Geçen hafta Türkiye için çok kritik ve karanlık bir haftaydı. Meclisten geçirilen yeni Sansür Yasası ve hemen ardından gerçekleşen Bartın’daki maden katliamı bir kırılmaya yol açtı.
Böyle önemli dönemeçlerde, durumun vahametini halka açıklamak, dik durmak ve ülkenin sahipsiz olmadığını göstermek bile çok önemli olabilir. Ancak bu yaşanmadı çünkü parlamenter muhalefetin lideri Kılıçdaroğlu, bu sırada Türkiye’de değildi. Uzadıkça uzayan garip bir ABD seyahatindeydi.
Ne Sansür Yasası hakkında mücadelede ne de Bartın’da mücadelenin başındaydı. Kimileri “ne yapabilirdi ki” diyor. Ancak sorulması gereken şu: Hiçbir şey yapamıyorsa neden lider?
Biz bu soruyu sorunca CHP’li arkadaşlarımız çok saldırdı. Ancak Kılıçdaroğlu da belli ki durumdan rahatsız olmuş. Eleştirileri de anlamlı bulmuş. Kendi partililerinin öfkeli ve saldırgan üsluplarının tersine Twitter hesabından bir açıklama yapmış. Aynen aktarıyorum:
“ABD’nin önemli bilim merkezlerini kapsayan bir vizyon programını yeni tamamladım. Bu ziyaretleri eleştirenler var, “Sansür yasası oylanırken neden gittiniz” diyenler var. Eleştiriler ve eleştirenler her zaman başımın üstünde oldu. Ama bu oylamalar öncesinde düşündüm taşındım…
Ya her zamanki gibi Meclis’e gidip mücadele edecektik ancak saray elindeki sayısal çoğunlukla yasayı geçirecekti. Yani gençlere yeni bir şey söylemeden bu süreç tamamlanacaktı. Ya da gençlerin, yeni bir Türkiye’nin mümkün olduğunu görmelerini sağlayacaktım. Ben bu yolu seçtim.”
Çok önemli bir itiraf var. Kılıçdaroğlu oylamanın tarihini biliyor. Baskın bir oylama değil. Bilerek gidiyor. Mantığı ise şu: Ben olsam da değişmezdi. O zaman sen ne işe yarıyorsun?
Ve anlaşılan CHP’li vekiller de aynı şekilde düşünmüş. “Biz olsak ne olur, olmasak ne olur” demişler. Neden mi böyle diyoruz? Buyurun Sansür Yasası’nın TBMM’de kabul edilmesini sağlayan oyların dağılımı:
CHP’nin 134 vekili var. Ancak sadece 40’ı katılmış ve hayır demiş. 56 vekili olan HDP 15 vekiliyle katılmış ve hayır demiş. 37 vekili olan İyi Parti sadece 15 vekiliyle oylamaya katılmış ve hayır demiş.
Toplamda sadece 70 vekil katılmış ve hayır demiş! AKP ve MHP ise biraz daha fazla vekil sokmuş Genel Kurul salonuna ve yasayı geçirmiş.
CHP’lilere neden toplu halde hayır demediniz diye sorulduğunda genel başkanlarıyla aynı yanıtı verdiler. Zaten daha kalabalık girseydi, koridordaki AKP’li ve MHP’liler içeri girer hemen çoğunluğu sağlarlardı.
Arkadaş ne yapıyorsunuz siz orada? Nasıl bir ortam var? Biz tiyatro falan diyoruz ama tiyatroda bir ciddiyet vardır.
İnsan sırf “hayır oyu vermedi” demesinler diye girer içeride oyunu verir. Yani bunlar tarihe geçiyor. Hadi Meclis’te yaşananlar tamamen oyun. Tamamen değersiz. Peki ismin, tavrın bu kadar mı değersiz?
Bunlar resmen salmışlar. Kendileri de biliyorlar figüran olduklarını. AKP’lisi CHP’lisi koridorda mavra yapıyor.
Şimdi biz bunlara “halka dönün”, “sine-i millet” desek de tutturuyorlar: “Olmaz! Meclis çok önemli! AKP bizim koltuğumuzu kapar. Çok kötü şeyler olur. Siz hiç anlamıyorsunuz bu işlerden.”
Eee, peki neden Meclis’te değilsiniz, elinizden geleni yapsanıza diyoruz. Bu sefer “Meclis’te olsak ne yazar ki” diyorlar.
İnsaf ya! Ben parlamento dışı muhalefetim. Parlamenter muhalefete sokağa gel desem gelmiyor, Meclis’e git desem, gitmiyor.
Kılıçdaroğlu ise parlamenter muhalefetin lideri. Türkiye’de demokrasi varmış gibi davranıp, her seçim benden ve sizden oy isteyen kendisi. Ve yine de kimi aday gösterirlerse göstersinler gidip oy veriyoruz. Ekrem olsa da veriyoruz, Muharrem olsa da veriyoruz. Yine de “bozguncu” biz oluyoruz.
Hatta güvenliğini almadıkları sandıkların ve oylarının bile güvenliğini kaç kez ben aldım CHP üyesi olmamama rağmen. Seçim gecesi ise bir tanesi çıkıp kendi partisinin oyları için kavga etsin diye bekleşiyoruz. Ertesi gün yine aynı yanıtı alıyoruz: “Biz ne yapsak yine işe yaramazdı.”
O zaman bizden neden oy istediniz ki?
Meclis’te olmak bir işe yaramıyorsa o zaman hep birlikte istifa edip, sokak muhalefetini örgütlesinler diyoruz. Böyle deyince de “olur mu, sine-i millet AKP’ye yarar” diyorlar.
Kaldı ki bu da saçma! CHP ve İyi Parti geçen sene erken seçim diye bağırıp duruyordu. Çok da doğruydu. Hepsi istifa etseydi, özellikle büyükşehirlerde yapılacak ara seçimde AKP %20 bile alamazdı. Kalıbımı basarım, bir veya iki fire belki olurdu olmazdı. Muhalefet “ful çekerdi.” Gör bakalım o zaman nasıl işe yarıyormuş parlamento seçimi?
Bir karar versinler mecliste olmak işe yarıyor mu, yaramıyor mu? Dalga geçmeyi bıraksınlar.
Bir tane Kamer Genç neler yapabiliyordu TBMM’de hatırlıyoruz değil mi? Vekilliği bir işe yaramayan varsa bence istifa etsin hemen.