CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son iki gündür yaptığı açıklamalarla bir kez daha gündemde.
14/28 Mayıs seçimlerindeki yenilgisinin ardından başarısızlığı sebebiyle tepkileri üzerine çeken Kılıçdaroğlu, CHP kurultayında koltuğunu Özgür Özel’e bırakmıştı. Koltuğu bıraktı bırakmasına da siyaseti bir türlü bırakamadı.
Sağcısıyla, solcusuyla “lider”lerin temel sorunu da bu: Bir türlü siyaseti ve koltuğu bırakamamak. Anlaşılan Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olduğu günleri çok özlüyor ve yeniden o günlere kavuşmak ümidiyle bir şekilde sürekli gündemde kalmaya çalışıyor.
Son üç günde Kılıçdaroğlu’nu gündeme getiren iki olay yaşandı. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu’nun iki açıklaması, onu iki gün üst üste gündeme getirdi.
İlki, önceki gün 28 Şubat’ın yıl dönümü dolayısıyla yaptığı bir paylaşım üzerineydi. 28 Şubat’ın yıl dönümünde tweet atan Kılıçdaroğlu, “Merhum Devlet adamı Sayın Erbakan’a ve Refah Partisine yapılan 28 Şubat darbesinin” ifadeleriyle bir kez daha tepkilerin odağına yerleşti.
Gerçekten inanılmaz! Kılıçdaroğlu, belki de 22 yıllık AKP iktidarı döneminde ilk kez iktidarı almaya bu kadar yakın olduğumuz bir seçimi kendi hırsı ve yanlış helalleşme politikalarıyla kaybetti.
Üstüne CHP kontanjanından, yani Atatürkçülerin oylarıyla 39 gericiyi Meclis’e taşıdı.
Yetmedi bir de üstüne koltuğunu kaybetti ama hâlâ helalleşme denen saçmalıkta ısrar ediyor.
Helalleşme uğruna siyasal İslamcı ağzıyla “28 Şubat darbesi” falan diyor. Gerçekten yetmedi mi artık Kılıçdaroğlu’nun gericilerin değirmenine su taşıdığı?
Kılıçdaroğlu’nun attığı tweet, 28 Şubat’la ilk helalleşmesi değil. 2022 yılında Kılıçdaroğlu, 28 Şubat mağdurlarından öğretmen Sultan Kara’yı ziyaret edip helalleşme furyasını başlatmıştı.
***
Kılıçdaroğlu’nun gündeme geldiği ikinci olay ise bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalardı. Daha doğrusu tüm tepkilere rağmen Hatay’dan ısrarla aday gösterilen Lütfü Savaş’ı cansiperane savunmasıyla gündeme geldi.
TGRT Haber’in Ankara Temsilcisi Fatih Atik’e konuşan Kılıçdaroğlu, Lütfü Savaş’ın “çok yıpratıldığını” söylemiş. Kılıçdaroğlu röportajda klasik taktiğiyle işin içinde yokmuş gibi yapıp işin içine giriveriyor.
Nasıl mı?
“Bizden görüş sorulsaydı, görüşümüzü söylerdik. Bizden görüş sorulmadığı zaman biz de parti iradesine saygı gösteririz” diyor. Akabinde aday belirleme süreci ile ilgili görüşlerini sıralıyor:
Yok aday belirleme sürecinin daha sağlıklı yapılmasını istermiş, yok Lütfü Savaş çok yıpratılmış. Lütfü Bey’in arkasında durulmamış.
Hayırdır? Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı kaybettikten sonra Lütfü Savaş’ın avukatı oldu da haberimiz mi yok? Ne bu Lütfü Savaş sevdası? Lütfü Savaş’la rant ortağı mısın?
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığına adaylık sürecini bilmesek, aday belirleme süreciyle ilgili eleştirilerinde haklılık payı var sanacağız.
Lütfü Savaş, eski bir AKP’li olarak Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı döneminde CHP’ye katılmıştı.
Lütfü Savaş gibi AKP eskisi bir “değeri” CHP’ye kazandıran Kılıçdaroğlu, anlaşılan sevgili başkanının daha fazla “yıpratılmasına” kayıtsız kalamamış.
6 Şubat depreminden sonra CHP Genel Başkanı olarak Hatay’a defalarca giden Kılıçdaroğlu’nun o yıkımın en yakın şahitlerinden biri olması gerekir. Hal böyleyken Hatay’daki yıkımda en fazla sorumluluğu olan Lütfü Savaş’ın tekrar aday yapılmasına, hatta aday yapılmasını eleştirenlere karşı Lütfü Savaş’ın “arkasında durmaya” Kılıçdaroğlu’nun vicdanı ne diyor ben çok merak ediyorum.
Belli ki Kılıçdaroğlu, 31 Mart seçimlerinden sonra toplanması kuvvetle muhtemel yeni bir kurultay için hazırlık yapıyor. Kendini unutturmamak için harcadığı çabanın başka bir açıklaması olamaz. CHP yerel seçimlerde başarılı olamazsa, önümüzdeki dönemde bir olağanüstü kurultaya şahit olabiliriz.
Kılıçdaroğlu da o kurultayda tekrar koltuk mücadelesine girişmek istiyor anlaşılan.