Hiçbir seçim sıradan değildir. Her seçim ülke yönetimini teslim edeceğimiz iktidarı belirler fakat Cumhuriyet’imizin 100. yılında Türkiye’nin geleceğinin şekilleneceği, memleketin kaderini belirleyecek seçime iki hafta kaldı. Dolayısıyla Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimine gittiğimiz aşikar.
Bir tarafta 21 yıldır ülkeyi yöneten (siz bunu felakete sürükleyen olarak okuyun) iktidarın ve iktidarın küçük ortaklarının adayı Tayyip Erdoğan, diğer tarafta da muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu.
En başından beri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı olduğumuzu Türk Solu Gazetesi’ni takip edenler bilir. Hem aday belirleme sürecinde hem de CHP’nin başına geçtiği 2010 yılından bu yana uyguladığı yanlış politikalarından dolayı, Kılıçdaroğlu’na en sert eleştirileri, Türk Solu Gazetesi’nin yazarları olarak yine bizler yaptık.
Bu, Türk milletine karşı namuslu gazeteciliğin gereği olan sorumluluğumuzdu.
6 Mart 2023 akşamı Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklandıktan itibaren ise Cumhuriyet’imizi ve Cumhuriyet’imizin kazandırdığı hakları koruma sorumluluğunun bilincinde olarak tereddütsüz olarak Kemal Kılıçdaroğlu’na desteğimizi açıkladık.
Bu yazıyı, isteyen “neden Kılıçdaroğlu’na oy vermeliyiz?” diye okusun, isteyen “neden Tayyip Erdoğan’a oy vermemeliyiz?” diye ama unutulmaması gereken tek gerçek, Türkiye’nin hangi yola gireceği bu seçimle belli olacağıdır.
Birinci yol, özlediğimiz Cumhuriyet’i yeniden yaşayacağımız Türkiye’yi yaratabilmek için mücadele verebileceğimiz, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığında bir geçiş dönemi; ikinci yol ise ulus devlet anlayışından kabile rejimine geçeceğimiz Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında karanlık bir kuyu.
Sanılmasın ki Türk milleti de Türk milletinin kurduğu Cumhuriyet de yok olacak…
Meselemiz net!
“Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır” fakat sorulması gereken soru şu: Bunun mücadelesi zorlu bir ortamda mı verilecek yoksa nispeten daha demokratik bir ortamda mı?
Meselemiz Cumhuriyet olduğuna göre Cumhuriyet’in kazanımları üzerinden Türkiye’nin önündeki iki yolu; AKP Türkiye’sini ve Cumhuriyet Türkiye’sini değerlendirelim.
Devlet için Cumhuriyet
“Cumhuriyet denilince aklımıza ilk gelen tanım nedir?” diye sorulsa, hepimizin vereceği cevap hiç tereddütsüz Ata’mızın tanımı olan “kimsesizlerin kimsesidir” olur.
***
Balkan Harbi, Cihan Harbi, Kurtuluş Savaşı derken memleketin dört bir yanının binlerce yetim çocukla dolduğu zamanlarda “Darüleytam” gibi “Himaye-i Etfal Cemiyeti” gibi kurumlar da kurulmuştu. Yetim kalan çocuklara sahip çıkan kurumlardı.
Savaş döneminde bile yetimini sahipsiz bırakmayan yıkılmış Osmanlı’nın yerine gelen Cumhuriyet Türkiye’si ise, yetimleri gibi yoksullarına da sahip çıkacak “Çocuk Esirgeme Kurumu”nu bizzat devletin bütçesiyle destekleyecekti. Amaç, kimseyi, kimsesiz bırakmamaktı.
***
AKP Türkiye’sinde ise 6 Şubat 2023 günü o büyük depremde, koca bir millet olarak kimsesiz kaldığımızı ve kimsemiz olabilecek bir devlet “mekanizması” olmadığını gördük.
Bu mekanizma liyakata göre değil sadakate göre şekillendiği için bir devletin refleksini yitirmesinin, daha doğrusu bu refleksin bir kişiye teslim edilmesinin sonucunu ağır ve bir o kadar da acı bir şekilde ödeyen Türk milletinin tekrar sahipsiz kalmaması için Cumhuriyet şart.
Türk kadını için Cumhuriyet
Cumhuriyet Türkiye’si demek, “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” demektir.
Cumhuriyet Türkiye’si demek, kadını seçen ve seçilen yapabilen demektir. Cumhuriyet Türkiye’si demek, 5 Aralık 1934 demektir.
***
AKP Türkiye’sinde, kadına gülmek yasak edilir.
AKP Türkiye’sinde, kadına biçilen rol evinde oturmaktır.
AKP Türkiye’sinde, kadına “sen yoksun” denilir.
AKP Türkiye’si demek, kadına tehdit demek, “sürtük” demek.
AKP Türkiye’si demek kadını kadına kuma yapmak demek.
