Türkiye’nin ilk kadın pilotu, dünyanın ilk kadın askeri pilotu Sabiha Gökçe’nin resmiyle 8 Mart kutlamasına gitmekten doğal ne olabilir? Hem de bu kadın, kız çocuklarının okumasına karşı isyan eden gerici bir derebeyine karşı mücadele ettiyse…
8 Mart kutlamasında kendine “feminist” diyen kadınların, genç bir kızı dövmesinden daha garip ne olabilir?
Türkiye’de doğru olana yanlış, yanlış olana doğru deniyor. Haklı olana haksız, haksız olana haklı…
İki gün önce İstanbul’da, Cihangir’de yapılan Kadın Yürüyüşü’ne giden genç bir kız, dayak yedi.
Polislerden değil.
Yürüyüşe katılan ve kendine “jinist/feminist” diyen faşist sokak serserilerinden.
Bu tür bir olay ancak Türkiye’de olabilir. Çünkü Türkiye’de “demokrasi” faşistlerin, “kadın hakları” kadın düşmanlarının sloganıdır. Tıpkı Hitler’in “barış” diye diye, tüm dünyayı kan gölüne çevirmesi gibi.
Olayın arka planını aktaralım. İstanbul Valiliği, Taksim’de herhangi bir yürüyüşe, basın açıklamasına ve protestoya izin vermiyor. Bu yüzden her yıl 8 Mart’ta tüm Beyoğlu işgal edilmiş gibi kuşatılıyor. Anayasa ve yasalara aykırı olan bu uygulamanın hukuk dışılığı Anayasa Mahkemesi tarafından bile karara bağlandı.
29 Ekim 2012’de Genç Türk’ün 100 bin kişiyi Taksim’e toplamasından beri bu fiili durum dayatılıyor. Her milli bayramda, 8 Mart’ta ve özellikle 1 Mayıs’ta bu Anayasa-yasa dışı rejim uygulanıyor. Bu tarihlerde Türk vatandaşıysanız Beyoğlu’na herhangi bir nedenle girmeniz yasak. Ama yabancı pasaportunuz varsa –turizm sömürgesiyiz ya- geçiş serbest.
Bu yüzden her yıl kadınlar 8 Mart’ı gündüz Kadıköy veya başka bir noktada kutluyor. Sonra da akşam hukuk dışı durumu ve baskıları protesto etmek için Taksim’de daha doğrusu Cihangir’de toplanıyor. 1 Mayıs’ta bu kadarına bile izin verilmiyor. Ama en azından 8 Mart’ta, akşam saatlerinde Cihangir’de toplantı yapılıyor.
Polisin, AKP idaresinin ve Saray’ın bu keyfi tavrını ve hukuk dışı kuşatmasını aşabilenleri, zor bela Cihangir’e girenleri başka bir bela bekliyor:
Kürt faşizmi!
Kendilerine “kadın dayanışması” diyen bir grup, atılacak sloganları, açılacak pankartları, yapılacak “kutlamayı” veya “protestoyu” kendi merkez komitelerinin kararları doğrultusunda denetliyor! PKK/HDP/DEM çizgisindeki etnikçi şovenizmin belirlediği bazı Kürtçe sloganların yanında bel altı ve apolitik sloganlar serbest. Ancak ilericiliği, laikliği, Cumhuriyet’i, kadın haklarında çığırlar açan öncü Türk kadınlarını dile getirirsiniz başınıza şehir eşkıyaları toplanıyor ve müdahale ediyor. Neden? Çünkü bunlar “milliyetçilik” ve “patriyarka” imiş.
Bu sene İlayda isimli genç bir kızımız, bu faşist çeteye meydan okudu. Aslında böyle bir amacı da yoktu. Elinde kendi hazırladığı döviz ile Sıraselviler’e gitti. Dövizin bir tarafında Türkiye’nin ve dünyanın en büyük kadın hakları devrimcisi Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını sen yerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın” sözü vardı. Öbür tarafında ise Türk Bayrağı ile Sabiha Gökçen portresi ve “Cehlin yıktığını kadınlar kadınla yapacağız” sloganı.
Onca bariyeri aşıp Sıraselviler’e çıkan genç arkadaş, gurur ve mutluluk dolu fotoğrafını sosyal medyada paylaştı. Ancak hava kararınca sokak çeteleri etrafını sardı. Türk Bayrağı ve Sabiha Gökçen’in fotoğrafının “yasaklı” olduğunu tebliğ (!) ettiler. Tebliğin (!) ardından tehdit geldi. Genç arkadaş geri adım atmayınca da nihayet faşist güruh, “kadın dayanışması” adına polis gözetiminde İlayda’yı dövdüler. Pankartı parçalamaya kalktılar. Bir kısmını yırttılar.
Sosyal medyada “İlayda / SAW HALSEY” hesabını kullanan kızımız, canlı olarak bu linçi paylaştı. Bir kısmı yırtılmış pankartı daha da gururla havaya kaldırdı. Bu sırada anlık küfürler, “bekle orada bir daha döveceğiz”, “faşistler dayağı hak ediyor”, “keşke daha çok dövseydim” şeklinde rezil tehditler devam ediyordu.
Kadın Yürüyüşü’nde kadın döven Apo’cu “feministler”! Bu ülkenin özeti gibi.
Apo ile “barış” getiren AKP ve MHP. PKK ile birlikte yazılan “demokratik” Anayasa. “Demokratik” Anayasa (!) ile Tayyip Erdoğan’a verilmek istenen müebbet başkanlık makamı. Karşılığında “Apo’ya özgürlük” ve tüm bunların yine “demokrasi” ve “barış” adına yapılması.
İstanbul’da 8 Mart’ta Anayasa dışı ve yasadışı fiili OHAL ilan edilirken, AKP-MHP desteğiyle DEM Diyarbakır’da “resmi-icazetli-izinli” 8 Mart Mitingi yaptı. Burada da katliamcı başı Apo’nun “Kadınlara Mektubu” okundu.
“Sabiha Gökçen’e” katil diyen etnikçi faşistlere göre ırkçı-terörist Apo için “feminist önder”, AKP-MHP ise “liderlerine Allah uzun ömür versin”lerle kutsanan “barışın aktörleri.” Bu denklemi kabul etmeyene de polis gözetiminde dayak ve linç.
“Kadın düşmanı”, “faşist” diye Atatürk’e hakaret eden bu şuursuz yaratık… Şeriat için ayaklanan Şeyh Sait’e, kızların okula gitmemesi için silaha sarılan Seyit Rıza’ya özgürlük savaşçısı diyen tip… Bunlara feminist denir mi? Feminizm uzmanları yanıtlasın. En azından ırkçı, faşist, şovenist, gerici deneceği kesin!
Türkiye’de ilericilik ve gericilik mücadelesi vardır. Kadın hakları da bu mücadeleye tabidir. PKK/HDP/DEM şovenizminin kadın kolları ise feminizmin değil, faşizmin sokak gücüdür. Safları AKP-MHP-Saray diktasının yanı; yerleri Saray icazetli, Apo mektuplu Diyarbakır mitingidir.
İlayda kardeşimiz ise bu 8 Mart’ta kadınlığın ve ilericiliğin gururu olmuştur. Ve tabii ki portresini yırttırmadığı Sabiha Gökçen gibi, Türklüğün de!