Tayyip Erdoğan, dün yaptığı konuşmada İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın “kurşulanmadığını, İçişleri Bakanlığı’nın olayın faillerini yakaladığını, olayın bir hırsızlık meselesi olduğunu” söyleyerek kendisini suçlayan Meral Akşener’e “özür dile!” diyor.
Muhalif bir parti binasına yapılan saldırı bile iktidar elinde bir suçlama aracına dönüşüyor. İYİ Parti’nin bu saldırıya “sevindiğini”, saldırının aslında bir tiyatro olduğunu söyleyen utanmazlar bile var.
“Tiyatro”yu ve “kurgu”yu siyasetin ana unsuru haline getiren, gerçeği yok ederek “algı”ya oynayan bir iktidarın muhalefeti bu şekilde suçlaması, AKP’li yılları özetleyecek türden bir utanmazlık örneği.
Saldırıya ilişkin basında yer alan krokiler ise olayı “hırsızlık” gibi göstermek için yapılan açıklamaların inandırıcı olmadığını gösteriyor. Yine basında yer alan başka bir habere göre söz konusu inşaat şirketi bir hırsızlık olayın yaşanmadığını ve silah atan bekçilerinin gözaltına alınmadığını dile getirdi.
Erdoğan’ın Akşener’i tehdit etmesinin üzerinden sadece bir gün geçtikten sonra böylesi bir olayın “tesadüf” olamayacağı ortada. Kaldı ki çok kısa bir süre önce de CHP Trabzon İl Başkanlığı kurşunlanmış, failler “alkollü olduklarını ve havaya ateş ettiklerini” söylemişti.
Meral Akşener doğru olanı yaptı. Daha büyük suikastlerin önüne geçebilmek adına tepki gösterdi ve saldırının doğrudan siyasi iktidarla bağlantılı olduğunu açıkladı.
Tesadüf zırvalarına hak vermiş olsaydı, kamuoyu da saldırının “sıradan bir adli vaka olduğunu” düşünüp sessiz kalacak ve saldırı rahatça örtbas edilecekti.
Erdoğan’ın nezaketen bile olsa “geçmiş olsun” dememesi, üstelik bir de “özür” beklemesi, iktidarın ruh halini ortaya koyuyor.
Böylesi çarpık bir ruh hali, iktidarın propaganda aygıtını tüm gücüyle çalıştıracağını ve gerçekleri ters yüz edeceğini gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde bir sokak röportajında “Hizbullahçı olduğunu ve muhalefetin boğazının kesileceğini” açıkça söyleyen bir şahsın aslında HDP’li olduğu iddia edilmişti.
Büyük tezgahların döneceği ve büyük yalanların söyleneceği bir seçim döneminin hemen başındayız.
İktidar açısından girilecek bir “siyasi mücadelenin” sonuç vermeyeceği ortaya çıkmıştır.
Siyasi mücadelenin olmadığı yerde de suikast, yalan ve trollük vardır.