CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkındaki beş davadan üçünün cezalarının Yargıtay’ca onanmasının yankıları sürüyor.
Kaftancıoğlu’na bu cezalar yıllar önce yaptığı sosyal medya paylaşımlarından ötürü verildi.
Bunlar arasında Cumhurbaşkanına hakaret suçuna konu edilen tweetlerin bir tanesinde Cumhurbaşkanı’nın adı bile geçmiyor. Diğerlerinde de hakaret yok. Bela okumuş.
Aslında Canan Kaftancıoğlu aleyhine bu davaların ilk ne zaman açıldığını hatırlayınca meselenin siyasi çerçevesi de kendiliğinden beliriyor.
Mayıs 2019.
Ekrem İmamoğlu’nun Binali Yıldırım’a attığı 13 bin farkın hemen sonrası, farkı 850 bin gibi tahrip edici bir rakama çıkarmasından hemen öncesi.
Yani Erdoğan rejiminin önümüzdeki seçimlere hazırlığını 2019’daki yerel seçimlerin sonucuna göre biçimlendirdiğini görmek zorundayız.
Kaftancıoğlu’na bu davaların açılması da 13 bin farkın şaibeli kabul edilip yenileme seçimlerine gidilmesi de aynı programın adımları, aynı siyasi çerçevenin görüntüsüydü.
Dolayısıyla Seçim Kanunu değişiklikleri ile sosyal medya ve kitle iletişimine karşı planlanan darbelerden önce yargıyla yapılacak darbeleri hesaba katmak gerekiyor.
Ortaya çıkan tablo, İstanbul’u kaybeden Tayyip Erdoğan’ın soğutarak yediği intikam yemeğidir. Ama ben hiç tek yemekli AKP masası görmedim.
Kaftancıoğlu İstanbul’daki seçimlerde sandık güvenliğinin ve seçimin adil tecelli etmesinin belki en önemli mimarı olarak işin parti örgütü tarafını sırtlanmıştı. Ama bir de İmamoğlu var.
Ekrem İmamoğlu, İBB’yi devasa ekonomik kaynağı ve kurumsal şebekeleriyle Tayyip Erdoğan’ın elinden alan isim. Hem de aşağılayıcı bir oy farkı ile…
Fakat bununla kalmadı.
İmamoğlu adı, İBB koltuğuna oturduğu anda İBB’nin çapını aşmaya ve muhtemel Cumhurbaşkanı adayı olarak parlamaya başladı. Hatta bu süreci aktif ve baskın bir tarzda yürütmeye de.
Yani Erdoğan’ın karşısında sadece ilk göz ağrısına el koyan değil, mevcut konumunu da en az kendisinde bulunan Karadenizli hırsıyla tehdit eden bir aktör var. Rizeli Erdoğan’ın kinini Trabzonlu İmamoğlu kadar hak etmiş başka kim var?
Nihayet, İmamoğlu’nun başında da bazı kılıçlar sallanmaya başladı. YSK görevlilerine hakaret gerekçesiyle açılan davada İmamoğlu’na siyaset yasağı talep ediliyor. Öbür taraftan bir de terör soruşturması ilerliyor.
Bunlar Kaftancıoğlu’ndan çok daha geç başlayan ama anlaşılan güvenlik/istihbarat alt yapılarıyla devreye alınmış, daha ağır ilerletilen süreçler.
İstanbul’daki parti örgütünün başındaki Kaftancıoğlu’nun saf dışı bırakılması, İstanbul’u geri almaya ve Cumhurbaşkanlığını korumaya dönük bir seçim hazırlığı mahiyetinde.
İmamoğlu’nun cezası daha ağırdan alınmış olsa bile şu vakitten sonra öne alınabilir. Yani 2021 sonuna doğru tam yol ileri pozisyonundaki muhalefet, önümüzdeki seçimlerde kendini adeta kolu bacağı kesilmiş, sahipsiz bir halde bulabilir.
Henüz kamuoyuna yansımamış çok daha kapsamlı bir tasfiye programı emniyet ve yargı eliyle gerçekleştirilebilir. Türkiye, tüm yurt çapında bir kayyumlar rejimi ve devlet terörü eşliğinde seçimlere girmeye de zorlanabilir. Buna engel olabilecek tek güç, siyaseten organize olmuş kitlelerin varlığıdır.
CHP kendi kendini durduk yere sokaktan korkutan bir pasiflikten sıyrılmak ve Millet İttifakı’na gerçek anlamda liderlik etmeye karar vermek zorunda. Halka canlı ve somut bir umut olması gereken muhalefet her şeye hazırlıklı olmalı ve diriliğini muhafaza etmeli. AKP adımlarını buna göre hızlandırıyor. Bunu muhalefetin de fark etmesi lazım.