İki yıl önce eski bir arkadaşımla telefonla konuşurken, bana Kılıçdaroğlu’nun çok büyük liderlik örneği ile son yıllardaki en iyi performansını gösterdiğini anlatmaya çalışıyordu. Arkadaşın bu dayanaksız ve kör heyecanını sessizlikle geçiştirmiştim. Bu satırları okuyorsa hatırlayacaktır.
Türk Solu olarak o dönemlerde “gelmekte olan” felaketi git gide daha belirgin bir şekilde yazıp çiziyorduk. Bozguncu, gizli AKP’li, FETÖ’cü, kafatasıçı gibi bin bir çeşit iftiraya aldırmadan yaptığımız uyarılar ortada. Merak eden bakabilir.
Kılıçdaroğlu’nun kaybetmek ve kaybettirmek için sarf ettiği insanüstü gayretleri gördüğüm için telefondaki “en iyi performans” övgüsünü aklımda tersinden işletiyordum. Ama itiraf etmem gerekirse, 14-28 Mayıs sonrası sergilemekte olduğu “performans” ile Kılıçdaroğlu kendini aştı.
Piro, hiç olmadığı kadar formunda! Pazartesi günü Keçiören’de bir kahvehanede yaptığı “Evet kazanamadık ama dünyanın sonu değil” gafının üstüne dün grup toplantısında adeta çıtayı yükseltti.
“Bağırıyorlar vatandaşlar, bu kadar zam geldi, neden sesiniz çıkmıyor? Benim değil, asıl sizin sesinizin çıkması lazım.”
Hep Tayyip Erdoğan’a söylenen “Ağam bizimle eğleniy” repliğini artık Kılıçdaroğlu’nun da sonuna kadar hak ettiği yer işte burası.
İdrakını engelleyen tıbbî bir hasar mı var yoksa gerçekleri görmesini engelleyen şey egosantrik fanusu mu, burası gerçekten önemli değil. Söylenmesi gereken şu ki, Kılıçdaroğlu’nun korkunç bir ahlak problemi var.
6’lı masanın kuruluşundaki siyasi ahlaksızlıktan ibaret değil. Burada belki aile yaşamına büyüteç tutmayı gerektirecek kadar derin bir ahlaki soru işareti var.
Oysa Kılıçdaroğlu ve CHP, en az iki yıldır halk ne zaman sesini yükseltse “biz sokağa inmeyeceğiz”, “provokasyondan uzak duracağız” demiyor muydu?
Bakın, 2022 Ocak ayıında bile verdiği röportajda Genel Başkan olarak sokaktan uzak durma siyasetinde ne kadar inatçı olduğunu yinelemiş:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Muhalefet sokağa dökülecekmiş’ dedi, 15 Temmuz hatırlatması yaptı. Gülümseyerek yorumladım. Tam tersi arkadaşlara, ‘Taşkınlık yapmayacaksınız, sokağa çıkmayacaksınız, sabırla sandığı bekleyeceksiniz’ dedi. Beyefendi hayal aleminde yaşıyor. Vay efendim sanki biz sokaklara çıkılması talimatı vermişiz. Bunun basın danışmanları yok mu? Ne konuştuğumuzu önüne koymuyorlar mı? Hangi taşkınlık? Tam tersi sakin, sabırla seçim sandığını bekleyeceksiniz, oyunuzu kullanacaksınız, otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz, nokta. Beyefendi bizim sokağa çıkmamızı istiyor, zorlayacak, baskı kuracak, çıkmayacağız. Sandıkta gereğini yapacağız.”
CHP’nin nasıl kaybetmeye mahkûm edildiğinin ilk maddesini tek başına bu satırlar oluşturuyordu zaten.
Tayyip Erdoğan’a muhalefet eder gibi yapıp ona en büyük iktidar garantisini veren, toplumsal muhalefeti sokaktan, eylemden, görünürlükten uzak tutmayı vadeden bizzat Kılıçdaroğlu’ydu. Türk milletine “bir muhalefet yapılması gerekiyorsa onu da biz yaparız” üstenciliğini dayatan kendisiydi işte. Vatandaşa düşen, “tıpış tıpış” oy verip oturmak. Ondan sonra salıdan salıya bekle Allah, AKP zayıflasın!
Sadece 2023 seçimleri özelinde de konuşmamak lazım. Devlet Bahçeli, 1997’den beri MHP’ye ne yaptıysa Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’ye aynısını yaptı. Garip bir şekilde aniden başlattığı Adalet yürüyüşünü garip bir şekilde sonuçsuz ve kifayetsizce bitirmesini saymazsak, Kılıçdaroğlu CHP’si zaten bir eylemsizlik ve itidal partisi. Bunu en çok da Gezi’de görmedik mi?
Sokak’tan öcü gibi korkup tüm örgütlenme imkânlarını trol çöplüklerine harcayan CHP’nin on binlerce sandıkta yine temsilci üye ve müşahit bulamamış olması tam da bu yüzden sürpriz değildi. %48’in Kılıçdaroğlu sayesinde değil, Kılıçdaroğlu’na rağmen %48 olduğuna bundan güzel kanıt mı var?
Sondan 3 veya 4 sonraki (sayamadım) grup toplantısında halkın karşısına raf ömrü yüksek surat derisiyle çıkıp “asıl sizin ses çıkarmanız” derken işte bu yüzden Kılıçdaroğlu için yeni bir ahlaki çöküntü rekoru söz konusu. Onu patlayan ellerle alkışlayan parti kadroları ile birlikte elbette…
Eylem zamanı eylemi baskılayan, ses çıkarmada bile ısrarla halka öncülük etmeyen, üstüne üstlük bir de dalga geçen bir zalimliğe söylenecek ne söz olabilir?
Kılıçdaroğlu’nun tüm bu takındığı tavrın meali şudur: “Eyleminizi kendiniz yapın, sesinizi kendiniz çıkartın. CHP’yi karıştırmayın. Çünkü biz adam değiliz. İstifa falan da etmiyoruz. Bizi iktidara taşımadığınız için asıl siz istifa edin!”
Esenyurtlu vatandaş, Edoğan’a tepkisini “Allah olmak istiyorsa toplanalım Allah diyelim” sözleriyle dile getirmişti. Herhalde Kılıçdaroğlu da hepimiz vatandaşlıktan istifa edince tatmin olacak.