“Adaletin yılmaz savunucusu, haksızlığa asla boyun eğmeyen, ezilenin, esnafın, işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin dostu, gençlerin demokrat amcası, çetelerin, uyuşturucu baronlarının korkulu rüyası, ‘kadınlar olacak, gençler olacak, o çınarı beraber büyüteceğiz’ diyen, milyonların umudu…”
Yukarıda okuduğunuz bir süper kahraman anonsu değil.
Game of Thrones’tan fırlama Daenerys Targaryenvari hükümdar tanıtımı da değil.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı’na yazdığı mektupta geçen, kendisini tanıttığı bölümden bir alıntı da değil.
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nu kürsüye çağırırken yaptığı anons. Evet, yanlış duymadınız; Kılıçdaroğlu dün CHP grubunda kürsüye bu sözlerle davet edildi.
Kılıçdaroğlu kürsüye çıkıp “Ben ki sultanlar sultanı…” diye başlasa, hepsi ayakta alkışlayacaklardı.
Aslında Kılıçdaroğlu’nun yanında oturan Özgür Özel’in “kimden bahsediyor bu” türü bakışları, gerçeğin ne olduğunu çok net ortaya koyuyordu.
Aynı şeyi Erdoğan için AKP grubunda yapsalardı ne olurdu? CHP’li vekiller, başta Burcu Köksal, nasıl tepki verirdi?
“Ne oluyoruz kardeşim, TBMM kürsüsüne padişah mı çağırıyorsunuz?” derlerdi değil mi?
AKP Grup Başkanvekili’ne, “bir de bayılsaydın tam olurdu” derlerdi.
Bu ne kendini bilmezlik!
Bu ne utanmazlık!
Bu ne lider tapınıcılığı!
Kürsüye bir parti liderini mi davet ediyorsunuz yoksa Kuzey Kore türü bir diktatörü mü?
Bir CHP milletvekili ve bir kadın olarak Burcu Köksal, böyle bir anonsu kendisine, partisine nasıl yakıştırdı?
Ya Kılıçdaroğlu, kendisi için edilen onca sözden nasıl utanmadı? Neden engel olmadı?
Bu şeyh uçmaz mürit uçurur tarzı, her ne kadar seçimler sonrasında yeniden dizayn edilen CHP’ye yakışıyor olsa da Atatürk’ün partisi CHP’ye yakışmıyor.
Bu neyin övgüsü? Ya da bu övgünün altında saklamaya çalıştığınız ne?
Kılıçdaroğlu, anonsu dinlerken gevrek gevrek gülüp ne düşünüyordu acaba? “Sonunda CHP’yi istediğim kıvama getirdim. Artık padişahlığımı ilan edebilirim” diye mi düşünüyordu?
Seçimler öncesinde mütevazılığı ile ön plana çıkan Kılıçdaroğlu, seçimlerin üzerinden (ikinci tur) bir ay geçmeden, eleştirdiği Erdoğan’dan farkı olmayan birine dönüştü. Erdoğan ne kadar otokratsa, Kılıçdaroğlu da artık o kadar otokrattır.
Seçimlerden önce herkesin kendisini eleştirebileceğini vadeden Kılıçdaroğlu, seçimden sonra en ufak bir eleştiriye bile tahammül edememişti. Seçim yenilgisinden sonra özeleştiri verip istifa etmek yerine, yanlışlanan 6’lı Masa stratejisini “16’lı masa kuracağım” diyerek devam ettireceğini de açıkladı.
Her ne kadar yazıda padişahlık falan desek de, CHP’de asıl eleştirdiğimiz şey ağalık sistemidir. Delege ağalığı falan derler ama ağanın büyüğü bugün CHP Genel Başkanı koltuğunda oturuyor.
Burcu Köksal’ın yaklaşık bir dakika övgüler düzdüğü Kılıçdaroğlu, seçimi kaybettiğine göre demek ki, saydıklarının hiçbiri değilmiş. Bu kadar övgü yerine “anketlerin kazananı, koltuk sevdalısı” dese daha doğru olurdu. Belki de bu kadar övgünün altına saklamaya çalıştıkları şey budur.
Seçimlerden önce anket firmalarının, Tuncay Özkan’ların, muhalif medyanın gazına gelip “seçimleri kazandıklarını” zanneden Kılıçdaroğlu ve ekibi, anlaşılan hâlâ aynı zanla hareket etmeye devam ediyorlar. Bence tüm CHP üst yönetiminin tıbbi yardım almaları şart.
Israrla Kılıçdaroğlu’nu başarılı göstermeye çalışan kafanın geldiği son nokta işte burası! Ancak şunu bilmeleri lazım; bu şeyh uçmaz mürit uçurur tarzı, Atatürkçülere uymaz. CHP ve Kılıçdaroğlu, AKP ve Erdoğan’a benzedikçe Atatürkçüleri kaybedeceklerdir.
Kılıçdaroğlu’na tavsiyemiz, bir an önce kendine gelmesi, lider yalakası tipleri etrafından uzaklaştırması ve gerçek anlamda bir değişime öncülük etmesidir. Yoksa hem kendisi, hem de partisi,hem de muhalefet çok ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaktır.