Antik krallar bile savaş kaybedince en hafifinden tekme tokat eşliğinde tahttan indirilirmiş. Oysa mevcut tablonun bir numaralı müsebbibi Kemal Kılıçdaroğlu, hiçbir şekilde hesap vermediği gibi MYK üyelerinin istifasını almak suretiyle kurultaya, aslında rıza tazelemeye gidiyor.
Ve buna karşı çıkmayı bıraktım, etrafında sağdan soldan yoğun bir cilalama mutabakatı bile oluşmuş durumda. “Biz senden razıyız Piro” akımını yönlendiren, ruhu Facebook teyzesi olmuş politik görünümlü apolitikleri kast etmiyorum.
Mesela Karar’ın Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras’ın cumartesi yazdığı yazı, tam bu minvalde yazılmış bir bahanenâme. Hocacı, Gülcü, Ex-AKP kanadın bu önemli kalemi, daha yazısının başında önemli bir çarpıtmaya imza atmış:“Beş yıl önce hayal bile edilemeyecek bir toplama ulaşılarak muhalefetin adayının yüzde 48 oy alması son tahlilde kıymetiharbiye taşımıyor.”
Burada Kılıçdaroğlu adına ucuz ama incelikli bir rıza üretim mekanizması devreye giriyor. İbrahim Kiras, özellikle CHP seçmenine diyor ki, evet iktidarı alamadınız ama bu kadar oyu rüyanızda bile göremezdiniz. Onu da Kılıçdaroğlu sayesinde gördünüz. Öpüp başınıza koyun.
Oysa rakamların hükmü kesindir.
Seçim kaybedilmiş olmasına rağmen bir iyileşmeden söz edilecekse, en azından ikinci turda bunun üzerine çıkılmış olması, belki 51’e 49 gibi sıkı bir takiple kaybetmek beklenirdi.
Şener Üşümezsoy’un da ilk turun hemen ardından belirttiği üzere, muhalefet bloğunun 2018’deki toplam oyu zaten %47,22 idi. Kılıçdaroğlu’nun kendini dayatarak yaptığı, 2018’de ayrı adaylarla yarışa giren CHP, İyi Parti, Saadet, HDP ile eski AKP’lilerin oylarını birleştirmekten ibaret. Sonuç ne? %47,82.
İbrahim Kiras’ın insan zekâsıyla alay ederek başarı diye sunduğu fark, binde 6. O da işte zaten Gelecek, DEVA ve DP’nin toplamı.
Aritmetik özrün dışındakiler, İbrahim Kiras’ın klasik 6’lı Masa ve Kılıçdaroğlu güzellemesi. Daha doğrusu hokkabazlıkla büyüttüğü binde 6’nın kerameti… Kiras, CHP’yi CHP olmaktan çıkartan ne varsa sıralayıp başarıyı bunlara bağlıyor. Oysa bunlar başarısızlığın sebepleri.
Uzun uzun alıntılayıp örnek vermek yerine tek bir noktadan alıntı yetecektir. İslamcı Karar yazarının Kılıçdaroğlu’nda en çok övgüye lâyık gördüğü şey, “CHP siyasetindeki kanayan yara olan toplumun değerlerini karşısına alıp toplumla çatışma alışkanlığına elinden geldiğince son vermeye çalışması” imiş. Üstelik Ankara ve İstanbul’un 2019’da alınması, CHP’nin girdiği rotanın doğruluğunun sağlaması oluyormuş.
Bu toplumun en önemli değeri, Mustafa Kemal Atatürk’tür ve Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bir şey varsa o da partiyi Atatürk’ten uzaklaştırmak oldu. Aksi gibi AKP de özellikle son 5 yılda hiçbir şey yapmadıysa Atatürk’ü görünür kılmaya, yalandan da olsa Atatürkçü görünmeye gayret etti. Bu gayret uğruna, Mehmet Ali Çelebi ve Hulki Cevizoğlu gibi etiketli tiplere aylarca ekranlarda “asıl Atatürkçü biziz” propagandası yaptırdı. Hatta bu vitrin mankenlerini Meclis’e bile soktu.
