İsrail’in İran’a yönelik saldırısı sonrasında İran’dan sonra sıranın Türkiye’ye geleceği, İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı tartışması sürüyor. Hatta kimileri İsrail Türkiye’ye saldırmadan Türkiye’nin saldırması gerektiğini söylüyor.
İyi de İsrail ya da adını doğru koyalım ABD neden Türkiye’ye saldırsın?
Hukuken İsrail’in de ABD’nin de Türkiye’ye saldırabilme ihtimali yok. ABD ile zaten NATO’da müttefikiz, İsrail NATO üyesi değil ama diyelim ki Türkiye’ye saldırdı o zaman da NATO’nun ve NATO ortağı olarak ABD’nin İsrail’e karşı Türkiye’yi savunması gerekir.
Hukuken durum bu ama hiçbirimiz bu hukukun bizim için güvence olamayacağını biliyoruz. ABD ile ne kadar müttefik olsak da aslında “Müttefik kuşatması”nda bir ülke olduğumuzun farkındayız.
ABD’nin Türkiye’ye neden saldırmak isteyeceğinin cevabı ise tarihimizde gizli; Batı emperyalizmi Türk’ün Anadolu’daki varlığını hiçbir zaman kabul edemedi ve ilk fırsatta da bunu tersine çevirmek isteyecek.
Bu da demektir ki Batı fırsat kolluyor.
O zaman doğru politika ne olmalıdır?
Batıya fırsat verdirmemek, bir.
En kötü senaryoya göre hazırlık yapmak, iki.
…
Şimdi epey geçmişe dönelim, Mısır’da Arap Baharı denilen ayaklanmanın başladığı döneme gidelim.
Tarih 7 Şubat 2011 ve Türk Solu’nun Başyazısında şunları yazmışım:
“Kürt Ayaklanması artık kapıya dayanmıştır.
Ayaklanmanın tarihi İran müdahalesine denk getirilecektir. Ya hemen İran müdahalesinden önce İran’a destek verebilecek bir Türkiye’den kurtulmak için bir ayaklanma başlatılacak ve Türkiye teslim alınacaktır. Ya da müdahale sonrası Türkiye’yi bölmek için bu ayaklanma başlatılacaktır.”
İyi ama Türkiye PKK ile zaten anlaştı diyorsanız o zaman aynı yazıdaki şu satırları okuyun derim:
“AKP ise tüm bu hazırlıkları görmekte ve göz yummaktadır. Hatta Mısır’da gelişen ayaklanma Tayyip’ler için sevindirici bir gelişmedir. Böylelikle Türk kamuoyunu, ‘Kürtlerin haklarını tanımazsak ayaklanırlar, Mısır gibi oluruz’ diye korkutacaklardır.”
…
Evet, şimdi anladık mı Devlet Bahçeli neden Yeni Açılım’ı başlatmış.
Demek ki AKP iktidarı ABD tarafından İran’a müdahale konusunda çok çok önceden bilgilendirilmiş.
Bilgilendirilmekle kalmamış görevlendirilmiş.
…
O halde Türkiye açısından asıl meselenin ve tehdidin Kürt ayaklanması olduğunu anlamış oluyoruz.
PKK’nın İran’da bulunan kolu olan PJAK’ın İran’ın yıkılışı sonrası için hazırlıklara başladığını da bir kenara not edelim.
(Bu konunun ayrıntısına yarınki yazımızda gireceğiz detaylıca.)
…
Evet ama bunların hiçbiri yine de hukuki sorunu çözmüş olmuyor. Diyelim ki Türkiye Kürt ayaklanması ile karşılaştı ve bastırmaya başladı. Bu durumda Batı’nın müdahale edebilmesine yine de hukuken imkân yok çünkü Türkiye NATO ülkesi.
Yani Türkiye’de hemen hemen herkesin kurtulmak istediği NATO üyeliği bir noktada Türkiye’nin can simidi haline gelmiş oluyor.
O halde ben Batı’nın yerinde olsam Türkiye’nin NATO’dan çıkması için onu teşvik ederdim.!
Ve en önemlisi Türkiye’nin başındaki iktidarın bunu yapması için onu kışkırtırdım.
…
O halde yine biraz geçmişe gidelim ve aynı yazıdan okumaya devam edelim:
“Tayyip’e bu dönemde düşecek rol ise Amerikan karşıtını oynamaktır.
Tayyip özellikle İsrail’e sert çıkışlar yapacak, Türkiye’yi tecrit edecek ve ‘şer ülke’ haline getirecektir. Bu nedenle bugün Tayyip’in anti İsrailciliği Türkiye’ye kurulmuş en büyük tuzaktır. Tayyip Türkiye’ye müdahale için Batıya koz vermektedir”
Bu satırları kaleme almamın üzerinden 14 yıl geçmiş ve AKP iktidarı ile reisi İsrail karşıtlığını sürekli tırmandırmış, buna Amerikan karşıtlığını, Batı düşmanlığını eklemiş.
Yetmezmiş gibi Batı karşıtı ne kadar pakt varsa bunlarla ittifak kurmuş, Rusya ile askeri yönden anlaşmış, Çin’den Venezüella’ya kadar tüm Batı karşıtı ülkelerle işbirliği yapmış.
Geriye tek bir hamle kalmış, o da Türkiye’yi önce NATO’dan hukuken çıkartmak, sonra masaya oturduğu ve palazlandırdığı PKK’nın ayaklanması için ortamı hazırlamak.
Yani Türkiye’yi Batılı devletlere işgal ettirmek!
İngiliz-Fransız emperyalizminin, onların yerli taşeronu Yunanların ve Ermenilerin yapamadığını yapmak, Türkiye’yi Türksüzleştirmek için Amerikan-İsrail işgaline ortam hazırlamak.
…
İşin en absürt tarafı ise tüm bunları anti Amerikancılık, anti İsrailcilik rolü ile yapan kadronun, sızan Amerikan wikileaks belgelerinde kodları bile olan Amerikan ajanları olması.
Hani İran’a İsrail nasıl sızdı diye soruyoruz ya cevabı basit: Bize nasıl sızdılarsa öyle!
…
Ve işin en dramatik tarafını söylemek için yazının sonunu bekledim.
Eğer siz AKP’nin Türkiye’yi sürüklediği bu şer ekseni tuzağından çıkartmak isterseniz, yapmanız gereken tek şey bugün gerçek bağımsızlıkçı ve emperyalizm karşıtı tavır olan NATO’da kalmayı savunmak zorundasınız.
Ki bu durumda en acısı Amerikan ajanı olan AKP’lilerin sizi Amerikancılıkla suçlamasına katlanmak zorunda kalmanızdan çok daha zoru kendi içinizde yaşayacağınız o derin suçluluk duygusu olacaktır.
Korkmayın derim.
Savaş tarihinin en temel ilkesini hatırlayın:
Dostunu yakın tut düşmanını daha yakın.
…
Tabi önce içindeki ajanları temizle!