Dün Sözcü’de Saygı Öztürk imzasıyla yeni bir Kılıçdaroğlu röportajı yayınlandı. Fakat Saygı Öztürk’ün haberi, daha çok bir Kılıçdaroğlu bülteni gibi.
Belli ki görüşme, samimi bir sohbet havasında geçmiş. Bunda bir sorun yok. Ama Saygı Öztürk, daha en başından okuyucuya bilgi aktarmak yerine, görüş dikte etmiş:
“CHP’nin 7’nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’ye yabancı olan siyasi partilerle ortaklık kurdu. Bazen mitingde, bazen salon toplantılarında bir araya gelindi. ‘Ben asla CHP’ye oy vermem’ diyen de CHP dışında başka bir partiye oy vermeyeceğini söyleyen de partilerinin aldığı karara uyup farklı partiye oy vermişti.”
Saygı Öztürk, burada sadece Kılıçdaroğlu propagandası yapmakla kalmıyor, halktan gerçeği de gizliyor. DEVA, Gelecek ve DP’nin oy toplamının %0,7’yi geçmediği, 2023 Genel Seçimleri’nden beri biliniyor. 2024 Yerel Seçimleri’nde ise bunun çok net bir sağlaması yapıldı. Kılıçdaroğlu’nun masaya oturtup şımarttığı bu şeriatçıların toplam oyu %0,66 çıktı. Saadet ise büyük oranda YRP’ye kan kaybederek %1,09’da kaldı.
Kılıçdaroğlu’nun şeriatçı dostlarının en başta kendilerine hayrı yok. CHP’ye nasıl olsun? Tersine, Kılıçdaroğlu’nun onları CHP seçmeninin sırtında Meclis’e taşıdığını biliyoruz.
Ama maksat, Kılıçdaroğlu’nu parlatmak:
“İşte bu gelişmeler ve kurulan alt yapı, serpilen tohumlar son seçimde yeşerdi ve CHP yıllar sonra Türkiye’nin birinci partisi oldu. Geçmiş döneme dönük eleştiriler yapılırken, CHP’nin 7’nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ektiği tohumları bazıları göz ardı ediyor.”
Kurulan alt yapı, Kılıçdaroğlu’nun tohum serpmesi, tohumların yeşermesi… Bu kavramlar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim akşamı CHP’nin ipi göğüslediği kesinleştikten sonra attığı twitten alıntı.
( https://x.com/kilicdarogluk/status/1774505026217517059 )
Merak edenler, Kılıçdaroğlu’nun zaferde pay imâsında bulunduğu bu alelacele açıklamanın altındaki binlerce yoruma girip göz atabilir. Şimdi Kılıçdaroğlu, başarıyı sahiplenme çalışmasına Sözcü gazetesi sayfalarından devam ediyor.
Kılıçdaroğlu tam bir hezeyan halinde, geçmişteki 6’lı masa siyasetinin bu yerel seçimlerde CHP’nin oylarını arttırmada etkili olduğunu iddia ediyor. Siyaset yorumcuları, siyasetçiler, akademik dünyanın önemli aktörleri (ne demekse) böyle söylüyormuş. Kim bunlar? Hangi rapor? Hangi analiz? Hangi veri seti?
“14 Mayıs seçiminde sandığa gidip CHP’nin 6 okunun altına mühür basanlar, yerel seçimlerde de rahatlıkla belediye başkanının 6 oklu pusulasına mühürlerini bastılar.”
Kılıçdaroğlu’nun yıllarca üstünde tuttuğu “CHP’li” Abdüllatif Şener bile milletvekili yapılmayınca gözünü kırpmadan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sinan Oğan’a oy vermişken bu rahatlık kimde var? Hangi muhafazakar rahatlıkla 6 oka mühür basmış?
Hem bunları milletvekili yapsanız ne olacak? İstanbul I. Bölge’de Atatürkçü oylarla milletvekili yapılan Davutoğlu’nun sağ kolu Selim Temurci bile açık açık Murat Kurum’a destek olmadı mı?