AKP Türkiye’si demek, kadın cinayetine teşvik demek.
Sahi, kaç kadınımız katledildi? Kaçının katili hak ettiği cezayı aldı?
***
“Göklere yükselmeye layık” kahraman Türk kadınının kadın düşmanı ittifaka esir düşmemesi için Cumhuriyet şart.
Dinin özgürlüğü için Cumhuriyet
Cumhuriyet Türkiye’si tekkeleri, zaviyeleri, türbeleri kapatarak ölmüş insanların üzerinden, kutsal kitap üzerinden siyasal amaçları için manevi sömürü yapan insanların elinden en büyük sermayesini almıştı. Bu sermaye, insanların kutsalı olan dindi.
Din, insanları yönlendirmenin en etkili yollarından biriydi ve çıkar güden insanların eline bırakılamazdı.
Cumhuriyet Türkiye’si laikliği getirerek hem dini hem o dine mensup insanları özgürleştirmişti.
***
AKP Türkiye’sinde ise kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim seçim meydanlarında broşür gibi kullanılır oldu.
AKP Türkiye’sinde Allah’ın evi camiler, siyasi propaganda merkezlerine çevrildi.
AKP Türkiye’sinde tarikat şeyhleri muteber insan mertebesine oturtuldu.
Samimi dindarların dinini özgürce yaşayabilmesi için Cumhuriyet şart.
Türk çocukları için Cumhuriyet
Cumhuriyet Türkiye’si, kurulması için savaş kararı alan Meclis’inin açıldığı günü, cephede yendiği milletlerin çocukları dahil tüm çocuklara bayram olarak hediye etmişti.
Cumhuriyet için çocuk gelecek demekti. Geleceğe yatırım için çocukların muasır medeniyet yolunda eğitilmesi gerekti.
***
AKP Türkiye’sinde çocuklar, tarikatların kucaklarına atıldı. Depremde enkazdan kurtulan çocuklar, anne babalarından çalındı.
AKP Türkiye’sinde çocuklar, muhalefet partisinin liderine hakaret ettirilmek için miting alanlarına çıkartıldı.
AKP Türkiye’sinde çocuklar, tarikat yurtlarında cinsel tacize maruz kaldı. Benim yazarken utandığım ama onların söylerken utanmadıkları “küçüğün rızası vardı” söylemi AKP Türkiye’sinde oldu; “çocuk gelin” tabirini, yine AKP Türkiye’sinde duyduk.
Çocuklarımızın üzerinden bu kanlı elleri çekmek için Cumhuriyet şart. Çocuklarımız için Cumhuriyet’i savunmak, aynı zamanda analık-babalık vazifemizdir.
Türk gençliği için Cumhuriyet
Cumhuriyet Türkiye’si, yoksulluk içinde olmasına rağmen gelişime, ilerlemeye önem veriyor; gençlerini eğitim almaları için kıvılcım olarak yurtdışına gönderiyor ve ateş olarak anavatanlarına dönüp memleketlerini çağdaş uygarlığa yükseltmelerini istiyordu.
***
AKP Türkiye’sinde ise, geleceği çalınan Türk gençliği dönmeyi düşünmemecesine doğduğu ülkeyi terk etmek zorunda bırakılıyor; umudu çalınan gençlik, ömrünün en güzel yıllarında hayata veda ediyor.
Sahi, kaç gencimiz atanamadığı için depresyona girip canına kıydı? Kaç gencimizin gelecek hayalleri, AKP’li birinin oğlu kızı bir yerlere gelsin diye çalındı?
Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhuriyet’i emanet ettiği Türk gençliğinin, hayallerini yaşayabilmesi için Cumhuriyet şart.
Hepimiz için Cumhuriyet
Türkiye, iki hafta sonra sandık başına gidiyor.
Bir yanda AKP’li, MHP’li, HÜDA-PAR’lı, YENİDEN REFAH’lı, BBP’li gerici, kadın düşmanı, Cumhuriyet düşmanı, bilim düşmanı, gençlik düşmanı bir ittifak; diğer yanda ise nispeten daha makbulü…
Elbette ki Altılı Masa bileşenlerinde de önceki paragrafta yazılanları savunlar var ama bu seçim iyi ile kötü arasında tercih yapacağımız bir seçim olmayacak.
Eğer seçilirse Kemal Kılıçdaroğlu, özlediğimiz, istediğimiz Türkiye’nin inşasında ne derece isteklidir veya başarılı olur bilemeyiz ama sandıktan Tayyip Erdoğan’ın çıktığı bir seçim sonucuyla kıyasladığımızda daha demokratik bir ortamın olacağı kesin.
Seçim sonucu ne olursa olsun “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” ve bunun için Türk milleti, anasının ak sütü gibi helal olan Cumhuriyet’ini, tertemiz kanını dökerek kurduğu Cumhuriyet’ini koruyacaktır.