Ama binde 6 farkla Atatürkçü milyonların sırtına binip Meclis’te 40’a yakın sandalye elde etmek gerçekten de büyük başarıdır! (Buradan, lafın tamamını söylemeyen Kiras’ın okuyucusuna saygı duyduğu vehmine kapılmak da mümkün.) İmamoğlu örneğini, hele hele Mansur Yavaş’ı CHP’deki ideolojik kopuşun simgesel başarıları kabul etmeyi ise artık okuyanların vicdanına bırakıyorum.
Kılıçdaroğlu, dün Nilgün Cerrahoğlu’nun yazdığı gibi masadaki tek gerçek ittifak ortağı Akşener’i bile kendi adaylığına ikna etmekte başarısızdı. Kendi partisine ve İyi Parti’ye karşı koz olarak beslediği 4 İslamcıyla masada krize sebep olmuş, zaten çok az olan kazanma şansını da bu şekilde tepmişti.
Sol cenahta ise Kılıçdaroğlu’nun desteğine Evrensel’in ve Birgün’ün yetiştiğini görüyoruz. Ama Karar’cıların rahatlığı onlarda pek yok. Amiral gemileri YSP’nin (HDP) oy kaybı neyse de Kılıçdaroğlu’nun adaylığı uğruna aylar boyunca İmamoğlu ve Yavaş hakkında karalama kampanyası bile yürüttükten sonra ihalenin daha çok onların üstüne kaldığının farkındalar. Gerçi aldıkları 40 sandalye olmasa da küfrettikleri millî bayramlarda gelen Atatürklü Türk bayraklı CHP’li belediye ilanları var. Tabi ki küstahlığa devam edecekler.
Sol basının yeni icadı, öncelikle haklı çıkmayı ayıplamak. En son Evrensel’de Yücel Demirer’in Kılıçdaroğlu ve ekibinin kulak tıkadığı muhaliflere taktığı yafta, “ben demiştimci fırsatçılık”. Yani ağzınızı açtığınız anda gizli AKP’li, alevi düşmanı, kafatasçı olduğunuz yetmedi. Şimdi de haklı çıktığınız için fırsatçısınız!
Yine Evrensel’den Nuray Sancar gibi yazarlar ise muhalif kitlelere halkın zekâsını aşağılama afyonu ile demokrasiyi kötüleme konforunu aynı anda satıyor. Yani Kılıçdaroğlu, kazanamayan, kazanmamaya çalışan, özeleştiri bile vermeyen aday ama nasıl oluyorsa doğru aday! Yanlış olan siz ve Cumhuriyetiniz! Eh o Cumhuriyeti Erdoğan yıkıyor zaten. Niye karşısınız o zaman?
Birgün’de Berkant Gültekin ise Brecht soslu arabesk öneriyor: “Kahramanlara gerek duyan ülkeye yazıklar olsun!”
Aynı Berkant Gültekin, 11 Mart’taki yazısında Brecht’i kıskandıracak bir edebi kıvraklıkla Kılıçdaroğlu’ndan kudretli bir kahraman çıkarıyordu:
“Siyasetin güncel dinamikleri, Erdoğan’ı en istemediği sona doğru sürüklüyor: Bay Kemal’e yenilmek. 2023 Türkiye’sinde potansiyel oy tabanı yüzde 60’a ulaşan Erdoğan değil, Bay Kemal. Mansur Yavaş’a, Meral Akşener’e ya da başka bir isme kaybetmek Erdoğan’ın siyasi kariyeri için yıkıcı bir son olmayabilirdi.”
Seçimler bitti. Seçimlerle birlikte “geliyor gelmekte olan” zirzopluğunun da, “sana söz” muğlaklığının da, “kalp emojisi” saftrikliğinin de sonu geldi. Ama Kılıçdaroğlu’ndan köy, kasaba, nahiye çıkarma zevzekliğinin henüz sonu gelmiş değil.
Halka sahte kahraman pazarlayanlara yazıklar olsun!
