AKP’nin iki dönemi oldu. Birinci döneminde ana müttefikleri Fethullah, PKK, ABD, AB, liberaller ve kısmen büyük sermayeydi.
İkinci döneminde ise PKK’dan boşalan koltuğa MHP oturdu. Fethullah’a verilenler, diğer tarikatlara tekrar pay edildi. ABD ve AB yerine değil ama yanına Rusya kondu.
CHP ise hep muhalefetteydi ama halk muhalefetinin iktidarı almasına ramak kaldığı anlarda da topu yumuşatıp AKP’ye geri vermekten hiç gocunmadılar. Bahaneleri hep “seçim senesine az kaldı” idi.
Şimdi CHP’nin rolünün değiştiği, Özel’in ortaya attığı “hem mücadele hem müzakere” sloganıyla pastada ve masada doğrudan bir yer istedikleri anlaşılıyor.
AKP’nin ilk ortağı PKK ile ikinci ortağı MHP arasındaki sözde zıtlığın da tiyatronun açılan yeni perdesinde senaryodan çıktığı görülüyor. 2020’deki yerel seçimlerde Apo’nun AKP’yi destekleyen mektubunu, Bahçeli’nin onaylaması ile başladı bu süreç. Leyla Zana ve Ahmet Türk’ün yine Bahçeli torpili, Tayyip Erdoğan imzasıyla dışarı salınmasıyla devam etti. Eski MİT kuryesi Demirtaş’ın tasfiyesi ile yeni bir DEM liderliği oluşturuldu ve nihayet Bahçeli de gitti ellerini sıktı.
Bahçeli’nin diğer elini de HÜDA-PAR’a verdiğini biliyoruz. AKP ile CHP de el ele tutuşabildiğine göre bir çember oluşturuldu demektir. Geriye anons etmek kaldı. AKP ikinci bir PKK Açılımı, ikinci bir ihanet süreci başlatacak. Ancak bu ihaneti daha önce Türk milleti kabul etmedi. Sonrasında da yüzlerce şehit verdiğimiz hendek terörizmi yaşandı. Bu sefer yepyeni gerekçeye ihtiyaçları var. Bu da “İsrail Türkiye’yi işgal edecek, hemen milli birlik kurmalıyız” palavrasıyla piyasaya sürüldü.
Bu yeni “açılım” söyleminin saçmalığını görmemek elbette mümkün değil. Eğer İsrail Türkiye’ye Suriye’nin üstünden zıplayarak saldıracaksa, bölgede İsrail’in en büyük müttefik olarak gördüğü PKK ile niye açılım adı altında ihanet ortaklığı kurulsun ki? ABD ve İsrail’i durdurmak için ABD ve İsrail’in adamlarını içimize neden alıyoruz?
AKP’nin anlatacağı masal bitmez. “İsrail’in elinden PKK kozunu alacağız, hem ilk açılımda demiştik ya. Apo gençken Müslümanmış. Necip Fazıl konferansına gidiyormuş.”
AKP’nin toplum üzerinden ideolojik hegemonyası çok zayıfladı. “İsrail bize saldıracak bu yüzden kandırılmış Müslüman PKK ile yeniden açılım yapalım” palavrasına ek ikinci bir palavra gerekiyor. Bunu da CHP sunuyor. “Normalleşme”, “yumuşama”, “müzakere”, “üç yıl sonra seçimde yumuşak geçiş”, “bak hakikaten yalan değil, bu seferki esastan da kader seçimi”…
PKK ile açılımı, CHP “normalleşme”, AKP “yumuşama”, MHP “milli birlik” olarak pazarlıyor ancak AKP’nin dikta rejiminde bir yumuşama olmayacak. Ne zaman PKK açılımı olsa, liberallerin deyimiyle ne zaman AKP “fabrika ayarlarına” dönüp tipik Kürt-İslam-liberal bloğunu canlandırsa, toplumda baskı ve siyasi tutuklamalar artar.
Yumuşamadan bahsedilen süreçte AKP lideri, infaz kanunu ve ceza kanununda ağırlaştırıcı hükümleri açıklıyor. 22 yıllık iktidarlarının sonucu olan toplumsal yıkım ve yozlaşmayı “laik” düzene, alkole vs. yoruyor. Narin’di, İkbal’di derken, döndük dolaştık yine “iki ayyaş”, “Gezi’deki çapulcular”, “şeriat olsa böyle olmazdı” faşist söylemine battık.
İşin özüne gelirsek. AKP sadece Rusya desteği ile Saray rejimini ve Saray’ın oligarşik ekonomik düzenini ayakta tutamayacağını biliyor. ABD ve AB ile bağları güçlendirmek için “İkinci PKK Açılımı” başlatmak zorunda. Yani ne İsrail tehdidi ne milli birlik ihtiyacı ne demokratikleşme ne yumuşama kaynaklı bir durum var. Tek ama tek “milli” stratejileri, Tayyip Erdoğan’ı kurtarmaya yönelik.
AKP, ilk “İhanet Açılımı”nda başına neler geldiğini gördü. Dolmabahçe Toplantısı o sürecin zirvesiydi ve 7 Haziran 2015’te aslında Meclis’i kaybettikleri gün devrilmeleri gerekiyordu. Ortadan kalkan toplumsal desteği yeniden tesis etmek için HDP ile MHP’nin yerini değiştirdiler. Aradan 9 yıl geçti. Yine olmadı. AKP artık ne doğudan ne batıdan ne İç Anadolu’dan ne sahil şeridinden oy alıyor. Demek ki mesele, AKP’nin Türkiye’nin sırtında ur olmasıdır. Türk toplumunun sosyolojisi ve iktisadiyatı bu partiyi hiçbir kombinasyonla yeni ittifakla veya blokla taşımak istememektedir. AKP’yi ayakta tutacak her deneme, bu yüzden başarısız olmaya mahkûmdur. Gençlik ve gelecek ile savaşılamaz.
AKP lideri siyasetin ustası ya! Aklı sıra bu sosyolojik ve tarihsel gerçeği aşmak için; “bakın açılım yapıyorum ama yanımda artık CHP ve MHP de var” diyecek. “AKP’nin değil devletin açılımı” propagandasını yayacaklar.
Hadi bakalım. Cesaretiniz varsa bir daha deneyin. Geçen açılımda seferber ettiğiniz “Âkil” Adamlar, Türk gençliğinin protestolarından kaçacak delik bulamamıştı. Şimdi de buyurun başlatın ikinci ihanet açılımınızı. Görelim neler oluyor?