini yırtıp, bunlara karşı el hareketi ile fotoğraf çektiler. Kısacası molla faşizminin kutsal ilan ettiği ne varsa, kız öğrenciler onu hak ettiği yere, yerin dibine soktu.
Şimdi olan, mollaların örgütlü ve sistematik bir şekilde İran’ın cesur kızlarından intikam alma harekâtıdır. Şii Şeriatçısı İran mollalarının, düşman kardeşleri Sünni Şeriatçı Taliban’dan, Selefi Şeriatçı Boko Haram’dan ne eksiği var? Onlar, kadınların evden çıkmasına, çalışmasına engel olabilirken, kızların okumasını her türlü vahşeti uygulayarak yasaklayabilirken, Hamaney’in sürüsü neden geri dursun ki?
İslamcılığın en temel gerçeği, kadın düşmanlığıdır. En başta kadınları köleleştirir. Önce türbana, çarşafa, burkaya; sonra da eve kapatır. Olmazsa ya Taliban vahşileri gibi kırbaçlayarak, statlarda infaz ederek ya da Kum mollaları gibi sinsice zehirleyerek “yola getirmeye” kalkar!
Evet, İslamcılık mecazen zehirler. Yani kafaları, ruhları zehirler. Ama işte yeri geldiğinde gerçek anlamıyla da zehirler. Kendi istediği kalıba uymayan herkes, katli vacip kâfirler değil midir zaten?
Ve nükleer zehirleme…
Bir yandan bu zehirleme olayı dünya gündemindeki yerini korurken, diğer taraftan da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın son İran raporu, ortalığı karıştırdı. UAEA’nın müfettişleri yaptıkları rutin denetleme esnasında İran’ın Fordo nükleer tesislerinde yüzde 83,7 oranında zenginleştirilmiş uranyum parçacıkları tespit ettiklerini açıkladılar. Bu orandaki bir zenginleştirme, İran’ın nükleer bomba üretme aşamasına, sadece bir adım uzakta olduğu anlamına geliyor.
Nitekim Pentagon’dan yapılan değerlendirmeye göre, İran sadece 12 gün içinde nükleer silah üretebilecek noktaya gelmiş durumda. Buna dayanarak ABD başta olmak üzere Batı İttifakı’ndan gelen açıklamalar, İran’ın nükleer silah üretmesine izin verilmeyeceği yönünde oldu. Türkiye’deki bir kısım “Amerikan karşıtı” ve “antiemperyalist” ise İran’ın nükleer çalışmalarına ve nükleer silah edinmesine destek çıkmanın peşinde.
Buyurun arkadaşlar… İran nükleer silah edinirse ne olacağını isterseniz hep beraber bir tecrübe edelim. Ama emin olun ki bu, hayatınızda son tecrübe edeceğiniz şey olacaktır büyük ihtimalle. Ne Marksizm’in ne de Fukuyama’nın getirebildiği tarihin sonunu, İran birkaç ay içinde getirecektir. Hatta tarihin de değil, dünyanın sonunu…
Söz konusu nükleer felaket olunca, dehşet dengesi ilkesinin deli Çar Putin hazretlerinin üzerinde dahi hâlâ bir fren etkisi olabildiğini gördük. Ama böyle bir etki, molla faşizmi üzerinde olmaz. Çünkü zaten İran İslamcılığı özünde bir kıyamet ideolojisidir. Biz nükleer savaşla kıyameti yakınlaştıralım da artık on ikinci imam Muhammed Mehdi-i Muntazar, büyük gaybetten çıkıp gelsin derler…
Gayet rahat bir şekilde dünyayı patlatır, ateşe ve ölüme de gömerler…
Hâlâ hayatta kalmayı başaran olursa, onlar da zaten nükleer serpintiyle zehirlenir.
Kısacası, mollalara imkân verilirse sadece yüzlerce masum kız öğreniciyi değil dünyayı zehirler. Zehirleme deyince yılana gerek yok. Her nevi ve meşrepten molla zaten ideolojisiyle, eylemiyle ve doğrudan zehriyle zaten olabilecek en tehlikeli yılandır.