Türk Dil Kurumuna göre “hortlak” kelimesinin anlamı: “Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık”.
Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyasi bir mevtanın “hortlayarak” ekranlara çıkması toplumsal muhalefet açısından gerçekten de korkutucu!
Girdiği her seçimde Erdoğan’ın kazanmasına sebebiyet vermiş, yokluğuyla yerel seçimlerinin kazanılmasının önünü açmış bu şahsiyet şimdi ekranlardan muhalefete yön vermeye çalışıyor ve sitemkar biçimde konuşuyor: “Bana çıkıp bir Allah’ın kulu şurada bir kusurun var, şunu yanlış yaptın desin. Cesareti varsa gelsin, onunla beraber televizyona çıkalım!”
Böylesi bir konuşmayı pişkinlikle ya da kişisel bir hırsla açıklamak gerçekten de çok zor!
Belli ki Kılıçdaroğlu “hatasız bir kul olduğuna” iman etmiş durumda ve kendisine tapıyor.
Ancak bizim gördüğümüz şey ise televizyon ekranlarında bağırarak günahlarını unutturmaya çalışan bir adam…
Kılıçdaroğlu, Türk siyasi tarihinde yüzde 1’lik oyu bile olmayan 39 AKP eskisini Meclis’e sokmakla tarihe geçti. Bunların arasında Sadullah Ergin gibi isimlerin olması meseleyi daha vahim bir duruma sokuyor.
Önümüzdeki günlerde Kılıçdaroğlu eliyle Meclis’e sokulan bu siyasetin AKP ile nasıl bir anayasa pazarlığına girişeceğine, böylesi bir pazarlık üzerinden yeni bir İslamcı ittifakın nasıl kurulacağına şahitlik edeceğiz.
İslamcı siyaseti parçalamak ve onları muhalefete kazandırmak için İslamcılarla masaya oturduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, İslamcıları yeniden birleştirmiş durumda.
Davutoğlu ve Babacan gibi isimlerin bu kadar etkisiz olduklarını gördükten sonra “Saray’a rücu edecek olmaları” gerçekten de “kıskanılacak” bir siyasi başarı(!)
Tıpkı 2014 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizzat aday olmayıp, 2023 seçimlerinde aday olmak suretiyle Erdoğan’a iktidarı hediye etmesi gibi. Bu bir “varsayım” değil, Kılıçdaroğlu’nun olmadığı bir seçim sonucunda neler olduğunu herkes gördü.
Sanırım Kılıçdaroğlu’na “yanlışlarını” göstermeye çalışmak en büyük yanlış!
En büyük yanlış Kılıçdaroğlu’nun siyasetteki varlığı…