Son birkaç gündür Türkiye’nin konuştuğu bir haber var: “Annem karne hediyesi olarak et aldı.”
Eski HaberTürk muhabiri Fatmanur Boylu’nun yaptığı haber, gerek yandaş medyada, gerekse muhalif medyada ve elbette ki siyaset arenasında çokça tartışıldı.
Geçtiğimiz Cuma günü, öğrencilerin karne günüydü. HaberTürk muhabiri Fatmanur Boylu da et fiyatlarının artışı ile ilgili bir haber yapmıştı. Haberde yer alan, kasaptan et alan anne-oğulla yapılan röportajda, çocuğun “Annem, karne hediyesi et aldı” dediği duyuluyordu.
Haber gündeme bomba gibi düştü. Muhalif siyasetçiler, ailelerin eti artık karne hediyesi olarak aldığından hareketle iktidarı sert bir şekilde eleştirdiler. İktidar kanadı ise yandaş medya üzerinden “algı oyununu bozmaya” girişti.
Sabah‘ı, A Haber‘i birbiri ardına hem anneyle hem de çocuğa et hediye ettiği söylenen kasapla röportajlar yaptılar. Bu arada kendileri sütten çıkmış ak kaşıklarmış gibi, muhalif basının algı operasyonları üzerine verdiler, veriştirdiler.
En nihayetinde HaberTürk, muhabir Fatmanur Boylu’nun işine son verdi. Fatmanur Boylu, sosyal medyadan bir açıklama yaparak nasıl mağdur olduğunu anlattı. Halkımız yine ikiye bölündü. Bir kısmı muhabire sahip çıkarken, diğer kısmı yerden yere vurdu.
Haber ilk çıktığında ve yandaş medya olaya müdahil olduğunda, anne ve kasabın ifadeleri yayınlanınca, ilk başlarda ben de iktidarın müdahalesiyle ailenin geçim sıkıntısını gizlediğini düşündüm. Hatta muhabir Fatmanur Boylu’nun “dezenformasyon yasası” kurbanı olduğunu sandım.
Haliyle insanlar iktidar baskısıyla muhabirini işten çıkardıklarını sandığı HaberTürk’ü de sert bir biçimde eleştirdiler. Bunun üzerine HaberTürk Haber Koordinatörü Zülfikar Ali Aydın, röportajın ham halini paylaştı. Görüntülerde muhabirin çocuğu yönlendirdiği görülüyordu.
Burada meselenin bir kaç yönden tartışılmasında yarar var.
***
İlk olarak, Türkiye’de eğer et fiyatlarının, moda tabirle, fahiş artması ile ilgili bir haber yapılacaksa, bunun için et fiyatlarının belli zaman dilimleri içindeki yükselişini istatistiki bilgilere dayanarak vermek yeterlidir.
Elbette et yiyemeyen bir çocuğun ağzından haberleştirilirse, etkisi çok daha farklı olur. Ancak işin içine yönlendirme girince, bu olayda olduğu gibi, tersi bir etki de o oranda ortaya çıkar. Fatmanur Boylu’nun dediği gibi durum zaten bütün çıplaklığıyla ortada. Ama bakıyorsunuz bazı haber sitelerine veya gazetelere, ya rakam çarpıtılıyor, ya olay abartılıp bambaşka bir boyuta çekiliyor. Bu eleştirilerim muhalif basına bu arada. Yani bu tür şeylere gerek yok. Durum yeterince vahim. Hem de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en vahim dönemi. Üzerine bir şey kurgulamaya veya çarpıtma yapmaya, abartmaya gerek yok.
***
Günlerdir yandaş basının “muhalif basının algı operasyonu” diye bu yönlendirme haber üzerinde tepinmesini izliyoruz. Muhalif basın da muhalif basın olsa… Nagehan Alçı’yı köşe yazarı diye çalıştıran HaberTürk ne zaman muhalif basın olmuş? Bilen varsa beni de aydınlatsın.
Olay tamamen şuna döndü; yalan haberin kitabını yazan yandaşlar, A Haber‘de, Sabah‘ta, şurada, burada muhalefetin nasıl yalan haber kurgulayıp iktidarı gözden düşürmeye çalıştığını anlatıyorlar.
Dün A Haber‘de yayınlanan “Melih Altınok ile sebep sonuç” isimli programda, yalan haberin kitabını yazmış isimler, çıkmış muhalif basının nasıl yalan haber yaptığı üzerinden gazetecilik dersi veriyorlardı. Kimler mi? Bir tanesi Hilal Kaplan mesela. Diğeri programın yapımcısı Melih Altınok. Konuklardan biri de AKP’nin en yeni borazanı Aydınlık‘ın yazarı Gaffar Yakınca diye birisi.
Hilal Kaplan çıkmış, sanki kendisi Gezi eylemleri sırasında Kabataş yalanını ortaya atmamış gibi, “Bu, yalandan öte. Çocuğu suistimal etmiş.” diye bol keseden sallıyor. “A Haber’in bir tane bile böyle yalan haberini gösteremez”mişiz! Sen yaptığın Kabataş yalan haberiyle milyonlarca insanın üzerine suç atmış, bu yalan üzerinden toplumu birbirine kırdırmaya çalışmış birisin. Sen kim, yalan haberi eleştirmek kim?
Ama işte burada suç Hilal Kaplan’ın değil. Hilal Kaplan, Hilal Kaplan’lığını yapıyor. Suç, ona bu fırsatı verenler. Başta da Fatmanur Boylu. Sayesinde artık AKP’yi eleştiren bütün haberler, yalan haber damgası yiyecek. İnsanın aklına bile bile mi yapıldı bu haber diye gelmiyor da değil hani.
Hilal Kaplan, lafı döndürüp dolaştırıp Erdoğan’ın diplomasına getiriyor. Biliyorsunuz, diploma konusu Erdoğan’ın zayıf karnı. Bugüne kadar bırakın diplomayı, diplomasının olduğuna dair tek bir kanıt bile gösteremediler. Başyazarımız Gökçe Fırat, Erdoğan’ın diplomasının olmadığını, YSK’ya verilen duplikatanın sahte olduğunu delilleriyle ispatladı.
Erdoğan’ın diploması ile ilgili deliller ve mahkeme kararları ortadayken, eski HaberTürk muhabiri Fatmanur Boylu’nun yaptığı “haber”den dolayı, diploma ile ilgili haberler de artık yalan haber sayılacak. İşte Fatmanur Boylu’nun basına, özellikle muhalif basına verdiği en büyük zarar tam da bu. Artık yapılan hiçbir gerçek haberin hükmü kalmayacak. Çünkü yandaşların elinde ispatlı bir yönlendirilmiş haber var.
***
Fatmanur Boylu hadisesinden sonra, özellikle muhalif cenahta şöyle bir anlayış belirdi: “Siz önce kendinize bakın, sonra başkalarını eleştirin.”
İlk başta çok doğru bir eleştiriymiş gibi gelebilir. Ancak yanlışı, yandaşların yanlışlarıyla kıyaslayıp sahiplenmek çok daha büyük bir yanlıştır.
Ne yani, A Haber’ciler yalan haberler yapıyor diye kendi cenahımızda yapılan yalan haberlere sessiz mi kalacağız? Daha kötüsü, yalan haberi mi savunacağız?
Ekonominin ne kadar kötü gittiğiyle ilgili, fiyatların nasıl arttığıyla ilgili çıplak gerçekler neyinize yetmiyor ki, çarpıtıp yalan haber üretiyorsunuz?
Doğru apaçık ortadayken yapılan yalan haberin savunulacak bir tarafı yoktur.