Bu yazıyı dün gazeteci Mustafa Hoş’un bir paylaşımını okuduğumda yazmaya karar verdim. Hoş, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanları 5 grupta toplayarak, bu grupları “5’li çete, baronlar, alevifobikler, tavşan atletli muhalifler ve ‘bir kısım vatandaş’” olarak sayıyor.
Daha birçok “aklı başında” sayılabilecek farklı isimlerin de benzer fikirler savunduğu düşünüldüğünde; Kılıçdaroğlu’nun adaylığı henüz açıklanmadan ve “atı alan Üsküdar’ı geçmeden”, adaylığına karşı olanların cesurca konuşması bir sorumluluk ve zorunluluk. Testi kırıldıktan sonra söylenilecek sözlerin anlamı olmayacak.
Kişisel olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı olmamın tek bir sebebi var: Seçimi kazanamayacağını düşünmem. Bu kadar basit! Kendisinin alternatifi olmasa adaylığına itiraz edilmeyebilirdi ancak 20 senelik AKP iktidarında ilk defa Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi iki güçlü muhalif aday profilinin ortaya çıktığı bir dönemde Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı daha da rahatsız edici.
Hoş’un ‘bir kısım vatandaş’ olarak ifade ettiği; muhalefet içinde çoğunluğu oluşturan kitlelerde, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmanın çıkış noktası son derece anlaşılabilir: Neden güçlü adaylar varken, kazanma şansı çok daha düşük bir kişi aday yapılsın ki?
Yaptığımızın sonuçta bir “seçim” olduğunu ve böylesi bir dönemde en önemli şeyin “kazanmak” olduğunu bilmiyor muyuz? İktidar karşısında “kazanmış” ve “Erdoğan kaybetmez” efsanesini yıkmış iki önemli isim varken neden hep kaybetmiş Kılıçdaroğlu aday olsun?
Yoksa bu Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi değil mi? Kılıçdaroğlu aday olsun diyenler, “seçimi kazanamasak da olur” mu demek istiyor? Tüm kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan sonuç İmamoğlu ya da Yavaş’ın aday olması değil mi? Hiç mi sokak röportajı izlemiyor, bu iki ismin gittikleri illerde yarattıkları heyecana şahit olmuyorsunuz? Dahası iktidarın özellikle İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirmeye çalışması Erdoğan’ın en çok çekindiği siyasetçi olduğunu göstermiyor mu?
Tüm bunlar ortadayken, Kılıçdaroğlu’nun alevi olması üzerinden bir itiraz olduğunu söylemenin amacı ise açık: Yapılan haklı itirazları farklı ve hassas bir mecraya çekmek; laf kalabalığı yaratarak meselenin özünden uzaklaşmak… Erdoğan’ın sahte mağduriyetlerin bir benzerini muhalefet içinde belirli çevrelerin Kılıçdaroğlu için yaratmaya çalışması…
Hoş’un işaret ettiği “baronlar” ise doğru bir ifade ancak tersinden. Muhalefetin baronu olan isimlerin neredeyse hepsi Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tartışmasız destekliyor. Kimdir bu baronlar? Öncelikle CHP’nin politbürosu ve milletvekili adaylığı için kaderini Kılıçdaroğlu’na bağlamış isimler.
Diğer taraftan artık bağımsız medya olmaktan çıkarak CHP medyası haline gelmiş Halk TV ve Tele 1 gibi kanallar da CHP ile kurdukları organik ilişkinin bozulmaması adına Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekliyor.
Bu kanallara çöreklenmiş “sol” ve “liberal” isimler de düzenlerinin bozulmaması adına Kılıçdaroğlu’nun adaylığına “evet” diyor. Mustafa Hoş’un da bu “şanslı azınlığın” bir parçası olduğu düşünüldüğünde Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi tamamen duygusal(!)
Öyle görünüyor ki İmamoğlu ya da Yavaş’ın Cumhurbaşkanı olması sadece AKP’yi değil, CHP’yi de ciddi biçimde dönüştürecek. Yeni isimlerin yönetime dahil olması bazı isimlerin tasfiye olmasına sebep olacak.
“Muhalefetin ağır topları” kişisel konumlarını ve prestijlerini kaybetmemek uğruna, muhalefeti kumar masasına oturtmaya çalışıyor. Barış Yarkadaş ve Eren Erdem gibi isimlerin önceki seçimlerde milletvekili adayı olamayınca Kılıçdaroğlu karşıtı olmaları, şimdi ise Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanları “5’li çetenin üyesi olmakla” suçlamalarının sebebi bu.
Bu isimler aslında Erdoğan’ın gitmesini değil, kendi kurulu düzenlerinin devamını istiyorlar. Bu yüzden de kişisel ikballerini riskli gördükleri güçlü adaylara karşı çıkıyorlar.
Tüm bu tartışmaların dışında kalan milyonlarca muhalif insanın talebi ise ilk defa bu kadar yaklaşılan bir seçim zaferine uygun bir aday çıkarılması.
Beyaz yakalısından, mavi yakalısına, işçisinden, işsizine, gencinden emeklisine kadar “o güzel günden” başka beklentisi olmayan her muhalif vatandaş “kazanacak aday” görmek istiyor. Mesele bu kadar net!