Sağ dünyanın önemli kanaat önderleriyle toplantılar yapmış. Peki ne olmuş bu toplantılarda? Kılıçdaroğlu hiç utanmadan söylüyor. CHP’nin belli alandaki duyarlılıklarını, inanca olan saygıyı, kimliğe olan saygıyı, yaşam tarzına olan saygıyı anlatmaya çalışmış. Başörtüsüyle ilgili tavırları, ‘Helalleşme’ dedikleri ve doğrudan doğruya yeri geldiğinde de özeleştiri yapmaktan çekinemeyen tavırları pek çok çevrede samimi bulunmuş.
Yani Kılıçdaroğlu, yıllarca CHP hakkında olmadık iftiralar atan, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e en büyük yalanlarla saldıran tarikatların, aşiretlerin ayağına gitmiş ve demiş ki: “Siz haklıydınız. Biz artık AKP gibi olacağız”.
Kılıçdaroğlu’nun kendisi Atatürk’ten ve Cumhuriyet’te vazgeçmiş bir kere. (Seçim gecesi de Atatürk’ün adını anmaktan imtina ettiğini bir kenara not edin.) Orijinal AKP orada duruyor zaten. “O çevreler”, Kılıçdaroğlu’nun “haklısınız dediği” şeyden, AKP’ye oy vermekten niye vazgeçsin ki?
Gerçi Türk Solu olarak Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” garabetine ve 6’lı masa siyasetinin zararlarına dair o zaman da çok yazdık çizdik. Kılıçdaroğlu’nun harikalar (6’lı masalar) diyarında yaşıyor olmasından başka sorun yok. Kılıçdaroğlu, özeleştiriyi Atatürk düşmanlarına değil Atatürkçülere vermeliydi.
Farkında mıyız acaba? Kılıçdaroğlu halen Genel Başkan olsaydı AKP bu hezimeti yaşamayacaktı. Sıra, şeriatçıların bayrağı olmuş türbanın Anayasa’ya girmesine gelecekti. Hatırlayın, bu kozu Erdoğan’a Kılıçdaroğlu vermişti. Hem de durup dururken. Hatta belki şimdi ilk dört maddenin yok edildiği bir yeni Anayasa’yı konuşuyor olacaktık. Hepsi, “şeriatçılar en sonunda belki bizi sevecek” diye… Polyanna’ya dair çok fıkra anlatılır. Bu da sonuncusu olacaktı. Çünkü Kılıçdaroğlu ve Erdoğan Cumhuriyet’i “demokrasiyle” taçlandırırken fıkralara bile yasak gelecekti.
En komiği de Kılıçdaroğlu’nun halk düşmanı tarikat unsurlarıyla omuz omuza vermeyi “halkçılaşmak” olarak tanımlaması. TESEV’cilerin kafası böyle çalışır hakikaten. Üfürükçü, biatçı, tecavüzcü pislikler halk oluyor, o pisliklerin intihara sürüklediği Enes Kara’lar ise toplumsal barışı korumak için unutulması gereken bir gündem maddesi olarak kalıyor…
Tabi Kemal Bey’de bu tür yağmaların sonu yok. Atatürk’ün altı ilkesini çöpe attığı için belediye başkanlarına “yedi ilke” göndermiş. Onu da anlatmış Saygı Öztürk’e. Çöpleri çöp kutusuna atalım tadında ilkokul seviyesinde abuk subuk uyarılar.
Kılıçdaroğlu, kendi hayal dünyasında son sürat gaza basarken, dayandığı karşıdevrimci güçler halktan tokadı yemeye devam edecek. CHP, Kılıçdaroğlu’nun umut ettiği çizgide devam ederse fırsatı kaçırıp kaderin hükmüne boyun eğip yok olur. Ama Türk halkı, CHP olsa da olmasa da Atatürkçü, laik, milliyetçi bir yol izleyeceğini çok net bir şekilde ortaya koydu.