Kemal Kılıçdaroğlu dün yayınladığı videoda bankalara borcunu ödeyemediği için icraya düşen vatandaşlara çağrı yaparak, bankalardan borçları devralan “varlık yönetimi şirketlerine” teslim olmama çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı varlık yönetimi şirketleri aslında AKP döneminde ortaya çıkmış modern tefeciler. Bu tefeciler avukatlar ordusuyla borçluların üzerine korku salmak suretiyle üçüncü kişilerden devraldıkları borçları vatandaştan tahsil etmeye çalışıyorlar.
On sene öncesine kadar sadece telekomünikasyon şirketlerinin tahsil edemediği borçları “satın alan” bu şirketler, vatandaşları telefonla arayarak icrayla korkutur ve ödenmemiş borçları tahsil etmeye çalışırdı. Şimdi bu şirketler neredeyse vatandaşın bakkal borcuna kadar takip eden ve buralardan beslenmeye çalışan büyük bir şebekeye dönüşmüş durumda.
Yapılan şey son derece hukuki görünse bile, yaşanan durum son derece farklı. Devletin resmi rakamlarına göre vatandaşın ödeyemediği milyarlarca liralık batık kredi var. Bu rakam büyük şirketlerin ödeyemediği kredileri de tüketici konumunda bulunan vatandaşın kredilerini de kapsıyor. Yapılan icra ve haciz işlemlerinin sayıları her geçen gün katlanarak büyüyor. 2022’nin ilk 7 ayında beş milyondan fazla yeni dosya icra takibine düşmüş durumda ve bu rakam durumun vahametini ortaya koyuyor.
Tarım sektöründe de aynı durum söz konusu. 1,5 milyon köylünün tapusu borçlar yüzünden icraya düşmüş durumda ve bu sayı her geçen gün daha da artıyor.
Diğer taraftan esnaf da vergi borçlarını ödeyemez durumda ve geçmiş borçlara ilişkin mevcut yapılandırmaların da önemli bir kısmı bozuldu.
AKP’liler “yollar dolu, restoranlar tıklım tıklım” propagandası yapsa da, hayatın diğer yüzünde bambaşka bir gerçeklik var. Bu gerçekliğin toplumsal bir patlamaya dönüşmesi ihtimali çok yüksek, içeride biriken basınç her geçen gün artıyor ancak AKP iktidarının baskıcı karakteri tüm toplumsal reaksiyonları da sönümlemiş durumda.
Böyle bir ortamda Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz günlerde “Araba almayın, ÖTV’yi indireceğiz.” Tarzı “sivil itaatsizlik” çağrısı, ardından da “borçları ödemeyin” çağrısı, zaten bataklığa dönmüş ekonomik düzeni hedef alıyor.
Bu kadar borçlunun ve batığın olduğu bir ülkede, muhalefetin doğrudan bu konuya odaklanması AKP’yi belli ki çok korkutmuş. Bu yüzden de Bakan Nebati’nin Kılıçdaroğlu’nun açıklamasının hemen ardından “dar gelirli vatandaşlara icra borçlarında yardım” vaadinde bulunması bir tesadüf değil.
Nebati’nin açıkladığı yardım paketi 30 milyar TL’lik bir paket. Ödenemeyen toplam borçlar düşünüldüğünde bu yardım sadece seçime yönelik bir adım. Kaldı ki “dar gelirliler” artık dar bir toplumsal kesimi tanımlamıyor. Eski Türkiye’nin orta sınıfları bugün “dar gelirlilere” dâhil olmuş durumda ve borç ödeyememek sadece “dar gelirlilerin” değil “orta sınıfların” da yaşadığı bir sorun.
Artık toplumun önemli kısmının doğrudan borçlu olduğu, kredi kartlarıyla borç öteleme üzerinden “idare edilen” bir dönemden geçiyoruz. Türkiye artık bir “icra Cumhuriyeti” haline gelmiş durumda. Artık hiçbir yardım paketi vatandaşı kurtarmaz, tabii ki AKP’yi de!